En Güzel ve Anlamlı Aret Vartanyan Sözleri
Aret Vartanyan'ın Güzel Sözleri
Son yıllarda en çok okunan yazarlardan biri olan Aret Vartanyan'a ait en etkileyici sözleri sizler için bir araya getirdik. Usta yazar, düşünce insanı olan Varyantan'a ait felsefi sözleri büyük bir hayranlıkla okuyacaksınız. İşte, çok beğeneceğinizi düşündüğümüz Aret Vartanyan sözleri, Facebook Aret Vartanyan sözleri, Twitter Aret Vartanyan sözleri, manalı Aret Vartanyan sözleri...
En etkili ve anlamlı Aret Vartanyan'ın 5 sözü;
1. İncittiğin ruhun atabileceği tokadın, yaraladığın yürekten alacağın 'ah'ın gücünü tahmin bile edemezsin.
2. İnan Bana, Yaşadıklarımız, Yarın, Garanti, Saklıyoruz, Elbette, Şimdi, Duvar, Yürek
3. Üç maymunu oynamaktansa olduğumu yaşar, inandığımı söyler, varsa bedelini de öderim.
4. Ya gerçekten yaşa ya da sadece nefes alarak yaşıyormuş gibi yaptığını kabul et.
5. Emile Zola’nın Meyhane romanında dediği gibi, insanın alışamayacağı hiçbir şey yok. Alışıyoruz, ama çok şey kaybediyoruz. Kendimiz, kendimizi böyle tüketiyoruz.
En Güzel Aret Vartanyan Sözleri
Ürkek, Korkarak, korkak, Başarısız, Kişilik, Neyse, Fazlası, Biliyoruz
Sevgi, Aşk, Hayranlık, Çiçek, Ölmeye Başlar, Yapraklar, Sevgi Özen İster, Sevgi Emek İster
Korkarak ürkek yaşıyor sonra da bunun için kendimize çok ama çok kızıyoruz çünkü, o korkak, o başarısız, o aciz sergilediğimiz kişilik her neyse o olmadığımızı, ondan fazlası olduğumuzu biliyoruz.
Sessizliğim kabullenişim değil, vazgeçişimdir.
Anlatmak, Hissetmek, Kapanmak, Yavaş, Özgüven, Dönem, Hedef, Katlanma
Zengin, güçlü, havalı, unvanlı, yakışıklı, güzel, nüfuzlu veya bilmem ne olman hiç ilgimi çekmiyor. Ben önce "insan" olabilmiş misin ona bakıyorum. Yoksa gerisi hikaye kalıyor.
Kendini güçlü, mert, delikanlı sanan erkekler; uçkurlarının emrinde o kadar acizdirler ki. Ezik olabilecek ya da insanlıktan çıkabilecek kadar.
Sabahlar, Uyanmak, Mutlu, İnsan, Beraber Olmak, Tecavüz, Zorlamak, Olur
İnsanlara karıştım, gözlerine baktım, yüreklerinde yer buldum. Sorum aynıydı, Gerçekten yaşıyor musun? Yoksa sadece nefes mi alıyorsun?
Belirsizlik yorar insanı. Cesaretini topla ve sonuçtan korkmadan yapman gerekeni yap. Ne yaşarsan yaşa belirsizlikten daha az yorar.
İnsanoğlu neyin eksikliğini yaşıyorsa onu abartıyor ısrarla.
Seni Tanımıyorum, Cüzdan, Kredi, Kitap, Çok Güzelsin, Çirkin, Telefon, Anlatabilirdim
İçinde çıkmak için fırsat kollayan o kadar çok duygu var ki, oldukları yerde çıkarttıkları gürültü bile seni yormaya yetiyor.
Ne kendini kıyaslamak ne de bir şey ispatlamak zorunda değilsin. Sen, sen gibi çok güzelsin.Birisinin seni paran, sahip oldukların için sevmesine kanacak kadar çaresiz misin? Seni gerçekten sevenlerin senden başka kriteri olmaz. Yatağa huzurla girip, coşkuyla uyanamıyorsam sahip olduğum hiçbir şeyin değeri yok.
