Ahmet Rasim Sözleri | Kitaplarında Geçen Unutulmaz Sözler
En Güzel Ahmet Rasim Sözleri
Ahmet Rasim, ünlü yazarlardan bir tanesidir. Ahmet Rasim'in en güzel ve en anlamlı sözlerini bir araya getirdik. Sizleri derinden etkileyeceğinden emin olduğumuz bu sözleri instagram, facebook, twitter ve tumblr gibi sosyal medya hesaplarınızdan paylaşabilirsiniz.
Ahmet Rasim'in en anlamlı ve etkileyici 5 sözü;
1. Herkesin sevdası da bir olmaz.
2. Sana geç kalmışsam eğer zaman utansın..
3. Çok şükür eriştirene?
4. Günleri sıralayan Allah, oruçlu olan ümmetin hepsini yardımıyla affetsin!
5. Dayak atıldığını izlemek de hemen hemen dayak yemektir....
Ahmet Rasim Sözleri Anlamlı Sözleri
İnsan sadece dedikoduyla değil, biraz da bilgiyle donanmalıdır.
İnsan, çocukluk anılarını unutamıyor.
Kredi veya itibar denilen şeye pek ziyade güvenmemeli. İnsan bir kere böyle alıştı mı ekseriya uğradığı zararı hissetmiyor. Veresiye içen iki defa sarhoş olur lafı boş yere söylenmemiştir.
Ah, beklemek! Sen ne kadar tatlı, ne kadar güzelmişsin.
Ömür bu! Su gibi akıyor. Dalgalanıyor, bulanıyor, duruluyor!
"kimisi içinden yanar da belli etmez"
İnsan, çocukluk anılarını unutamıyor.
“Ah, ızdırab! Ben seni hissediyorum, yazamıyorum,”
Bizde siyasete karışmayan, karıştırılmayan ne vardır?
" yarab, bu aferin ne tükenmez hazinedir !"
Fakat öyle kalpler vardır ki onlardaki üzüntü girdibanın derinliği bilinemez. Orası bir çıkmazdır.
Hayat bir nevi insanın kendi kendisiyle yaşadığı bir mücadeleden başka bir şey değildir.
Öğretmenden korkmayan çocuk okumaz!
Acaba gamlı gönüller ne için geçmiş ile uğraşır? Geçmişteki olaylar, şimdiyi ve geleceği hazırlamış değil midir?
Gazete idarehanelerinde ne zaman telaş görürseniz anlayınız ki ertesi sabah bir düzme mektup yayınlanacaktır.
Her şey zamanla geçmez.
... aşk ve muhabbet su götürür şeylerden değildir. İnsan bir kere fitili aldı mı, idare kandili gibi, sabahlara kadar yanar tutuşur.
Ahmet Rasim'in Eserlerinden Alıntılar
Ekmek kıskanılır, su kıskanılmaz.....
Bir gerçeğin altını çizerken kalemi fazla bastırırsanız kağıt yırtılabilir.
Güler gibi ağlarım. Yok. Ağlar gibi gülerim. Ah! Tarif edemedim.
"Her çocukluk kendine has bir renk kartelasıdır aslında."
Gazete idarehanelerinde ne zaman telaş görürseniz anlayınız ki ertesi sabah bir düzme mektup yayınlanacaktır.
Her hayat devrinin geçmişi, şimdiki zamanı, geleceği vardır. İnsan geçmişe üzülür; içinde yaşadığı zamanla avunur, geleceği düşünürmüş.
Yaşadığım şehri aldatıyorum...Kalbim başka yerde.
Acı ile daha yeni tanışmaya başlamış olan bir yürek, çabuk yorulur.
Küçük teselliler bile kırık gönüllerde büyük kuvvetler doğurur.
Dayak, kadına yakışmadığı gibi hiçbir kimseye de yakışmaz.
Yolda yürümeyi bilmek de hüner!
Veresiye içen iki defa sarhoş olur.
Yaz geceleri sıcaklığın hücumundan bıkıp ta Beyoğlu'nun geniş caddelerinde süzülerek Şişli taraflarında ufak ufak esen poyraza göğüs vermekte de bir lezzet varmış
Aman ne çarşaflar! İnsan temasa ile doyamıyordu. Elektrik alevi, yanar döner, akşam güneşi, parlak nefti. Bu rengarenk güzellik, işve ve naz arttıran yürüyüşlerle giderken bir ses daha duyuldu.
