Antioksidan Nedir, Ne İşe Yarar? İşte Antioksidan ve Kanser İlişkisi...
Dozunu Kaçırma! Antioksidan
Kanser çağımızın vebasıdır. Kanser etiyolojisi %5 genetik, %95’i çevresel faktörlerden oluşmaktadır. Çevresel faktörlerin en önemlisi oksidanlardır. Oksidanlar DNA’da hasar yapan toksik radikallerdir. Antioksidanlar ise oksidanları temizleyerek, oksidanların oluşturduğu hasarı önleyip kansere karşı etki gösterirler. Vücudumuzda belli oranda antioksidanlar mevcut olmakla birlikte sağlıklı yaşam ya da kanser oluşumunun önlenmesi için antioksidan takviyesi alınmalıdır. En önemli antioksidan kaynakları sebzeler ve meyvelerdir.
Antioksidanlar; İki Yönü Keskin Kılıç
Antioksidanlar, hücrelerimizdeki serbest radikal olarak adlandırılan hasar yapıcı molekülleri “temizleyerek” hücre hasarını önlemeye yardımcı olan moleküllerdir. Bu hasar yapıcı moleküllerin baskılanmaması durumu vücuda ciddi zarar verir.
Bir toplulukta üç farklı insan karakteri düşünelim:
Serbest radikaller: Enerji sömürücüler, agresif
Sağlıklı atomlar: Standart bir enerji, doğal bir karakter
Antioksidanlar: Ekstra enerjik, ortamın arabulucusu
Düşünün ki evinizdeki tozlar serbest radikal, süpürge de antioksidanlar. Vücudumuz, organizmada vuku bulan serbest radikalleri yok etmek için zaten doğal olarak antioksidanlar bulundurur. Evren bir denge üzerine kuruludur ve evrenin bir parçası olan organizmalarda ki antioksidan/oksidan dengesi sigara, alkol, stres, hava kirliliği, güneşte fazla kalma, radyoaktif maddelerle yakınlaşma gibi çeşitli çevresel faktörler tarafından oksidanların lehine kayar ve bu da yaşlanma ve kansere kadar varan çeşitli hastlıklara neden olur.
Terazinin Sol Kefesi: Denge hasar yapıcı moleküllerin lehine kötüleşirse
Terazinin Sağ Kefesi: Denge anti-oksidanların lehine kötüleşirse
Antioksidanlar hücrelere verilen zararı durdurur veya geciktirir.
“Beta karoten, C ve E vitamini” gibi vitaminler ve diğer antioksidanlar DNA'nın zarar görmesini önleyerek kanser oluşumunu engelleyici etki gösterirler.
Bu bağlamda oksidasyon bir paslanma ise, antioksidanlar da “pas sökücü” metaforu uygun bir tanımlamadır.
Ancak…
Her ne kadar bitkilerde doğal olarak bulunan bileşiklerin antioksidan aktivitesi iyi tanınsa ve genel olarak kanseri önlemek için kullanılsa da, antioksidanlar belirli koşullar altında, özellikle yüksek dozlarda veya demir ve bakır gibi metal iyonlarının varlığında pro-oksidan etki ile DNA hasarına neden olabilirler. Örneğin, günlük alınması gereken E vitamini 10-20 mg iken gıda takviyelerinde 250-300 mg E vitamini bulunmaktadır. Oysa ki 250 mg ve üzeri E vitaminin sürekli gıda takviyesi olarak alınmasının ölüm oranını artırdığı bilimsel olarak meta-analiz çalışmaları ile gösterilmiştir. Diğer bir örnek ise C vitamini düşük dozu DNA hasarını önleyerek kanser oluşumuna engel olurken, yüksek dozlarda damardan uygulandığında DNA hasarı yaparak kanser hücrelerini öldürdüğü dolayısı ile kanser tedavisinde kullanıldığı bilinmektedir..
Duvarı Nem , İnsanı “Pas” Çürütür!
Yine aldığımız oksijenin büyük bir kısmı hücrelerimizde enerji elde edilmesi esnasında kullanılırken, geriye kalan küçük yüzdesi ise vücudumuzda zararlı serbest radikellere dönüşür.
Bir aracın çalışması için gerekli enerji yakıtı benzinin yanmasıyla zehirli ve istemeyen maddeler egzost gazını oluşturur. Şöyle bir benzetme yapsak hiç fena olmaz; benzin oksijen ise, çıkan egzost gazı serbest radikallerdir.
Yiyecek endüstrisinde , meyve ve sebzeler açısından zengin menülerde antioksidanlar çok fazla kullanılıyor ancak acaba kaç kişi onların ne olduğunu biliyor?