Elimizde oyuncaklarımız,
Yüreğimizde umutlarımız,
Ruhlarımızda yaralarımızla yaşıyoruz...
Hayallerimizden vazgeçmekle
vazgeçmemek arasında gelgitlerdeyiz..
Nefes, Aşk, Şaşkınlık, Sabır, Benlik, Anlamasınlar, Bırak, Hoyrat, Yoksunluk
Ne kadar güçlü olursa olsun, her kadın; ne kadar önemsiz olduğunu ifade ederse etsin yine her kadın; sırtını yaslayabileceği, güvenebileceği onu taşıyabilecek bir erkek ister. Düştüğünde onu kaldıracak, çekip çevirecek, arkasında sapasağlam duracak. Kadın ne kadar aksini söylerse söylesin, annelik yapacağı bir eş istemez...
Her koşulda mutlu olmayı seçebilirsin. Mutluluk bir şeylere bağlayacağın bir duygu hali değil. Tatmin ile mutluluğu karıştırıyoruz. Tatmin olmayı mutluluk sanıyoruz. Yakaladığımız anda beklediğimiz her şeyin tatmin duygusu doğal olarak kaybolur. Kaybolan mutlu olma halin değil. Yalnızlık da korkulacak, kaçılacak bir şey değil. Yalnızsın ve yalnız öleceksin. Kabul et. Kabulleneceğin her sorun’un, her soru’nun üstesinden gelebilirsin. Varlığını kabul etmediğin bir şeyi nasıl çözebilirsin.
Etkileyici Aret Varyantan Sözleri
Ben hep kendimden verdim... İçimden geldiğince yaşadım aşkımı... Ben hep kendimden verdim... İçimden geldiğince yaşadım aşkımı... Zorunda olmadıkça kalkanlarımı kaldırmadım, korumaya geçmedim kalbimi... Ben izin verdiğim sürece üzüldüm... Çok izin verdim, çok güvendim, çok inandım, çok üzüldüm...
Özgüvenin azaldığı yerde kibir yükseliyor. İçeride zayıflık arttıkça dışarıda gösteriş çoğalıyor. Sözcüklerle, yürüyüşle, maskelerle güçlü olunmuyor. Kollarını açıp, sonuçlara kilitlenmeden, gülümsemeni silmeden, korkularından eksiklerinde utanmadan, kaçmadan, saklanmadan, senden beklenen değil ‘sen’ olduğunda özgüven ve sadelik ışıklarını saçıyor.
Kaybetmek, Kaybet, Düşmek, Yaralanmak, Sonra, Yeniden Sev, Aşık Ol, Korktun Mu Kaybetmekten mi korkuyorsun; kaybet. Düşmekten mi korkuyorsun; düş. Yaralanmaktan mı korkuyorsun; yaralan. Sonra iyileş. Yeniden kalk. Yeniden başla.Yeniden sev. Yeniden âşık ol. Bir daha mı düştün? Bir daha kalk. Er ya da geç, beklediğin gelecek. Er ya da geç aradığın seni bulacak. Ama sen bir kez yıldın mı, korktun mu, maskeni yüzüne geçirip kalkanlarını kuşandın mı, o zaman bitecek. Beklediğin her ne ise asla gelmeyecek.
Bana sakın aşk yok deme. Aşk insana fazla gelir, birleşince aşk uçar gider, tükenendir de deme.Aşksız yaşanmaz, aşk her şeydir bilirim. Aşk olmadan aldığın soluk yavan, sıradan. Belki de sadece aşka aşık bir garip olurum kim bilir Ne önemi var? Senin mantık, akıl dolu ilişkinde ben yokum. Ben fırtınaların, dalgaların, rüzgarların arasında aşkla savrulmayı seçenim. Anlamıyorsun. Benim aradığım mutlu, mesut olmak değil aşkı yaşamak. Yitip gitsem de amansız ateşinde çok daha iyi gelir sığ denizlerde yaşamaktan. Mutlu aşk yokmuş umurumda mı sanıyorsun. Aşkın ritmi, titreşimi, soluğumu kesen enerjisi. Karşılıksız kaldığında aşk, aşk olmaz mı sanıyorsun? Ben aşka, olduğu gibi aşığım. Her şey olana, her şeyiyle aşığım.
