Dünya'da İktidar-Futbol İlişkisi
İktidar her yerde bireysel veya toplumsal düzeyde karsımıza çıkabilecek bir olgudur. Belirgin bir şekli olmayan, çok yönlüdür ve değişkenlik gösterebilmektedir. Futbol bugün yaygın ve kitlelerle yakın bağlar kurmaya uygun bir spor dalıdır. Bu yüzden de iktidarlar açısından en önemli aktörlerden biridir.
Siyasal iktidarlar birinci dünya savaşı öncesi ve iki savaş arası dönemde askeri eğitimle doğrudan ilişkili olarak beden eğitimi ve jimnastiği öne çıkarsalar da, savaş futbol oyununun popülerleşmesinde önemli bir etken olmuştu. Birçok asker cephede ilk kez futbol oyunuyla tanışıyor, yaratıcılığı, yoldaşlığı, grup ruhunu öne çıkaran bu oyuna büyük hevesle sarılmışlar. Savaş sonrası dönemde futbol giderek halkın daha geniş kesimlerine ulaştı. Futbol seyircisinin artması Avrupa’nın başta Fransa ve İtalya olmak üzere birçok ülkesinde profesyonel liglerin kurulmasını beraberinde getirdi. Nazi Almanya’sında da, ilk dönem Naziler için sporun tek amacı asker yetiştirmekti Hitler hükümeti beden eğitimini haftada en az beş saat ile okulların en önemli dersi haline getirmiş. Ancak Naziler ve İtalyan faşistleri futbol hakkında ne düşünürse düşünsün, insanların iyi birer asker olmak için futboldan vazgeçmeye ikna edememişler. Kısa bir süre sonra oyunun propaganda etkisini kavrayarak futbolu kabullenmek zorunda kalmışlar.
Futbolun gelişimi için önemli olan şeylerden biri ise televizyonun doğrudan yeşil sahalara girmesiyle yaşandı. 1954 yılında, ilk kez bir dünya kupası İsviçre’den canlı olarak nakledildiğinde, federal Almanya’da televizyon aygıtı satışında patlama yaşanıyor. Hiç kuşkusuz futbol oyununun dönüşmesinde en etkili araç televizyon olmuştur. Futbolun en kitlesel biçimde insanlara ulaştırılabildiği televizyonun devreye girmesiyle birlikte statlarda takımını canlı izleyerek destekleyen taraftarların yanı sıra yeni bir seyirci tipi de ortaya çıkmaya başladı.
Futbolun çalışan sınıfların boş zamanını sahte bir neşe kaynağı olarak doldurup afyon etkisi yarattığını vurgulayan yaklaşım, popüler dilde, Portekiz diktatörü Salazar’ın ülkeyi uzun yıllar boyunca 3F (Fado, Fiesta, Futbol) ile yönettiği ya da İspanya diktatörü Franco’nun Barnabeau stadı için "150 bin kişilik uyku tulumu" benzetmesi yaptığına dair klişelerle destekleniyor.