Yaşar Kemal Sözleri, Kitaplarından Alıntı En Güzel Sözler
Yaşar Kemal Sözleri
Konuşan insan, öyle kolay kolay dertten ölmez. Bir insan konuşmayıp da içine gömüldü müydü, sonu felakettir.
El eli yıkar, elde döner yüzü yıkar.
Bir kimseden mi kaçıyorsun, bir düşman mı bekliyorsun, koy kulağını toprağa dinle. Karşı, uzak tepenin arkasından giden atın nal seslerini yanındaymış gibi duyarsın.
Düşünmek en küçük anlamda, var olmak demektir.
Her bir şey onarılır, aşağılanmış, kendi gözünde kendini aşağılamış, dedikodu namussuzluğuna başvurmuş insanın çürümüşlüğü, kokuşmuşluğu onarılmaz.
İnsan, evrende gölgesi kadar değil, yüreği kadar yer kaplar.
Sende bu korku, bende bu doğruluk varken biz bir araya gelemeyiz. . .
Zulmün artsın ki çabuk zeval bulasın. Anadolu da zalimler için böyle derler.
Kendimi bildim bileli zulüm görenlerle, hakkı yenenlerle, sömürülenlerle, acı çekenlerle, yoksullarla birlikteyim.
Belki bir yerlerde, bir köşelerde kuş alıp salıverecek kadar yüreği yufka birkaç insan kalmıştır, kim bilir belki.
Gülümse bitsin karanlık, Gülümse karamsarları şaşırt, Gülümse güller açsın yüzünde, Gülümsemenle yayılsın ışık, Dünyayı ısıtmasan da güneş gibi.
Bizi düşünmeye alıştırmamışlar. Üstelik de düşünmeyelim diye ellerinden geleni yapmışlar. Düşünmeye çalışanları da hep öldürmüşler.
Dünya on binlerce çiçekli bir kültür bahçesidir; her çiçeğin ayrı bir rengi ve kokusu vardır. Bir çiçeğin koparılması bir rengin, bir kokunun yok olmasıdır. Tek dile, tek renge kalmış bir dünya hapı yutmuştur.
Bir toplum, hoşgörüsü kadar güçlü, sağlam, haklıdır. Zulmü kadar zalim, zayıftır. Irkçılık ise en korkunç hastalıktır.
İnsan soyu canavar olmuş da bizim haberimiz yok...
En Güzel Yaşar Kemal Sözleri
Ateşi yandıran kavdır. Demiri dövdüren tavdır.
Dağlar, insanlar ve hatta ölüm bile yorulduysa, şimdi en güzel şiir, barıştır.
İnsanlarla oynamamalı. Bir yerleri var, bir ince yerleri, işte oraya değmemeli.
Dağın öte yüzü güneşe bakıyormuş çocuklar. De hadi davranın, Güneşle sohbetimiz var. Geç kalmayalım. . .
Dünyada boş olan, işe yaramaz olan hiçbir şey yok. Uğraşmak haktır. Savaşmak haktır. Dövüşmek, boş olmaz, haktır.
Dünyanın ucunda bir gül açmış, efil efil esen yele merhaba. Karanlığın sonu bir ulu şafak, sarp kayadan geçen yele merhaba.
İnsan, evrende gövdesi kadar değil, gönlü kadar yer kaplar.
Hayat, umutsuzluktan umut yaratmaktır.
'O iyi insanlar o güzel atlara binip çekip gittiler. Demirin tuncuna insanın piçine kaldık.
İnsan, düşleri öldüğü gün ölür.
Hep işe yüzeyinden bakmak, işte bu kötü. Neyi alırsak alalım elimize, derinine inmiyoruz. Derine gitmek bir çaba işidir. Dışta ne görürsek, ne gözümüze çarparsa, işte bu budur deyip işin içinden sıyrılıyoruz.
