Geçmişten Günümüze Batıl İnançlar ve Çıkış Noktaları
Batıl inançlar, insanların bilinmezlikle başa çıkmak için başvurduğu düşüncelerdir. Bu inançlar, efsanelere, hurafelere ve geleneklere dayanır. Ancak, batıl inançların bilimsel bir temeli olmadığı açıktır. Gerçeklikle bağdaşmayan bu inançları sorgulamak ve mantıklı açıklamalar aramak, doğru yolu bulmamıza yardımcı olur. Bu yazıda, batıl inançlara dair örnekler ve çıkış noktaları üzerinde odaklanacağız.
Batıl İnançlar ve Çıkış Noktaları
Batıl inançların kaynağı kesin olarak bilinmemekle birlikte tarihi çok eski dönemlere uzanır. Tıpkı kültür gibi yaşanılan coğrafyaya, tarihe, kültüre göre farklılıklar görülür. İnsanlar gerçekleştirilen bu davranışların nedenini açıklayamasalar bile buluştukları temel nokta bu davranışları gerçekleştirdiklerinde bir rahatlama hissettiklerini belirtmeleridir.
İşte geçmişten bu yana gelen batıl inançlar ve çıkış noktaları;
1. Merdivenin Altından Yürüme Batıl İnancı
İşin aslına bakacak olursanız tabi ki de merdiven altından geçmeyin illa ki yüksek ihtimal başınıza bir şey gelebilir, merdiven duvara tam yaslanmamış olabilir, merdivene çıkan kişinin üstünüze düşme olasılığı olabilir veya elinde bulunan bir eşyanın yer çekimine uygun olarak kafanıza inmesi an meselesi olabilir. Ama bu durumun çıkış noktasıyla ilgili bazı rivayetler bulunmaktadır.
Duvara dayanmış bir merdiven ve duvar arasında bir üçgen oluşur. Bu bir çok kültürde tanrıların kutsal üçgeni olarak bilinir. Şöyle ki piramitlerin kenarlarının üçgen olması da buna dayanır. Bir üçgenin içinden geçmek bir kutsal yere meydan okumak, saygısızlık anlamına gelir.
Eski Mısırlılarda merdiven şansın sembolüydü. Çünkü merdiven olmasaydı Güneş Tanrısı Osiris'i karanlıkların ruhundaki hapis hayatından kurtarmak mümkün olmayacaktı. Merdiven Tanrıların katına çıkmak için de şekilsel bir sembol olarak görülürdü.
Aradan asırlar geçtikten sonra Hristiyanlık inancı bu inancı Hz İsa’nın ölüm şekline uyarladı. Buna göre çarmıha dayalı merdiven ihanetin, ölümün, kötülüğün sembolü oldu. Merdivenin altından geçince bütün bu kötülüklerle karşılaşılacağına inanıldı.
Farklı kültürler bu uğursuzluğa karşı bir panzehir geleneği de geliştirmişler, mesela merdivenin altından geçmek zorunda olan veya bilmeden geçen kişilere Romalıların panzehiri yumruktu. Eldeki orta parmağını yani en uzun parmağını gerip diğer parmaklarını yumruk yapacak şekle getirdikten sonra merdivene sallamak.
2. Ayna Kırıldı Batıl İnancı
En eski batıl inançlardan biridir. Aynanın icat edilmediği dönemlerde insanlar yansımalarına bakmak için parlak yüzeylere, göllere, havuzlara bakarlarmış ve baktıkları yerde dalgalanma veya titreşimin olmasını felaket geliyor anlamına gelmekteydi. Mısır ve Yunanlılar işlerini sağlama alıyorlar ve metalden kırılmaz aynalar yapıyorlardı. Dönemde parlak yüzeyde kişinin beliren görüntüsün kişinin ruhunun olduğuna ve ayna kırıldığında ruhun vücudu terk ettiğine inanılıyordu.
Romalılarda ise camcılıkta ileri olduğundan kırılmalar daha fazla oluyordu ve kırık aynaların kötü talihin işareti olduğu kabul gördü. 7 yıl ise önemli bir süreç çünkü yine Antik Çağ´da her yedi yılda bir insanın tüm bedeninin yenilendiği düşünülürdü, işte bu yüzden ayna kırıldıktan sonra ancak yeni beden oluşana kadar kötülük sürecekti. Bu batıl inanç, 15. yüzyılda İtalya'da, Venedik şehrinde, arkası gümüş kaplı, çok kolay kırılabilir ve pahalı ilk aynaların yapılması ile birlikte iyice gelişti. İnanç biraz da ekonomik boyut kazanmıştı. Aynayı taşıyanlar, evlerde aynaları temizleyen hizmetkarlar, aynaları kırmaları halinde, yedi yıl boyunca, ölümden daha beter felaketlerle karşılaşabilecekleri hususunda uyarılıyorlardı.
