Bir Güvercinin Hikâyesi

Ben hikâyelere dalmak istiyorum çünkü her hikâye bizleri düşleyeceğimiz yarınlara, umutlara ve mutluluklara ulaştırır. Masallar her ne kadar da gerçek dışı olsa içinde bir gerçeklik barındırır.
Bir Güvercinin Hikâyesi

Güvercin, Kürtçede Kevok, İngilizcesi: culver, Arapçası: hamamatan, Fransızcası: colombe diye her dilde bir şekilde isimlendirilmiştir. Her ne kadar isimleri farklı olursa olsun anlamlarda birleşiyor. Güvercin, dünyanın her yerinde barışın simgesi, habercidir. Peki neden güvercin barışın simgesi, diğer canlılar barışın simgesi değildir? Bu sorumuzun cevabı çok eskilere dayanıyor. O zaman bu merakımızı gidermemiz için geçmişe yolculuk etmemiz gerekiyor. Bu hikâyemiz bir rivayettir. Dilden dile dolaşarak günümüze kadar gelmiştir. Tabi tam olarak doğru mudur, bunu bilemeyiz. En basitinden kulaktan kulağa oynadığımız zaman ilk söylenenle son söylenenin arasında dağlar kadar fark vardır. Rivayetlere göre Nuh peygamber güvertesinde bir güvercin uçurur. Bu güvercin bir müddet sonra ağzında bir zeytin dalı ile döner. Böylece Hz. Nuh suların çekildiğini ve tufanın bittiğine kanaat getir. Bundan dolayı beyaz güvercin ve zeytin dalı barışın simgesi olmuştur.

 

Beyaz güvercin; barıştır, huzurdur, güvendir ve barışa dahil olan her güzel duygudur. Güvercin barışı sevenlerin en sevdiği canlıyken, barış düşmanlarının ise gördükleri zaman hiç düşünmeden kafasını, kanadını kopardıkları bir canlıdır. İşte hikâyemiz şu şekilde yol alıyor ve düşüncelerimize misafirliğe geliyor. Anlatmalıyım, anlatmazsan gönlü kalır, kırılır.

 

Nerede olursa olsun, adı ne olursa olsun önemli değil, coğrafyaların birinde küçük bir kız çocuk yaşarmış. Babası çoban olan bu çocuğun, tek gezintisi, ovalar ve bayırlarmış. Öyle bizler gibi elinde telefonla, Facebook, Twitter gibi uğraşları yokmuş. Doğayla iç içe olan bu çocuk güvercinleri çok severmiş. Güvercinler çocuktaki bu sevgiyi hissettikleri için her gün onun çevresinde dolanırlarmış. Gözleri ışık saçan, üstü başı temiz ama yamalı kıyafetler giyen bu çocuk, elindeki küçük bir ekmek parçasını kuşlarla paylaşır ve onlara içten uzun uzun bakarak gülümser. Her zamankinden farklı bir gün bugün, O ise farkında değildi. Bugünün diğer günlerden farklı olduğunu. Her zamanki gibi babası sabahın erken saatlerinde koyunları otlatmaya gitmiş, o da öğle saati pişecek olan yemeği babasına götürecek. Saçlarını güzelce örüp, temiz kıyafetlerini giyerek heyecanla babasına yemek götürmek için yollara koyuldu. O giderken güvercinler onu takibe koyuldu. Evet biraz sonra onlara vereceği ekmek için oldukça heyecanlıydı, güvercinler ise yiyecekleri ekmekler için sabırsızdı. Yol az kalmıştı. Çocuk gökyüzünden bir gürültü duydu, gökyüzü her zamanki sakinliğini bozmuş, adeta gürlüyordu. Evet bu helikopterden başka bir şey değildi. En çok gördüğü ulaşım aracı buydu. Ama bugün farklıydı, üzerinde gidip geliyorlardı. Adeta çembere almış gibi hareketler yapıyorlardı. Güvercinler, ürktü ve kıza kaçması için kanat çırptı. O anda olanlar oldu. Bomba yağdırdılar. Çocuk, atılan bombalarla bedeni paramparça olurken güvercinin ise kanatları kırıldı. Kanadı kırılan güvercin feryat figan eder. Ona gülücükler saçan, besleyen bu çocuk yoktu; özgürlük vaat eden kanatları ise kırılmıştı. Artık uçamayacak ve insanlara umut dağıtamayacaktı. Oysaki onu görüp huzur dolan, umutlanan insanlar vardı. Kanadı kırılan güvercin, yürüyerek insanlara umut dağıtacaktı, biraz geç olacak ancak o bundan vazgeçmeyecekti.

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış yorumlar onaylanmamaktadır.