Din ve Dinin Yorumu Arasındaki Farklar
Din; kelime anlamı ile “sorgulamadan tasdik” etmek manasına gelir ve her dinin belirlediği bazı kanunlar, kanun koyucular tarafından verilir. İslam dininde kanun koyucu tek kişi Allah’tır. Allah (c.c) tarafından vahiy yolu ile peygamberlerine gönderilen kurallar topluluğuna uyup uymama özgürlüğü insanlara bırakılmıştır. Nitekim Kur’an’ı Kerim’de “Dinde zorlama yoktur…” (Bakara-256) şeklinde belirtilmektedir. Yani vahiy yoluyla gönderilen kurallar bütünlüğüne uyup uymama özgürlüğü insanın kendi iradesine bırakılmıştır.
Din ve dinin yorumu arasındaki farklar, emredilen ilkelerin insanların kendi akıl ve iradesi ile yorumlamalarından kaynaklanır. Nitekim bu yorumlar bazen iyi anlamda olsa da bazen de kavimlerin helak olmasına neden olmuştur.
Dinin genel anlamdaki amacı; insanları kötülükten sakındırmak iyiliğe doğru çekmektir. Bunu ancak akıl sahipleri anlayabilir. Kur’an’ı Kerim’in birçok ayet-i kerimesinde “neden düşünmezsiniz” veya “akıl sahipleri için ibretler vardır…” şeklinde belirtilmesinden de anlaşılıyor ki dinin emir ve yasaklarına uymak ve onları uygulamak ancak akıl sahiplerinin erdemli bakışları ile mümkün olabilir.
İnsanlık tarihi boyunca ilk insan ve peygamber olan Hz. Âdem’den (a.s) İslam dininin Peygamberi Hz. Muhammed’e (s.a.v) gelinceye kadar her kavme bir peygamber gönderilmiş ve bazen şeriatlar değişse de dinin amacı insanları sapkınlıklardan uzaklaştırmak ve Allah’ın (c.c) istediği doğrultuda hareket etmelerini sağlamak olmuştur. Ancak dinin yorumlanması akla dayandığı için zaman zaman farklı şekilde yorumlanmıştır. Bu yorumlar bazen dini daha iyi anlamak amacıyla yapıldığı gibi bazen de insanları dinden uzaklaştırma amacı ile yapılmıştır ve yapılmaya devam etmektedir.
Din ve Dinin Yorumu Arasındaki Farklar Nelerdir?
- Din vahye dayanır; dinin yorumlanması ise insan aklına, düşünce ve yorumuna dayanır.
- Din, bütün insanlığa hitap eder yani evrenseldir. Din anlayışı ise bireyseldir.
- Din tek ve değişmez kurallar topluluğundan oluşur. Din anlayışları ise bölgeye, kişilere ve yöneticilere göre değişebilir.
- Dinin yaşanabilmesi için benimsenmesi gerekir. Dini benimsemekte manevi bir zorunluluk var iken din anlayışında manevi bir zorunluk yoktur.
- Din, tektir ve değişmez. Ancak dinin yorumu ve anlayışı kişiden kişiye ve zamana göre değişebilmektedir.
- Din anlayışı hiçbir zaman dinin özüne ters düşmez. Dinin yorumu ise ters düşebilir.
Din Yorumunun Değişmesindeki Sebepler Nelerdir?