Bu farkındalık, son yirmi yılda yemek masasında ki antioksidanca zengin meyve ve sebze oranlarında muazzam bir artışa yol açtı. Ancak hala kronik sağlık sorunları riski artmaya devam ediyor ve bu zıtlık çok önemli bir soruyu akla getiriyor? “Neden? Sağlıkla ilgili sorunlar serbest radikallere bağlıysa ve diyet bileşenleri güçlü antioksidanlar ise, o zaman sorunun gerilemesi gerekmiyor muydu? Bu antioksidanlar ilgili vücut dokularına ulaştığında neler olmaktadır? Henüz ortaya çıkarılmamış diğer faktörler ve aydınlatılamamış konular var mıdır? Araştırmacılar bu sorulara da cevap aramaktadır [1].
Kanser tedavisinde geleneksel olarak uygulanan kemoterapi tedavisi sırasında kullanılan ilaçlar sadece kanser hücrelerinde / tümörde etkili olmayıp, sağlıklı hücrelerinin de ölmesine neden olmaktadır. Örneğin kanser hastalarında en sık rastlanan saç dökülmesi bu durumu gayet iyi açıklamaktadır.
Serbest radikalleri oluşturan etmenler ve sonucunda DNA hasarı
Antioksidanlar Hep mi Yapıcıdır? Yeni Bir Yaklaşım; Pro-Oksidan Aktivite
Doğal ürünlerde bulunan bazı etken maddeler doza bağlı olarak hem antioksidan hem de oksidasyona (paslanmaya) sebep olan yani pro-oksidan özelliğe sahiptirler. Doğal ürünler düşük dozda antioksidan etki gösterirken, yüksek dozlarda pro-oksidan etki gösterirler. Bununla birlikte, antioksidan bitkisel ürünler emilim oranları genellikle düşük olduğundan, ağızdan alındıklarında pro-oksidan etki gösterecek seviyelere ulaşamazlar. Bu nedenle kanser tedavisinde bu tür ürünlerin pro-oksiadan etkileri için damar içine uygulanması büyük önem arz etmektedir.
Kronik Enfeksiyonlar Serbest Radikal Üretimini Artırarak Kansere Neden Oluyor mu?
Bağışıklık sistemi elemanı olan beyaz kan hücrelerinde mikroorganizmayı öldürebilmek için 100 kata kadar oksijenin gerektiği “solunum patlaması (Respiratory burst)” denilen bir olay gerçekleşir. Amaç, solunum patlaması ile birlikte oksijenden üretilen süperoksit, hidrojen peroksit, hidroksil ve hipokloröz asitin (çamaşır suyu) ile mikroorganizmaların öldürülmesidir. Ancak, enfeksiyon tedavi edilmez ve kronikleşirse, üretilen oksidan ajanlar sağlam dokuların DNA’ larında hasar oluşturduklarından kansere kadar giden kronik hastalıklara neden olabilirler.
Örnek verecek olursak, özellikle viral enfeksiyonlar karaciğerde enfeksiyon yaptığından vücudun savunma mekanizması mikroorganizmaları öldürmek için hasar yapıcı molekülleri artırır. Eğer bu enfeksiyon tedavi edilemez veya gecikirse, bu moleküller karaciğer hücre DNA’larında hasar yaparak karaciğer kanserine neden olabilir.
Dikkat!
Araştırmacıların geldiği nokta antioksidanların sağlıklı hücreler için zararlı olduğu değil, sadece kanserli hücreye/ tümöre sahip olan hastalarda antioksidan kullanımının kanserin ilerlemesinde bir hız faktörü olabileceği iddiasıdır.
Serbest radikallerin düşük miktarları yaşam için gereklidir. Enerji üretimi ve pek çok diğer metabolik işleve öncülük ederler. Bununla birlikte birlikte, yüksek dozları oksidan/antioksidan dengesini oksidan(hasar yapan moleküller) lehine bozulmasına neden olarak hücrelerde hasara neden olabilir.
Sağlıklı ve uzun ömürlü bir yaşam için oksidan ve antioksidanların vücudumuzda bir denge içinde olması çok önemlidir. Dengenin gerek oksidanlar ve gerekse antioksidanlar lehine bozulması ciddi sağlık problemlerine neden olabileceğinden, oksidanlara karşı antioksidanların dengeli bir şekilde alınması, aşırılıklardan kaçınılması sağlıklı bir yaşamın gereğidir.
Doktorant Fatma Kazdal
Tıbbi Biyokimya
Referanslar
[1] Rahal A, Kumar A, Singh V, et al. (2014).Oxidativestress, prooxidants, andantioxidants: theinterplay. BiomedResInt. 2014:761264. doi:10.1155/2014/761264