Farkında mısın? Zengin, ünlü, başarılı, başarısız, yoksul, güçlü, güzel, yakışıklı, çirkin, zayıf, şişman hepimiz korkuyoruz. Korkunun adı ne olursa olsun korkuyoruz. Ve yine aynı anda yalnızlıktan dem vuruyoruz. Anlaşılmadığımızı, sevilmediğimizi, bir türlü hak ettiklerimizi göremediğimizi düşünüyoruz. O zaman hepimiz yanlış yere bakıyoruz. İçimize bakmak, kendimizi dinlemek yerine onlarca,yüzlerce sıfat, oyuncak yaratıyoruz. Kendimizi bizim dışımızdan yargılıyoruz,anlamaya çalışıyor, kıyaslıyoruz. Her şey olmak isterken, kendimizi ıskalıyoruz. Elimde kalan da kocaman bir boşluk. Ne yaparsam yapayım dinmeyen bir boşluk, bir arayış. Sen kendin için ne düşünüyorsan, ne hissediyor ve ne değer biçiyorsan dışarıda sadece onu bulacaksın.
Mademki ölecektim, hiç değilse bir şey daha keşfedip ölecektim. Güvende ölmenin anlamı neydi ki zaten öleceksem, hiç anlamadım. Asıl sorunumuz içimizdekini yaşayamamak, kendimizi bastırmak. Yaşamımızın özü ulaşacağımız yer değil, oraya giderken nasıl yaşadığımız, nasıl var olacağımız. Aslında kavga ettiğim ‘ben’im, kızdığım ‘ben’im, aradıklarını bulamadığı, yapmak istediklerini yapmadığı için öfke duyduğum ‘ben’im.
Namusu hala kılıkta kıyafette yaşam tarzında arayanlar var. Namus zihninde, ruhunda. Kılıfıyla uğraşma ya da zihnindekini örtmeye çalışma. Kısa etek, dekolte görünce baştan çıkıyorsa biri bunun kaynağı kıyafet değil bakanın açlığı. Kaldı ki ne görse adam aynı. Kişi karşısındakini kendinden biliyor işte. Kendi kızı eve geç gelince kıyameti koparan nice babanın kendi kızından küçüklerle nasıl birlikte olduğuna, kız kardeşine laf atanı pataklayan abinin nasıl başkalarının kız kardeşine laf attığına defalarca tanık oldum. Bunun adı iki yüzlülüktür. Evdeki kadın sokaktaki kadın, eğlenilecek kadın evlenilecek kadın diyenlerin iki yüzlülüğü gibi. Namus zihinde. Namus sadece cinsellik değil. Namus yürekte.
Bazen kendini anlatabilmekte çaresiz kalırsın. Beklentini karşındakinin görmesini beklersin. Aslında, tüm bedeninle ruhunla anlatmak istediğini anlatmana, hatta mecbur kalıp cümlelere dökmene rağmen karşındaki duvar gibi kalır. Çaresiz içine dönersin. Belki biraz yaralı, belki biraz küskün. Sonra vazgeçersin anlatmaya çalışmaktan. Sadece şunu unutma. Her duvardan sonra yeni bir duvar yok. Vazgeçme, çırpınma. Anlayan anlar, anlayan er ya da geç karşına çıkar.
Kendini sürekli anlatmak zorunda hissetmek zor. Anlatmaktan vazgeçip içine kapanmak daha da zor. Her ikisini de yaşıyoruz. Yavaş yavaş özgüvenimiz törpüleniyor, kendimizden vazgeçiş başlıyor, dönem, dönem hırs basıyor, yeni hedefler konuyor, koşuluyor yolda vazgeçiliyor. Bazen de hedefe ulaştığında asıl sorunun devam ettiğini görüyorsun. Hedef sadece seni oyalamış oluyor. Katlanma kat sayını artırıyor.