Çöplükler, şehirlerin tıpı tıpına aynasıdır. Bir şehir pisse, aşağılıksa, kalleşse, acımasızsa o şehrin çöplükleri bin misli daha pis kokar. Leş gibi...
Demir olsam çürürdüm, toprak oldum da dayandım.
İnsan çürümedikçe şiir çürümez.
"Bu dünyada tekmil yaratıklar birbirlerinin dilinden anlarlar." dedim.
Dünyanın bütün kötülüklerine baş kaldır. Bazen senin iyiliğin başkasının kötülüğüne de olabilir. Kendi iyiliğine de baş kaldır...
Şu insanlar, şu dünyada var oldukça her şeye akıl erdirecekler, kartalın uçuşuna, karıncanın yuvasına, ayın, günün doğuşuna, batışına, ölüme, kalıma, her şeye akıl sır erdirecekler. Karanlığa ışığa, her şeye, her şeye.
Bir gün uyurken gördüm onu... Uyurken, bir uyansın, bir uyansın, bir uyansın Kerem Usta, bütün dünyayı uyanır uyanmaz herkese anlatacak, bir uyansın. Bu duyguyu her adamda bulamazsın. Ayrıcalığı olan adamlar böyledir.
İri gövdeli bir çınar gibi karşımda dikelmiş ihtiyarın gözlerinden kara bir keder bulutu geçti. Yaşardı gibi.
Polise taş attıkları için çocuklar tutuklanıyor. Bugünkü yöneticiler işine gelmediği zaman çocukları da hapsediyor. Çocukları hapsetmesinler diye, ‘Çocuklar bu işlerle uğraşmayın’ demekten başka bir şey gelmiyor elimden. Ayıp oluyor bu da çok; çocukları küçümsemek oluyor. Benim için çocuk, çocuk değildir, bizim gibi insandır. Ben, ‘Çocuklar İnsandır’ diye de bir kitap yazdım. Çocukları, çocuk diye bunlar küçümsüyorlar, nefret ediyorum bundan. Çocuklar da küçük görünerek normal insan olamıyorlar. Doğal insan yetişmiyor çocuklar. Böyle bir dünyada savaş da durmuyor.
Küreselleşme ‘tek tip insan’ yetiştiriyor bugün. Oysa dünya on binlerce çiçekli bir kültür bahçesidir; her çiçeğin ayrı bir rengi ve kokusu vardır. Bir çiçeğin koparılması bir rengin, bir kokunun yok olmasıdır. Tek dile, tek renge kalmış bir dünya hapı yutmuştur”. Bu felâketin önlenmesi için ‘demokrasi’den başka çare de yok.
Bütün insanlar kuşkusuz, korkusuz, çıkar düşünmeden, düşmanlık geçirmeden içlerinden baksalar birbirlerine... İnsan, ne olur biliyor musunuz sıcacık bir bahar güneşinin bahtiyarlığında duyar kendisini... Bahar güneşinde bir sevinç içinde gerinir. İnsan bir bahar çiçeği temizliğinde olur.
Bir yazarın sorunu yalnızca umut vermek değildir. İnsanların yaşadığı derin ve birbirinden farklı sorunlar vardır. Onun için bir yazar insanların macerasını çok iyi bilmelidir. Ancak insanların macerasını çok iyi bilen bir yazar iyi bir yazardır. Bu romanın bitişi yazara ait bir bitirmedir. Yazar böyle bitirmek istemiştir. İnsan çok zengindir, başka bir yazar başka türlü bitirecektir.
Dünyanın bütün kötülüklerine baş kaldır, bazen senin iyiliğin başkasının kötülüğüne de olabilir. Kendi iyiliğine de baş kaldır.
Şu insanlar, şu dünyada var oldukça her şeye akıl erdirecekler, kartalın uçuşuna, karıncanın yuvasına, ayın, günün doğuşuna, batışına, ölüme, kalıma, her şeye akıl sır erdirecekler. Karanlığa ışığa, her şeye, her şeye.
