Alfred Hitchcock Filmleri
Altmış yıllık kariyeri boyunca sessiz, sesli ve renkli birçok başarılı film yapan birkaç yönetmenden biri olan Alfred Hitchcock, malesef hayatının büyük bölümünde yeterince takdir edilmemekten muzdarip oldu.
Amerikalı eleştirmenler hem televizyon için çekilen bir dizi popüler filme kendi ismini verme kararına hem de ticari filmlerine önceleri pek değer vermedi. Ancak Eric Rohmer, Claude Chabrol, ve François Truffault gibi Fransız Yeni Dalgası yönetmenlerinin 1950'lerin sonlarında eserlerinin savunmasıyla Hitchcock bir auteur, esşiz bir görsel üsluba sahip gerçek bir sinema sanatçısı olarak kabul gördü.
Sürekli yeni bir açı arayan Hitchcock, klişelerden kaçmanın ve alışılmışı yıkmanın yollarını aradı. Tek ve aralıksız bir planda çekilmiş gibi görünen, yalnızca küçük bir sandalda çekilmiş gibi görünen filmler yaparak veya başrol oyuncusunu filmin başında öldürerek... İşte gerilim filmleri türünün önde gelen yönetmenlerinden Alfred Hitcock'un unutulmaz filmleri...
The Birds (1963)
Bu filmin kötüleri hayvanlardı; bu Hitchcock için bir ilkti. Tippi Hedren, deniz kenarındaki küçük bir köye gelen ve giderek şiddetlenen kuş saldırılarına maruz kalan sosyetik bir kadını canlandırıyor. İlk saldırılardan kurtulur. Kuş sürülerinin tehditkar bir edayla California kıyılarına doğru inişe geçip ciddi saldırılara başlayacakmış gibi göründüğü final sahneleri akıldan çıkmayacak nitelikte.
Vertigo (1958)
James Stewart, San Francisco'da geçen bu psikolojik gerilim filminde, sorunlu bir kadın olan Kim Novak'ı korumak için işe alınan ve ona vurulan emekli dedektif rolündedir. İntihar etmeye çalışan kadını kurtarır ama diğerinin kabusları acı vermeye devam eder.
Alfred Hitchcock filmi temelde görsel bir araç olarak gördü, bu yüzden en önemli sahnelerde ses ve diyalogun yerine çoğunlukla görüntüyü vurguladı. Stewart'ın yükseklik korkusunu yansıtmak isteyen Hitchcock kaydırmalı zoom yöntemini geliştirdi.
Nort by Northwest (1959)
Bir reklam yöneticisini canlandıran Cary Grant, Birleşmiş Milletler Binası'nda bir ceset bulunca, onu katil sanıp elindeki mikro filmi almaya çalışan gizemli ajanlarca Amerika'nın bir ucundan diğerine kovalandığı heyecanlı bir takip başlar.
Yanlışlıkla suçlanan insan Hitchcock filmlerinde tekrar eden bir temadır. The 39 Steps, The Wrong Man ve The Man Who Knew Too Muck filmlerinde de görülmektedir.
Rear Window (1954)
Bacağı kırılan bir fotoğrafçı, oturduğu yerde eğlenmek için komşularını gözetlemeye başlar. Bir süre sonra, karşı apartmanların birinde işlenen işlenen cinayete şahit olduğunu zanneder.
Hitchcock, tekerlikli sandalyesine saplanıp kalan kahramanı ile salonda koltuklarına gömülen seyirciler arasında benzerlik kurmuştu. Komşuların pencereler birer sinema perdesine dönüşüp hem Stewart'a hem de seyircinin gördüklerine dayanarak kendi özel öykülerini kurma olanağı tanıdı.
Hitchcock, usta işi bir kurgu ve bakış açısı çekimleri aracılığıyla seyircinin başkalarını gözetlemekten zevk aldığı düşüncesini oluşturup suça onları da dahil etti. Böylece seyircinin öyküye daha fazla bağlanmasını sağladı.
Psycho (1960)
Robert Bloch'un seri katil Ed Gein'ın cinayetlerini temel aldığı kitabına dayanan Psycho, köhne bir motelde, kadın kılığına giren bir katil konusunu işler. Görünürde korku filmi olmasına rağmen kan asgari düzeyde tutuldu; Psycho değişken bir anlatı ve ustalıklı kurgu sayesinde seyircileri endişeye sevk etti.