Kendini sürekli anlatmak zorunda hissetmek zor. Anlatmaktan vazgeçip içine kapanmak daha da zor. Her ikisini de yaşıyoruz. Yavaş yavaş özgüvenimiz törpüleniyor, kendimizden vazgeçiş başlıyor, dönem, dönem hırs basıyor, yeni hedefler konuyor, koşuluyor yolda vazgeçiliyor. Bazen de hedefe ulaştığında asıl sorunun devam ettiğini görüyorsun. Hedef sadece seni oyalamış oluyor. Katlanma kat sayını artırıyor.
Popüler Alfabetik Bazen çok çalışkan oluyorsun, bazen tembel, bazen çok titiz, çok entelektüel. Kişiliğin sürekli oradan oraya geçiyor. Bunun sonu yok ki! İstikrarsızlığın sebebi büyük arayış! Yalnız kalıp düşündüğünde cevapları buluyorsun ama gel gör ki hayata geçirirken bir bakıyorsun çuvallamışsın. Çünkü sen yalnız yaşıyorsun. Bir toplumun minicik bir hücresi'sin.
Yaşadıklarımızdan değil, yaşayamadıklarımızdan pişman oluyoruz. Yarını garanti sanıp erteliyoruz, yapmak istediklerimizi içimizde saklıyoruz; sonra bakıyoruz geç kalmışız. Elbette ki yanlış kararlarım olacak, elbette ki duvara çarpacağım. Ama inan bana, kendin olarak, yüreğinle yaşadıklarında ödeyeceğin hiçbir bedel, bastırdıklarınla, içinde tuttuklarınla yaşadığın başka hayatlardaki bedellerden daha ağır olmayacak. Yarın değil, şimdi.
Kaybetmek korkusu öyle bir sarıyor ki bizi, kaybetmemek için çırpınıyoruz. Bundandır konuşmak isterken susmamız, kendimizi eksilte, eksilte fazlasını vermemiz, bir kadının kocası için saçını süpürge etmesi gibi. İyi çocuk olmak olur derdimiz; kimse bırakmasın, terk etmesin bizi. Sanırız ki biz verdikçe, daha çok sevecek, daha çok anlayacaklar bizi. Bazen gördüğümüz halde görmemezlikten geliriz birçok şeyi. Sanırlar ki, kandırıldık, uyuduk, fark etmedik. Oysa sen yüreğine taş basarak gözlerini başka yana çevirmişsindir. Bil ki, gerçekten senin olan hiçbir şey seni bırakmaz. Yeter ki sen kendini terk etme, ne pahasına olursa olsun.
Kaybetmek Korkusu, Kaybetmemek, Kadın, Süpürge, Kandırıldık, Uyuduk, Oysa
Seni tanımıyorum. Belki cüzdanın kredi kartlarından geçilmiyor. Belki de son birkaç kuruşun kalmış, onlar da genelde buruşuk olurlar. Belki çok güzelsin, belki de yüzüne bakılamayacak kadar çirkin. Bunları geçelim. Tanımadığım senden istediğim tek şey var: Bu kitabı kitap gibi okuma. Bu harfler sadece sana ulaşmamdaki tek yol oldukları için buradalar. Telefonun bende olsaydı telefondan bunları sana anlatabilirdim.
Bırak anlamasınlar seni, bırak alamasınlar verdiğini; bırak hoyratlıklarına, yoksunluklarına yenik düşsünler. Aşktan kopanların yarattığı dünyayı görüyoruz. Aşktan kaçanların haline aşk bile şaşkınlıkla bakıyor ama sabırla bekliyor. Bir gün benliğine karışacakları günün gelmesini. En azından son nefeste hatırlayacaklar aşkı.