Bu inançla beraber geliştirilen bazı önlemler de oldu tabii. Örneğin: aynanın kırılan parçaları toplanır ve güneye doğru akan bir ırmakta yıkanırsa veya toprağa gömülürse kötü şans yok edilmiş olur. Ancak kırılan parçaları alıp evden çıkarken içlerine bakmamak gerekir. Yatak odalarındaki aynaların üstleri kullanılmadığı zamanlarda örtülmelidir ki ruh içinde kalmasın. Ölen bir insanın evindeki aynaların da üstleri örtülmelidir ki ruh gökyüzüne doğru olan yolculuğunda bir engelle karşılaşmasın.
17. yüzyılın ortalarında İngiltere ve Fransa'da ucuz maliyetli aynalar üretilmeye başlanıldı ama batıl inanç o kadar yerleşmişti ki, günümüzün modern dünyasında bile hala devam ediyor.
3. Tahtaya Vurmak Batıl İnancı
Tahtaya vurma inancı meşe ağacının yüksekliği ve sağlamlığı nedeniyle bazı güçlere sahip olduğuna inanmaktan ortaya çıkmıştır ve dünyanın iki ayrı yerinde birbirinden bağımsız olarak gelişmiş bir batıl inanıştır. İlk olarak milattan önce 2000'li yıllarda Kuzey Amerika yerlilerinde, sonra da Ege'de Helen uygarlığında ortaya çıktığı bilinir.
Her iki kültür de meşe ağacına çok sık yıldırım düştüğünü gözlemlemiştir. Amerika yerlileri meşenin, Tanrının yıldırımla yeryüzüne inip üzerinde oturduğu yer olduğuna, Helenler ise Yıldırım Tanrısı olduğuna inanmışlardı.
Kuzey Amerika yerlileri bu batıl inancı bir adım daha ileri götürdüler. Bu ağacın köküne vurarak, ileride başlarına gelebilecek tehlikelere ve şansızlıklara karşı Tanrı ile temasa geçtiklerine inanıyorlar ve ondan kendilerini korumasını istiyorlardı.
Orta çağda ise din adamları bu inancı kendi devirlerine taşıdılar. Onlara göre bu inanışın temelinde Hz. İsa'nın tahta bir çarmıhta öldürülmesi yatıyordu. Hatta Avrupa'nın her katedralinde orijinal tahta haçın küçük bir parçasının bulunduğuna inanılıyordu. Bu tahtaya vurmak ise "Tanrım dua ve isteklerimi gerçekleştir" anlamına geliyordu.
Başımıza gelecek bir şeyleri savurmak veya olmasından korktuğumuz anda tahtaya vurma inancı hala devam etmektedir. Fakat günümüzde meşe ağacını bırakın herhangi bir tahtaya vuracak bir ağaç kalıntısı bile bulmak oldukça zor.
4. Kara Kedi Batıl İnancı
İnsanlar birbirlerinden gelen kötülüklere inanamayıp biraz daha ileri giderek bunun bir insanın yapamayacağı tahammülsüzlüğünü kabul edemeyen bir batıl inançtır. Bir insanın önünden siyah renkli bir kedi geçmesinin uğursuzluk getireceğine ilişkin inancın kaynağının milattan önce 3000'li yıllara, eski Mısırlılara dayandığı biliniyor. O devirde kediler kutsal bir canlı olarak görülüyor hatta siyah dişi kedilerin tanrıça olarak kabul edildikleri kazı çalışmaları sonucu çıkan duvar kabartmalarından anlaşılmaktadır.
Kedilerin Mısırlıları bu kadar etkilemesinin sebebinin çok yüksek yerden düştükleri zaman bile yara almadan kurtulmaları olduğu sanılıyor. Kedinin dokuz canlı olduğu inancı o zamanlarda gelişmiştir.
Medeniyetler geliştikçe insanlarda kedi sevgisi de arttı, Hindistan'da, Çin'de kediler insana en yakın hayvan oldular. O devirlerde, bugünkü inanışın aksine kedinin birisinin önünden geçmesi o kişi için şans demekti.
Kedilerden, özellikle siyah kedilerden nefret, Hristiyanlığın kendinden önceki kültürleri ve onların sembol kabul ettiği şeyleri yok etme güdüsü ile orta çağda, İngiltere'de başladı. Bağımsız, bildiğini yapan, "inatçı" ve "sinsi" karakteri, sayılarının da şehirlerde aşırı artması ile birleşince, kediler gözden düştü.
O yıllarda evinde kedi besleyenler yalnız yaşayan fakir ve yaşlı kadınlardı. Yine o yıllar büyücü ve cadı inancının tüm Avrupa'da histeriye dönüştüğü yıllardı. Siyah kedi besleyen bu kadınların kara büyü yaptıklarına dair kampanyalar başlatıldı. Siyah kedilerin geceleri şeytana dönüştükleri konusunda korku dolu halk hikayeleri üretildi.