Din ile dinin yorumu arasındaki farkların oluşmasındaki en büyük etken, yaşanılan coğrafya, içinde bulunulan şartlar ve zamandır. Mesela Kur’an’ı Kerim 23 yılda indirilmiştir. Peygamber Efendimizin (s.a.v) vefat ettiği 632 senesinde ise tamamlanmıştır. Kur’an’ın indirildiği dönemde verilen emirler elbette kıyamete kadar geçerlidir. Ancak bazı ayetler yoruma açık bırakılmıştır. Mesela ticaret ile uğraşan toplumlar daha çok Kur’an’ı Kerim’in ticaret ile ilgili ayetleri üzerinde daha fazla dururlar. Ama bunun yanında daha çok hayatları savaşlarla geçen bir toplulukta daha çok Cihad ayetleri üzerinde durulur. Bu iki toplum karşılaştırıldığında, ticaretle ilgilenen insanlar, cihad ayetlerini ikinci bir alan olarak gördükleri için dinin ticaret üzerinde daha ağır bastığı yorumunu getirirler. Ancak tam tersi, savaş ile daha fazla uğraşan toplumlar ise bunun zıddında bir yorum getirirler. Yani burada 1 maddede söylediğimiz gibi din vahye dayanır ancak dinin yorumlanması kişilere, toplumlara veya bölgelere dayanır.
Dinin Yorumlanması Nasıl Olmalıdır?
Zaman ve mekân, dinin yorumlanmasını gerektirir. Ancak bunu yaparken Allah’ın (c.c) kesin olarak hüküm ile belirttiği konular hariç (namaz kılmak, oruç tutmak, zekât vermek, hacca gitmek vs.) diğer konularda dinin özüne aykırı olmayacak şekilde yorum getirilebilir. Mesela daha önceki dönemlerde alışveriş yapmak için kullanılan araç altın idi. Ancak paranın çıkmasından sonra altın daha çok yatırım aracı olarak görülmeye başlandı ve ticaretlerde ülkelerin para birimleri kullanılmaya başladı. Oysa dinin hükümlerinde parasal değerler altın üzerinden yapılır. Durum böyle olunca işin ehlin fakihler (fıkıh âlimleri) paraya uygun fetvalar yayınlarlar. Ancak burada dikkat edilmesi gereken ölçü, dinin özünde olan ticaret kurallarını bozmamaktır sadece paranın cinsi ile nasıl muamele edilmesi gerektiği konusunda fetva yayınlanmalıdır.
Toplumlara Göre Din Anlayışı Farklı Olabilir
“Allah katında tek din İslam’dır” (Âl-i İmran 19) yani İslam, tüm evrende Allah (c.c) tarafından kabul görülen tek dindir. Ancak dinin yorumlanmasında toplumlara göre farklılıklar meydana gelebilir. Bu , yaşanılan toplumun coğrafi özelliklerine, insanların algısına, uğraştıkları alanlara göre o toplumun önde gelen kanaat önderleri ve fıkıh alimlerinin içtihatlarına göre yorumlanır. Mesela ticaret veya herhangi bir alanda dinin özü bozulmadan yeni bir yorum getirilebilir. Bu o bölgenin statüsüne göre değişebilir ve bunda herhangi bir sakınca yoktur. Ancak değişiklikler, dinin özüne aykırı olamaz.
Hristiyanlar için Fatiha Suresi’nde “sapıtanlar” olarak söz edilmektedir. Bunun nedeni, dinin özünü değiştirmelerinden kaynaklanmaktadır. İncil’de son dinin İslam olduğu açık bir şekilde belirtilmesine rağmen, İslam dini geldiğinde dönemin Hristiyan âlimleri bunu inkar etmişler ve hak dinin Hristiyanlık olduğunu söylemişler hatta Cennete gireceklerin bile sadece Hristiyanlar olduğunu iddia etmişlerdir. Nitekim Kur’an’ı Kerim’de bunu tasdik eden ayet-i kerimede şöyle buyurulmaktadır; “Eğer âhiret yurdu (Cennet) Allah katında başka insanlara değil de, sâdece size âid ise, (ve bu iddiânızda) doğru kimseler iseniz, haydi ölümü temennî edin.” (Bakara Suresi 94. Ayet) Burada söz konusu olan dinin yorumlanmasıdır. Hristiyanlar dini kendilerine göre yorumlamışlar ve bunu yaparken de dinin özünü bozmuşlar. Bu yüzden de Kur’an’ı Kerim Hristiyanlar hakkında “sapıtmışlar” der.
Önerilen İçerik: İslam’da İbadetlerin Yapılış Amacı?
NeOldu.com / DİN