Kendini sürekli anlatmak zorunda hissetmek zor. Anlatmaktan vazgeçip içine kapanmak daha da zor. Her ikisini de yaşıyoruz. Yavaş yavaş özgüvenimiz törpüleniyor, kendimizden vazgeçiş başlıyor, dönem, dönem hırs basıyor, yeni hedefler konuyor, koşuluyor yolda vazgeçiliyor. Bazen de hedefe ulaştığında asıl sorunun devam ettiğini görüyorsun. Hedef sadece seni oyalamış oluyor. Katlanma kat sayını artırıyor.
Temel açlığımız: Sevgi. Aşkla sevgi arasındaki fark: Bir çiçeğe bakarsın, onu hayranlıkla izlersin, çiçek açar, büyür, gelişir, ölmeye başlar, ölür, yeniden doğar. Sen onu hayranlıkla izlemeye devam edersin. Kokusunu içine çekersin. Buna aşk diyelim. Çiçeğin suyunu verirsin yapraklarını budarsın vitaminlerini koyarsın, ona şarkılar dinletirsin, daha fazla çiçek açmasını beklersin, sana daha fazlasını sunmasını istersin. Bu da sevgidir. Sevgi emek ister, sevgi özen ister.
Hiçbirimiz aptal değiliz, hiçbirimiz saf değiliz. Sadece bazen susuyoruz, bazen görmezden geliyoruz, bazen içimizde eziyoruz. Belki kırmamak, belki kaybetmemek, belki de başka önerimiz olmadığı için. Kırıp dökenlerin, umursamadan ezip geçenlerin ya da sessizliğimize kananların unuttuğu bir şey var. Her insan bir yere kadar eğilebilir, dayanabilir, susabilir. Kaçarken duvarla karşılaşan kedi bile, en son noktada döner, şişinir ve tırnaklarını çıkarır, belki de ilk kez cesaretle saldırır. O yüzden kimse kendini kurnaz sanmasın, kimse kimse kimseyi zavallı ya da çaresiz görmesin, cepte bilmesin. Gerçek bir ahmaklıktır bu. Her şeyden önce ne Allah, ne evren gözden kaçırmaz. Hiçbir şey hiç kimsenin yanında kar kalmaz. Eken, en sonunda ektiğini biçer. Kısa günün karları, garibin sırtından kazanılan ya da aldatılan sevgili. Er ya da geç olması gereken olur ve ilahi adalet, kusursuz düzen yerini bulur.
Etiketler seni yanıltır. Etiketlerin arkasında kalan insanı gör. İnsanların gözlerine bak, sözlerine, kartvizitlerine, onlar hakkında söylenenlere değil. Bugün seni en çok yoranı, üzeni sen de başkalarına yapma. Yalana değil, gerçeğe, insana bak. Bazen bir bakış, bazen bir dokunuş. Ben, herkesi koşulsuz kucaklıyorum. Herkes ben, ben herkesim.
En çok sevdiğin insana en az seni seviyorum diyenlerden misin acaba? Annesine, karısına seni seviyorum diyemeyenler ailesi. Nazı en çok geçtiği için çok üzdüğü, en az sevgisini gösterdiği sevdikleri olur bazen insanın. Ben çok geç öğrendim aslında gerçekten seni seven insanların tek istediği şeyin senin sevgini görmek olduğunu.
Kaybetmekten mi korkuyorsun; kaybet. Düşmekten mi korkuyorsun; düş. Yaralanmaktan mı korkuyorsun; yaralan. Sonra iyileş. Yeniden kalk. Yeniden başla.Yeniden sev. Yeniden âşık ol. Bir daha mı düştün? Bir daha kalk. Er ya da geç, beklediğin gelecek. Er ya da geç aradığın seni bulacak. Ama sen bir kez yıldın mı, korktun mu, maskeni yüzüne geçirip kalkanlarını kuşandın mı, o zaman bitecek. Beklediğin her ne ise asla gelmeyecek.