5. 13 Sayısının Uğursuzluğu
Bu inanış dünyada o kadar yaygın bir durumdadır ki bazen insanların hayat akışını engelleyecek müdahalede bulunacak şekilde yer alır.
Bazı ülkelerde evlerin kapılarına 13 numarası verilmez, uçaklarda 13. koltuk sırası yoktur, apartmanlarda, otellerde 13. kat ya 12A'dır ya da 14'tür. 13 numaralı oda yoktur. Olsa bile insanlar o odada kalmak istemezler. Hatta ayın 13'ünde işe gelmeme, uçak ve tren rezervasyonlarının iptali, alışverişin düşmesi ve benzeri davranışların ABD'ye günde milyonlarca dolara mal olduğu söylenmektedir. Bu inanç bir fobi yani bir çeşit korku hastalığı olarak kabul edilmiş olup adı 'triskaidekaphobia'dır.
O zamanlarda ışık ve güzellik tanrısı Balder bir ziyafet verir. Balder Vikkinglerin meşhur tanrısı Odin ile Frigga'nın oğulları olup, ay kraliçesi Nanna'nın da eşidir. Bu ziyafete 12 kişi davetli iken, yalanların ve hilelerin tanrısı Loki, davetli olmadığı halde, zorla 13. kişi olarak katılmak ister. Ancak bu arada çıkan tartışmada, Loki diğer tanrılar tarafından da çok sevilen Balder'i öldürür.
Bu mitolojik hikaye ve inanış İskandinavya'dan Avrupa'nın güneyine kadar yayılır. Hristiyan din adamları bu halk masalını kullanırlar ve Hz. İsa'nın son yemeğine uygularlar. Hıristiyan versiyonunda Balder'in yerini Hz. İsa, Loki'nin yerini de hain Judas alır. Bu yemekten sonra 24 saat içinde de Hz. İsa çarmıha gerilerek öldürülür. Bu nedenle Hıristiyanlarda akşam yemeğinde 13 kişi bir araya gelirse bunlardan birinin başına bir felaket geleceğine inanılır.
Bu inanışlara göre 13 sayısı uğursuzdur ama ayın cumaya rastlayan 13. günü hepten uğursuzdur. Ancak böyle bir günde doğmuşsanız tam tersi, yani 13 sizin uğurlu gününüzdür.
Cuma gününün uğursuz sayılmasına Havva anamızın Adem babamıza elmayı cuma günü yedirtip cennetten kovulmasına sebep olması, Hz. Nuh zamanındaki büyük selin cuma günü olması, Hz. İsa'nın cuma günü çarmıha gerilmesi gibi olaylardan biri veya hepsi neden olmuş olabilir. Müslümanlar ise Hz. Adem'in cuma günü yaratıldığına inandıklarından bu güne diğer günlerden daha çok değer verirler.
13 sayısının uğursuzluğuna duyulan inancın kökeninde bir yıl içinde ayın 13 kez dolunay olarak gözükmesinin yattığını söyleyenler de vardır.
Batıl İnançların Çıkış Noktası Nedir?
Batıl İnancın kökeninin ‘paganizm’ e dayanıyor diyebiliriz. Paganizm; dünyanın doğa dinlerine dayanan, metaları doğa figürleri ve doğa olayları olan bir inanış sistemidir. Monoteizmden (tek tanrı) uzak kutsal sembolizm ilkeleri hakimdir. Bu nedenle batıl inançların kökeninin Paganizme dayandığını söyleyebiliriz. Geçmişte doğruluğu ve çıkış nedeni bilimsel yetersizlikten ötürü kanıtlanamamış doğa olayları bir inanış ve bir işaret olarak görülmüştür.
Günümüzde Ayın Dünyanın uydusu olduğunu bilimsel gerçeklik olarak bilmekteyiz. Fakat bundan binlerce yıl önce Ayın bir Tanrıça olduğuna ve bu tanrıçanın insanlara zenginlik ve uğur getirdiğine inanılıyordu. Peki bilimsel olarak Ay‘ın oluşumunun hakkında kesin bilgilere sahip olduğumuz bu yüzyılda yeni Ay çıktığında sevdiği kişinin yüzüne bakması insana huzur ve mutluluk getireceğine inanması eski çağlardan kalmış bir inanış olsa gerek.