Gelecek, heveslerle değil, aklıselim ile düşünülür.
Okula gitmeyen çocuğun sonu ya tulumbacılıktır ya beygir sürücülüğü...
Hiç bir terbiye, acıyı yok edemez, ama ızdırap terbiyeyi yok eder.
Belalar görmüş iki çift göz talihleri için ağladı. İki sefil kalp dünyadaki ıstırabın bitmeyeceğine emin olduklarını birbirine anlattı.
Her manevi göz, o ilahi kitaba bakar bakmaz geçmişin işlemelerini görür, üzülür.
Insan geçmişe üzülür, içinde yaşadığı zamanla avunur, geleceği düşünürmüş...
Geceler! Benim çalışma, çabalama ve sıkıntı ile geçirdiğim hayata şahittir. Karanlık beynimi aydınlattı. Bunu biraz da siz düşünün. Beni haklı bulursunuz.
Avcılık ve av, güzel kafiye aramaktan başka bir şey değildir.
Her manevi göz, o ilahi kitaba bakar bakmaz geçmişin işlemelerini görür, üzülür.
Sabırla koruk helva olurmuş.
Sonuna kadar sabırlı ve dayanıklı olmak her mizaç sahibinin işi midir?
“Bin cihan olsun feda her bir hayal-i vuslata”
Öyle sanıyorum ki, şair de bizim gibi insan türünden, bize benzeyen bir adamdır. Öyle değilmiş meğer.
İnsan hislerine yenilirse o zaman çaresiz kalır.
Heveslerin ne geçmişi, ne geleceği vardır. Aklıselim, iffet insana şimdiyi düşündürür.
Gazete idarehanelerinde ne vakit telaş görürseniz anlayınız ki ertesi sabah bir düzme mektup yayınlanacaktır.
Bilmediğim, sonunu kestiremediğim sorulara cevap vermem.
"Bu kadar da olur mu ? Yedi yaşında bir çocuk bu kadar dövülür mü? "
Her ne kadar dargın isem de, yine seni sevmekten vazgeçemem.
"İnsan yaşadıkça öğrenir."
Gece, yıldızlı örtüsünü gökyüzüne serer sermez hatıra, yorulmuş zihinlere ferahlık ve sevinçten ibaret bir neşe hissi geliyor...
İnsan gariptir. Hissine en çok tesir eden şeyleri beyninde tekrar eder.Benim de beynimde boyuna renk sedaları dönüyor. Tabir uygunsa, beynim “renkli bir şamata” içinde bulunuyor.
Velveleli hayatlar sessizlikten daima tiksinir.
Zaman geçer, bırakır yadigâr eserlerini
"Nedir bu güvercin sevgisi? Bir kere Hz. Peygamber'in hicreti sırasında saklandığı mağarada örümceklerin ördüğü bir ağ kenarına yuva kurarak Peygamber Efendimizin gizlenmesine yardım ettiği için mânen makbul bir kuş olarak bilinir. Tasavvufta gönül ve sır ulağı olarak geçer. Makamdan makama haber götürür. Eskiden posta işlerinde kullanıldığı için eski edebiyatımızda öncelikle haberci remzi olarak geçmektedir."
Renkten birşey kaybetmemiştik.Çünkü şamar bir suratın iki tarafını da kızartmıştı.
İhtiyarlık ne yaman dert!
Her ne kadar dargın isem de, yine seni sevmekten vazgeçemem.
Köprü, hayır işlerinden biri olduğuna göre, ancak parası olanların vermeleri yerinde bir borçtur. Fakat olmayanlar, hükümetin himmetiyle, parasız geçmelidirler.
"Ah, ızdırap! Ben seni hissediyorum, yazamıyorum."
Küçük bir oda, ufak bir soba, pufla yatak, yumuşak yorgan, içinde ben, dışarıda lapa lapa kar. Ağzımın suyu akar. Hiç durma, yorgana sarıl yat denilen hava dünyada ancak bu kadar şirin olur.Rüzgarın camları zıngırdatması ninni gibi tesir eder. Sobanın çatırtısı gıdıklar.