Bazen çok çalışkan oluyorsun, bazen tembel, bazen çok titiz, çok entelektüel. Kişiliğin sürekli oradan oraya geçiyor. Bunun sonu yok ki! İstikrarsızlığın sebebi büyük arayış! Yalnız kalıp düşündüğünde cevapları buluyorsun ama gel gör ki hayata geçirirken bir bakıyorsun çuvallamışsın çünkü sen yalnız yaşıyorsun. Bir toplumun minicik bir hücresi'sin.
Yaşadıklarımızdan değil, yaşayamadıklarımızdan pişman oluyoruz. Yarını garanti sanıp erteliyoruz, yapmak istediklerimizi içimizde saklıyoruz; sonra bakıyoruz geç kalmışız. Elbette ki yanlış kararlarım olacak, elbette ki duvara çarpacağım. Ama inan bana, kendin olarak, yüreğinle yaşadıklarında ödeyeceğin hiçbir bedel, bastırdıklarınla, içinde tuttuklarınla yaşadığın başka hayatlardaki bedellerden daha ağır olmayacak. Yarın değil, şimdi.
Er ya da geç iyilik kazanır. Er ya da geç temiz yürekler huzura kavuşur. Er ya da geç adalet yerini bulur. İyisi mi neysen ‘O’ ol. Sana yalan söyleyene,iftira edene kızma. Yalan da iftira da döner dolaşır sahibini bulur. İlahi adalet şaşmaz.
Seni tanımıyorum. Belki cüzdanın kredi kartlarından geçilmiyor. Belki de son birkaç kuruşun kalmış, onlar da genelde buruşuk olurlar. Belki çok güzelsin, belki de yüzüne bakılamayacak kadar çirkin. Bunları geçelim. Tanımadığım senden istediğim tek şey var: Bu kitabı kitap gibi okuma. Bu harfler sadece sana ulaşmamdaki tek yol oldukları için buradalar. Telefonun bende olsaydı telefondan bunları sana anlatabilirdim.
Bırak anlamasınlar seni, bırak alamasınlar verdiğini; bırak hoyratlıklarına, yoksunluklarına yenik düşsünler. Aşktan kopanların yarattığı dünyayı görüyoruz. Aşktan kaçanların haline aşk bile şaşkınlıkla bakıyor ama sabırla bekliyor. Bir gün benliğine karışacakları günün gelmesini. En azından son nefeste hatırlayacaklar aşkı.
Kendini sürekli anlatmak zorunda hissetmek zor. Anlatmaktan vazgeçip içine kapanmak daha da zor. Her ikisini de yaşıyoruz. Yavaş yavaş özgüvenimiz törpüleniyor, kendimizden vazgeçiş başlıyor, dönem, dönem hırs basıyor, yeni hedefler konuyor, koşuluyor yolda vazgeçiliyor. Bazen de hedefe ulaştığında asıl sorunun devam ettiğini görüyorsun. Hedef sadece seni oyalamış oluyor. Katlanma kat sayını artırıyor.
Ne kadar güçlü olursa olsun, her kadın; ne kadar önemsiz olduğunu ifade ederse etsin yine her kadın; sırtını yaslayabileceği, güvenebileceği onu taşıyabilecek bir erkek ister. Düştüğünde onu kaldıracak, çekip çevirecek, arkasında sapasağlam duracak. Kadın ne kadar aksini söylerse söylesin, annelik yapacağı bir eş istemez.
Sevmediğin, istemediğin, sabahları uyanmaktan mutlu olmadığın bir insanla beraber olmak kendine tecavüzdür. Kendini böyle hisseden bir insanı ilişkide kalmaya zorlamak da karşındakine tecavüz olur.
Ne kadar güçlü olursa olsun, her kadın; ne kadar önemsiz olduğunu ifade ederse etsin yine her kadın; sırtını yaslayabileceği, güvenebileceği onu taşıyabilecek bir erkek ister. Düştüğünde onu kaldıracak, çekip çevirecek, arkasında sapasağlam duracak. Kadın ne kadar aksini söylerse söylesin, annelik yapacağı bir eş istemez.