Dünyadaki Batıl İnançlar
Dünya, çeşitli kültürler, gelenekler ve inanç sistemleriyle doludur. Bazıları bilimsel temellere dayanan, mantıklı ve kanıtlanabilir olan inançlardır; ancak bazıları da doğaüstü veya mistik öğelere dayanan batıl inançlardır. Batıl inançlar, insanların anlam arayışlarında ortaya çıkan ve bilgi eksikliği, korku, yanlış anlama veya efsaneler gibi faktörlerden kaynaklanabilir. Bu yazıda, dünyadaki çeşitli batıl inançlara bir göz atacağız.
Büyüler ve Büyücülük
Çeşitli kültürlerde büyücülük ve büyülü pratiklere olan inanç yaygındır. İnsanların kaderlerini değiştirebileceklerine, hastalıkları iyileştirebileceklerine veya kötülükleri uzaklaştırabileceklerine inanılan büyüler, genellikle gizemli ritüeller ve sembollerle ilişkilendirilir.
Şans ve Uğur
Şans ve uğur, insanların hayatlarını etkileyebileceğine inandıkları bir başka batıl inanç alanıdır. Şans getireceğine inanılan nesneler veya ritüeller, farklı kültürlerde farklılık gösterebilir. Örneğin, bir kedi geçtiğinde şans getireceği veya bir dört yaprağının yoncasının uğur getireceği gibi inançlar yaygındır.
Kötü Göz ve Nazar
Kötü göz veya nazar, bir kişinin veya eşyanın kötü enerji veya uğursuzlukla lanetlendiğine inanılan bir batıl inançtır. Bu inanışa göre, bir kişi veya nesnenin üzerine odaklanan negatif enerji, onları etkileyebilir. Nazar boncukları gibi semboller, bu tür negatif enerjiyi uzaklaştırma veya etkisiz hale getirme amacıyla kullanılır.
Şans Getiren Nesneler
Şans getirdiğine veya kötülükleri uzaklaştırdığına inanılan bazı nesneler vardır. Bunlar, her kültürde farklılık gösterebilir. Örneğin, bazı insanlar bir tılsım taşımak veya bir halka veya bilezik takmak gibi nesnelerin şans getireceğine inanırlar.
Şifalı Taşlar ve Kristaller
Bazı insanlar, şifalı taşlar ve kristallerin bedensel veya zihinsel sağlığı iyileştirebileceğine inanır. Her taşın farklı bir enerjisi olduğuna ve bu enerjilerin insanları etkileyebileceğine inanılır.
Hayaletler ve Cinler
Hayaletler, cinler ve diğer doğaüstü varlıklara olan inanç, birçok kültürde köklüdür. Ölü ruhlarının veya doğaüstü varlıkların insanlarla iletişim kurabileceğine veya onları etkileyebileceğine inanılır.
Nazar Nedir ve Nasıl Bulaşır? | Dünyanın En İlginç Dini Ritüelleri |
---|
Batıl inançlar nedir?
Batıl inançlar, mantık yerine efsanelere, hurafelere ve geleneklere dayanan düşüncelerdir. İnsanlar, bilinmeyeni açıklamak ve korkularını gidermek için batıl inançlara sığınabilir.
Batıl inançların kökeni nedir?
Batıl inançların kökeni genellikle tarihi efsaneler, yanlış yorumlamalar veya hatalı aktarılan geleneklerdir. Bu inançlar, bir toplumda kültürel olarak kabul görmüş ve nesilden nesile aktarılmış olabilir.
Batıl inançlar neden yaygındır?
Batıl inançlar, insanların belirsizlikle başa çıkma ve kontrol hissi yaratma ihtiyacından kaynaklanır. Bu inançlar, insanların olaylara anlam yüklemelerini ve günlük hayatta kontrol sahibi oldukları hissini verir.
Batıl inançları sorgulamak neden önemlidir?
Batıl inançları sorgulamak önemlidir çünkü gerçeklikle bağdaşmayan düşüncelerdir. Mantıklı ve kanıta dayalı açıklamalar sunan bilimsel düşünce, insanları yanıltıcı inançlardan kurtarabilir ve gerçek dünyanın kurallarını anlamamıza yardımcı olabilir.
Batıl inançlardan nasıl kurtulabilirim?
Batıl inançlardan kurtulmanın ilk adımı, bu inançları sorgulamaktır. Bilimsel açıklamaları araştırmak ve mantık temelinde düşünmek önemlidir. Ayrıca, kültürel inançları anlamak ve saygı duymak da önemlidir, ancak bu inançları kişisel yaşamımızı yönlendirmek için kullanmaktan kaçınmalıyız.
Batıl inançlarla başa çıkmanın sağladığı faydalar nelerdir?
Batıl inançlardan kurtulmak, daha rasyonel ve bilgiye dayalı bir düşünce yapısı geliştirmemizi sağlar. Gerçeklikle uyumlu olmayan inançlardan arınarak, daha objektif bir bakış açısıyla dünyaya bakabilir ve hayatımızı daha sağlıklı bir şekilde yönlendirebiliriz.