Türkiye sorumsuzluklar ülkesidir. Kafası az gelişmiş aydınlar ülkesidir.
O iyi insanlar, o güzel atlara binip çekip gittiler. Demirin tuncuna, insanın piçine kaldık.
Zulmün artsın ki çabuk zeval bulasın. Anadoluda zalimler için böyle derler.
Taze ekin, güneşli ekin kokusu başkadır. Günlerce adamın genzinde kalır. Nereye gidersen git, seni taze bir ekin kokusu yeşil yeşil kovalar.
Türküler tıpkı kırk bin yıl su altında kalmış, yıkanmış, cilalanmış çakıl taşı gibidir.
O iyi insanlar, o güzel atlara bindiler ve çekip gittiler.
Belki umuttur. Belki de bir özlemdir. Özlem sıcacıktır. Özlem bir dost, bir sevgilidir. Sarıverir insanı sıcaklığı.
Dünyanın bütün kötülüklerine baş kaldır. Bazen senin iyiliğin başkasının kötülüğüne de olabilir. Kendi iyiliğine de baş kaldır...
Zulüm edenler kafirdir. Zulüm görüp de karşı koymayanlar, seyredenler, boyun eğenler de kafirdir. Cennet zulme karşı koyan, kötülüklere, ne için olursa olsun karşı koyan kişinin ayağının altındadır.
Sen aleviyle yakan bir güneş ki şahane. Ben ışığa ulaşmaya çalışan bir pervane…
"İnsanlarla oynamamalı. Bir yerleri var, bir ince yerleri, işte oraya değmemeli.."
Günün birinde İstanbul’un tarihi yazılırsa, kuş satıcılarından mutlaka bahsedilmesi gerekir, onlar olmadan İstanbul’un tarihi çok yavan olur.
Ne olursa olsun kadın konuşmuştu. Konuşan insan, öyle kolay kolay dertten ölmez. Bir insan konuşmayıp ta içine gömüldü müydü, sonu felakettir.
"İşte böyle kedim" dedi, "İnsanı insan eden ne kadar içimizdeki sevgiyse de, tanrı bunu böyle söylemişse de ondan daha çoğu acımadır. İnsanı insan yapan da, sevgiyi sevgi yapan da acımadır. Öyle değil mi arkadaş?" diye seslice söylendi.
O insana güvenmeyen, bu insana güvenmeyen, her insanda bir kötülük gören, insanı insan saymayan insan değil piçtir yavrum.
Dünya da çok şey kolay da, insan olmak zor.
Şu hayat dedikleri de ne güzel şey!
Bunca sıkıntıdan sonra yatacak bir yerimiz vardı işte. Şu hayat dedikleri de ne güzel şey!
İnsanın içindeki adalet duygusunu köreltirsek, insanın insana saygısı kalmaz. İnsanın insana itimadı, hürmeti kalmayınca da bir yerde insanlık çok şey kaybeder, hayat çirkinleşir.
Türkiye uzun yıllardır demokrasi uydurması, perdesi altında bal gibi faşizmi yaşıyor. Demokrasi demokrasi diye kendimizi aldatıyoruz. Çoğunlukla gazetelerimiz bu örtülü faşizmin birer çığırtkanı. Gelen ağam, giden paşam gazeteleri bunlar. Bunlar yurdun, insanın gerçeğine varmak için kişilikli kimseleri bulacaklar, yetiştirecekler de insan ve yurt gerçeğine varacaklar, öyle mi? Faşizmin yoğunlaşması Türkiye'de röportajın ölümüyle sonuçlanmıştır. Bu bir orantı sorunudur.
Ben dualarımı
Islıklı rüzgara kazarım.
Ve salıveririm
Gitsinler Tanrıyı bulmaya.
Bebeğim,
Sana parmaklarından şefkat damlayan
Gülümsemem kadar yumuşak
Bir anne getireceğim.