Sevmediğin, istemediğin, sabahları uyanmaktan mutlu olmadığın bir insanla beraber olmak kendine tecavüzdür. Kendini böyle hisseden bir insanı ilişkide kalmaya zorlamak da karşındakine tecavüz olur.
Yıllardır görüşmediğin biriyle karşılaşırsın, öpersin, sarılırsın bir kaç dakika sonra da “hadi görüşürüz” diyerek ayrılırsın. Hatta telefon, adres sormadan da, görüşürüz diyerek ayrılırsın. Herhalde bir gün hepimiz aynı yere gideceğiz diye düşünmenin bir yansıması bu.
Aret Vartanyan Kitap Alıntı Sözleri
Kısa sürede yazdığı kitaplarla büyük başarılar yakalayan Usta yazar Aret Vartanyan, son yıllarda en çok okunan yazarlar arasında yerini almaktadır. İşte, hayranlık duyacağınız muhteşem kitap sözleri, en güzel Aret Vartanyan kitap alıntı sözleri, Aret Vartanyan Gitme Zamanı kitap sözleri, Aret Vartanyan Gerçekten Yaşıyor Musun kitap alıntı sözleri...
Şimdi altın soru: Sen insanları olduğu gibi sevebiliyor musun? Yoksa sen de sevdiklerini, seni sevdikleri ve senin testlerinden geçmeyi hak ettikleri için mi seviyorsun? Sen yanındakilere kendilerini iyi, huzurlu, değerli hissettiriyor musun? Yoksa roller değiştiğinde birçok kez farkında olmadan senin eleştirdiklerin gibi misin? Biraz düşün ve lütfen tarafsız, dürüst bakmaya çalış. Aret Vartanyan - Gerçekten Yaşıyor Musun?
Ertelemekten vazgeç. Yapman gerekeni şimdi yap ve kurtul. Ertelediğin her şey seninle yaşamaya devam eder, ayak bağın olur. Aret Vartanyan - Gerçekten Yaşıyor Musun?
Yürüdüğün yollar hep aynı yere çıkıyorsa, Yeni bir yol bulmak için gitme zamanı... Aret Vartanyan | Gitme zamanı
Şehirlere karıştım. Sıkılmış, vazgeçmiş gözler, kanatlarıma hayran hayran baktılar. Oysa hayran kalan bendim. Bir kez insan olarak doğabilmek için tüm dualarım... Aret Vartanyan - Gerçekten Yaşıyor Musun?
“Kaybetmek korkusu öyle bir sarıyor ki bizi, kaybetmemek için çırpınıyoruz. Bundandır konuşmak isterken susmamız, kendimizi eksilte eksilte fazlasını vermemiz. İyi çocuk olmak olur derdimiz; kimse bırakmasın, terk etmesin bizi. Sanırız ki biz verdikçe, daha çok sevecek, daha çok anlayacaklar bizi. Bazen gördüğümüz halde görmemezlikten geliriz birçok şeyi. Sanırlar ki, kandırıldık, uyuduk, fark etmedik. Oysa sen yüreğine taş basarak gözlerini başka yana çevirmişsindir. Bil ki, gerçekten senin olan hiçbir şey seni bırakmaz. Yeter ki sen kendini terk etme..” Aret Vartanyan - Gerçekten Yaşıyor Musun?