Ya, yaşanan zamanla avunmak, geleceği düşünmek niçin gerekiyor?
Kredi veya itibar denilen şeye pek ziyade güvenmemeli. İnsan bir kere böyle alıştı mı ekseriya uğradığı zararı hissetmiyor. "Veresiye içen iki defa sarhoş olur" lafı boş yere söylenmemiştir.
O bana 'Yavrum!' ben ona 'Anne!' diyordum. Ne farkı var? Ben annemden başka neyim ki! Ben oyum, o da ben!
Sevildiğini bilmek, hiçbir zaman sevgiyi anlamak değildir.
"Çocukluk deyip geçmeyin.. Büyüklük onun fotoğrafının büyütülmesini andıran bir simgedir."
Baskının ne biçim olduğunu anlamak isterseniz haşarı bir çocuğu dikkatle seyredin!
Akşamları güneşin batışı, sabahları güneşin doğuşu manzaralarında yine bir güzellik ve saflık var.
"Aile, mektep,vatan bir anlama gelir. Fakat en küçükleri aile,ortancası mektep, büyükleri vatandır."
Oyunsuz çocuk ise, karnına bastıkça "vık vık" eden kukla bebeklerden başka bir şey değildir.
Şüphe iyi şey değildir, insanı verem eder.
Kıskanmasını bilmeyen sevda nedir bilmez!
Baskının ne biçim olduğunu anlamak isterseniz haşarı bir çocuğu dikkatle seyredin!
Ağlamak, duygu yoğunluğundan kaynaklı bir akıştır. Hayat ise ağlamakla geçiyor. Gülmek de hemen hemen bu sözle anlamdaştır; karşıtı değildir; çünkü kökleri, kaynakları birdir.
"Biz size çocuğumuzu teslim ettiysek, okut diye teslim ettik. Bak iki tırnağı düşmüş, bütün parmakları mosmor. Doktora götürdüm, ölür, diyor."
Bir hocanın kıvrak zekasını hatırladım.Talebenin biri sorar: Hoca efendi. Boğulanlar niye denizin üzerine çıkarlar?Hoca bunun hikmetini birdenbire akledemez. O zeki talebeye ikna edici bir cevap vermek mecburiyetinde bulunduğu için der ki: Çocuklar görsünler de ibret alsınlar diye.
Yaz geceleri sıcaklığın hücumundan bıkıp ta Beyoğlu'nun geniş caddelerinde süzülerek Şişli taraflarında ufak ufak esen poyraza göğüs vermekte de bir lezzet varmış
"Her çocukluk kendine has bir renk kartelasıdır aslında."
Rasim Kimdir? Ahmet Rasim'in Hayatı ve Eserleri
Ahmet Rasim, 1864 yılında doğmuştur. Edebiyat tarihimize daha çok hatıra, makale, sohbet, gezi yazısı, tarih ve okul kitapları gibi türlerde yazdığı eserleri ile katkıda bulunmuştur. Manastırlı Rıfat Bey tarafından çıkarılan Çanta dergisi aracılığı ile Batılı edebiyatı tanıyacaktır. Ahmet Rasim, daha çok devrinin dil özelliklerini, İstanbul'un örf ve adetlerini, yaşayış özelliklerini, kültürel birçok unsuru eğlenceli bir sohbet üslubuyla kaydeden sohbet ve hatıra yazarı olarak kalmıştır. Hüseyin Rahmi gibi Ahmet Rasim de Ahmet Mithat Efendi'nin devamı niteliğindedir. Hüseyin Rahmi Gürpınar ile birlikte Boşboğaz ile Güllabi adlı bir mizah dergisi çıkarmışlardır. 21 Eylül 1932 gününde hayatını kaybetmiştir.