Köylüler toprağa saban atmadan önce,
Büyük bir ateş yakarlar,
Sevinç türküleri söylerler,
Yalımlar her yanı sarar,
Dağların doruğunda ışıklar patlar.
Kuşlar unutkan olurlar, gene gelecekler.
Vurulursa, neresinden vurulacaktı? Ölümü nasıl olacaktı? Ölüm gelirken nasıl gelecekti, bir karanlık mıydı ölüm, nasıl bir karanlıktı? Uyku gibi mi? Çok mu sızlardı ölüm yarası?
Koca adamların çocukları dövdüğü, ötekilerin de bön bön baktığı bir ülke çürüktür, ölmüştür.
Bir türkü duyulur... Gecede başka türlü, gündüzde başka türlüdür. Çocuk söylerse başka tatta, kadın söylerse... Dağda söylenirse başka, ovada, ormanda, denizde başka türlüdür. Hep ayrı ayrı tattadır. Sabahleyin başka, öğle, ikindin, akşamleyin başkadır.
Ceviz ağacı çok değerlidir ama altında uyumayacaksın. Gölgesi ağırdır. Bir de ceviz ağacının bir huyu vardır, budaklarından birisi oluşurken yakınında kim varsa ne varsa hemencecik budağın içine resmini nakşediverir. Zamanla budakla birlikte resim de büyür.
Yaşar Kemal Şiirleri
Ağlamak
İlk bakışta anladım
Gülen bakışının sönüklüğünden
Belli ki gözlerin sevgisinden davacı
Üzüntünü içine atma
Bir dosta açılmaktır ilacı
Aşk nedir sanıyorsun
Bir karşılıklı duygular savaşı
Kazanamayacağını düşünüp zayıfım deme
Bazen en etkili silahındır gözyaşı
Ağla utanma..
Kafanda taşıyıp büyüteceğine dertlerini
Gözyaşında taşı
***
Belki de Aşk Sadece Gerçektir
Her mevsim canlanır içimizde
Kıpır kıpır duygular, aşk denilen
Kimi uzun süreli kimi kısa süren
İnsanlar gibi çeşit çeşit aşk
Her zaman hüzün belirir aşkların bitişinde
Öfke, hırs, nefret, saygı, sevgi
Aşkın ara limanları, orta durakları
Hep hüzüne hazırlar aşkların sonunu
Bitmeyen aşk varmı, belki edebiyatta sanatta
Ama her zaman bitmeye mahkum kırılganca aşk
Bizi de beraber kırarken sonu
Bir soru işareti belirir içimizde
Her aşk yaralı mı bırakacak kalbimizi
Yoksa hayatın kendisi mi aşkı yaralayan
Hayatın sonuyla toprağa düşmeye mahkum
Ebedi nihayette bitmeye mahkum en uzunu
Ve ….
Sorular, sorular, sorular
Hayatın başlangıcından beri aşkın anlamını bulmaya çalışan
Cevapları anlaşılmaz sorular
Belki de çok basittir aşk
Derin derin aranırken anlamını kaybeden
Derin derin aranmaması gereken
Belki aşk sadece hayatlara destektir
Belki de sadece aşk gerçektir..