Ahmet Rasim'in Roman-Öyküleri
- İlk Sevgili (1890)
- Bir Sefilenin Evrak-ı Metrukesi (1891)
- Güzel Eleni (1891)
- Mesakk-ı Hayat (1891)
- Leyâl-i Izdırap (1891)
- Mehalik-i Hayat (1891)
- Endişe-i Hayat (1891)
- Meyl-i Dil (1891)
- Tecârib-i Hayat (1891)
- Afife (1892)
- Mektep Arkadaşım (1893)
- Tecrübesiz Aşk (1893)
- Numune-i Hayal (1893)
- Biçare Genç (1894)
- Gam-ı Hicran (1896)
- Sevda-yı Sermedî (1895)
- Asker Oglu (1897)
- Nâkâm (1897)
- Ülfet (ikinci basılışı "Hamamcı Ülfet" adıyladır) (1898)
- Belki Ben Aldanıyorum (1909)
- İki Güzel Günahkâr (1922)
- İki Günahsız Sevda (1923)
Ahmet Rasim'in Hatıraları
- Gecelerim (Daha sonra "Ömr-i Edebî III"te yer almıştır) (1894)
- Ömr-i Edebi (4 cilt Anı, 1897-1900)
- Eski Maceralardan Fuhş-i Atik, 2 c. (1922)
- Muharrir, Şair, Edip (1924)
- Falaka (1927)
Ahmet Rasim'in Mensur Şiirleri
- O Çehre (1893)
- Kitabe-i Gam, 3 c., (1897)
Ahmet Rasim'in Fıkra- Makaleleri
- Külliyat-ı Say ü Tahrir: Makalât ve Musahabat, 2 c. (1909)
- Külliyat-ı Say ü Tahrir: Menakıb-ı İslâm, 2 c. (1909-10)
- Şehir Mektupları, 4 c. (1912-1913)
- Tarih ve Muharrir (1913)
- Cidd ü Mizah (1920)
- Eşkâl-i Zaman (1918)
- Gülüp Ağladıklarım (1924)
- Muharrir Bu Ya (1926)
Ahmet Rasim'in Tarih Kitapları
- Arapların Terakkiyat-ı Medeniyesi, 2 cilt (1888)
- Tarih-i Muhtasar-ı Beşer (1887)
- Eski Romalılar 3 cilt (1887-1889)
- Terakkiyat-ı İlmiye ve Medeniye (1887)
- Resimli ve Haritalı Osmanlı Tarihi, 4 cilt (1910-1912)
- İki Hatırat, Üç Şahsiyet (1916)
- İstibdattan Hakimiyet-i Milliyeye, 2 cilt (1924)
Ahmet Rasim'in Seyahat
- Romanya Mektupları (1917)
Ahmet Rasim'in Monografi
- Matbuat Tarihine Medhal: İlk Büyük Muharrirlerden Şinasi (1927)
Ahmet Rasim'in Tercümeleri
- Edebiyat-ı Garbiyeden Bir Nebze (1886)
- Cümel-i Hikemiye-i Ecnebiye (1886)
- Cizvit Tarihi (1887)
- Ezhâr-ı Tarihiye (1887)
- Ürani (1891)
- İki Damla Gözyaşı (1894)
- Mathilde Laroche (1894)
- La Dame aux Camelias (1895)
- Karpat Dağlarında (1896)
- Mızıkacı Yanko ve Kamyonka (1899)
- Neşide-i Ruh (1899)
- Ohlan Karısı (1900)
- Kaptan Jipson (1902)
- Madam Hardiber (1903)
- Asya Kumsallarında (1904)
Ahmet Rasim'in Okul Kitapları
- Yeni Usul Sarf-ı Farisî (1888)
- Küçük Tarih-i İslâm (1889)
- Küçük Tarih-i Osmanî, 2 cilt (1889)
- Yeni Usul Muallim-i Sarf, 3 cilt (1889)
- Osmanlı Tarihi (1890)
- Hesab-ı Tedricî (1890)
- İmlâ-yı Osmanî (1890)
- Müptedi (Sadece adı biliniyor)
- Hesap Kitabı, 2 cilt (1893)
- Sarf-ı İptidaî (1894)
- Küçük Hıfzıssıhha (1894)
- Amelî ve Nazarî Talim-i Lisan-ı Osmanî (1895)
- Elifba (1903)
- Elifbadan Sonra (1903)
- Yeni Usul Muhtasar Sarf-ı Türkî (1907)
- Resimli Küçük Tarih-i Osmanî (1913)
- Yeni Sarf Dersleri II (1924)
- Doğru Usul-ı Kıraat III (1927)