***
İstanbul Hayallerimin Şehri
İstanbul hayallerimdeydi gene bu gece
Çeşit çeşit semtleriyle muhteşem bir bilmece
Kimi zaman balık kokularıyla Eminönü
Satıcı ile doludur hem arkası hem önü
Kimi zaman baharatlı kokarken Mahmutpaşa
Ordan bulunur her çeşit katacak binbir aşa
Bütün saygınlığıyla Sultanahmet salınır
Dikilitaş görülmezse tarihine alınır
Bir tarihin yattığı Topkapı surlarıdır
Artık savaştan usanmış barışın kırlarıdır
Eskinin koku fakiri Eyüp yeni parkıyla
Huzur verir yorulmuşa erenlerin farkıyla
Müziğin kalbinin attığı Unkapanı
Bir sürü yıldızın her zaman ilk mekanı
Ve çocuk hayallerinde Haşim İşcanlı Laleli
Bizden çok bize yakın esnafın yedi düveli
Ve Şişli’si ki o alışverişin gurmesi
İstanbul’a gelenin gerekir mutlak görmesi
Anılmıyor artık çöpleri Ümraniye daha şık
İstanbulumun kalbini aydınlatan bir ışık
Mecidiyeköydür ki orası yolları bağlayan
Beyoğlu çilekeştir kaldırım taşlarında ağlayan
Taksim İstanbul için merkez kabul edilir
Oradan İstanbul’da her bir yere gidilir
Parlayan yıldız gibi Bakırköy civarları
Tertemiz boyanmıştır evlerin duvarları
Bebek Arnavutköy Beykoz Sayfiyenin alası
Oralarda yaşlanmaktır herkesin tek rüyası
Levent desen çok katlıdır, alışveriş tatlıdır
Üsküdar geçilirken yavaş isen atlıdır
Kağıthanenin deresi eskidir eğlencesi
Kayık sefalarından bahseder hep güncesi
Kanlıcanın yoğurdudur meşhur eden orayı
Beylerbeyi gösterir sahiline sarayı
Fatih sakindir her zaman sukunete çağırır
Esenler hareketli satıcılar bağırır
Beyazıt meydanında gençler zaman geçirir
Kumkapı güzelliği alemciyi içirir
Fenerbahçe kültür kokar, meşhurdur tiyatrosu
Kasımpaşa Delikanlı raconu ve aftosu
Binbir semti temsil eder binbir kültürle bizi
Bekler hep kolları açık müşfik ve anaç sizi
Sayılmayan semtleri de kötü sanmayın sakın
Tarih bile saygı durur şu boğaza bir bakın
Bütün semtleri güzeldir hepsinde farklı bir yan
İstanbul’u görmeyen…Talihsizliğine yan
***
Batan Günün Ardından
Yine bir gün batıyor uzak ufuklarımda
Yine deli atıyor kanım damarlarımda
Özlemin büyümekte karanlıkla beraber
Duymak istiyor kalbim sevgiliden bir haber
Gitmiyor hayalimden geceden taşan yüzün
Hatırımdan çıkmıyor o hüzünlü gülüşün
Hasret ufuğa doğru uzaklaşan bir gemi
Belli değil rotası taşıyor bir gizemi
Senden ayrı olunca zamanım hiç geçmiyor
Kalbim uzaklarımda, senden başka seçmiyor
Aramıza koymuşsun yollar ve derin dağlar
Ulaşamayan kalbim sadece sana ağlar
***
Söyleyemediğim
Sen ki alımlı peri kızı çok şanslısın
Doğarken güzelliğini sana vermiş sabah yıldızın
Güzelliğini her gün aynada görüyorken sen
Sadece seninle olduğum anlarda `görüyorum` ben
Seninleyken canlı ve renklidir benim dünyam
Sebepsiz değil inan sana böyle hayran olmam
Bir göl gibi durgun olan hayatımda
Alımlı bir şekilde süzülen bir kuğusun sen
Usta bir heykeltraşın elinden çıkmış
Eşsiz bir tanrısal heykelsin
Bugünün bitmesini istemiyorum
Çünkü hayatımdan çıkmak üzeresin
Ve ben dalından kopmuş bir yaprak gibiyim
Seninle yaşadığım o güzel günlere dönmek isteyen
Hatıralarla yaşanmayacağını bile bile
Ama hatıralarımda bile sen
Bugün sensiz yaşayacağım bütün sevinçlerden daha güzelsin
Küçük bir çocuk olmak istiyorum
Çocuk gibi nazlanmak `ben onu istiyorum`
Ama biliyorum ki bu imkansız
Gözümde biriken yaşlara müsaade etmek gibi
Ve bugün korktuğum başıma gelecek biliyorum
Sana söyleyebileceğim son bir şey var bir tanem
Seni seviyorum