"Üzerinde ne taşıyorsan emanet olmasın, ödünç alınmış olmasın, senin olsun. Düşüncelerinden, inançlarına nereden nereye gelirse gelsin, ne olursa olsun, ama senin olsun... Aret Vartanyan - Bin Yüz Bir İnsan
İnsan, kendisini geçmişiyle değerlendirmekten vazgeçtiği an yenilenmeye başlar. İnsan, geçmişin illüzyonlarının yakıştırmalarından sıyrıldığında hissetmeye başlar. Gitme Zamanı, Aret Vartanyan
Aynaya baktığında dışarıda milyonlarca olandan birisin. Ahlaka, toplumun sana öğrettiklerine karşı gelecek, başkaldıracak zerre cesaretin olmadığının farkına var. Kendi kendini güçlü olduğunu inandırmaya çalışma. Değilsin. Göğsünü açıp, kalabalığa bağırmadıkça ‘ben burdayım’, elindekileri kaybetmek korkunu yenmedikçe ve başkalarının onayını, takdirini bekledikçe bir zavallıdan öteye geçemeyeceksin. Söylenme, söyle ve yap. - Bir Nefes İstanbul, Aret Vartanyan
Cinsellik, yemek içmek tuvalete gitmek kadar doğal. Ama biz çocukların cinsellikten utanmalarını sağlıyoruz. Ayıp, günah, tu kaka. Kaçınılmaz olarak çocuk arzuları hissetmeye başladığında hele ki kız ise, utanç duyuyor. Bastırmaya çalışıp bastıramadığında bu kez suçluluk duyuyor. Çocuklarımıza yaptıklarımıza bak. - Gerçekten Yaşıyor musun?, Aret Vartanyan
"Bazen kalmaya çalışmak yerine gitmek yakışır insana... Bir oyunun en heyecanlı yerinde sahneden çekilmek, oyunun sonunu beklemekten daha iyi gelir bana. Yaşamın zirvesinde, tutkunun doruğundaki bir ilişkide sonu görmeden gidebilmek...Tüketmeden, dibini görmeden, tutunmaya çalışmadan masadan kalkabilmek... Öleceğini anlayan köpeğin, sahibini yuvasını terk edip, güzel anıları son kare olarak geride bırakmak istemesi gibi.." - Gitme Zamanı, Aret Vartanyan
Yoksul olmak bir ayıp değil, utanılacak bir eksiklik değil... Üç kişilik eve iki balığın girmesinin, bir annenin çocuğunun önüne kuru fasulyenin etlerini ayırmasının, bir babanın aynı kotu beş yıl giyip evladına oyuncak almasının kutsaliyetini bilirim.... Kredi kartını uzattığında bakiye yeter mi yetmez mi endişesini, bir şişe kola bitmesin diye idareli içmeyi, üç dilim peynirle bir ekmeği doldurmasını da bilirim... Cepteki yoksunluktan çok yürekteki yoksunluk acıtıyor. Ceplerinden para fışkırsa da paylaşmayı, sevmeyi bilmeyen çok şey ıskalıyor. Ceplerin değil, yüreklerin yoksulluğu gerçek eksiklik!
Bir şey yapacak ya da başlayacaksan şimdi adımını atmalısın. Yarın değil, şimdi. - Gerçekten Yaşıyor musun?, Aret Vartanyan
Ne olursa olsun kelimeyle insanları yaralama. Hiç çıkmıyor, hiç geçmiyor biliyor musun? Unutmuyor insanoğlu. Unuttuğunu sansa da bilinç altında bir yerlerde yaşıyor. - Sen ve Ben, Aret Vartanyan
"Hazır mısın?"
"Hiçbir zaman hiçbir şeye hazır olmadım."
"Korkuyor musun?"
"Korkmadığım anım da olmadı."
"Neden buradasın?"
"Nerede olduğumu hiç bilmedim. Belki de olabileceğim başka bir yer yoktu."
"Başlayalım mı?"
"Her başlangıç bir son… Yeni bir sona başlayalım." - Gitme Zamanı, Aret Vartanyan
İnsanlık tarihi boyunca kadim bilgiler yok edilmeye çalışılır, topluluklar gücü eline almaya odaklanırken, toplum denilen sığınak bir canavara dönüşüyordu. Öyle bir canavar ki, insanı yok eden...- Gitme Zamanı, Aret Vartanyan
Öldüm mü?"
Hiç yaşadın mı ki?" - Gitme Zamanı, Aret Vartanyan
Sen” sana emanetsin. İlk adımı, sevdiğin birine sarılarak, annene, çocuğuna, karına, sevgiline onu ne kadar sevdiğini söyleyerek başlayıp atabilirsin. Sonrası sana kalmış...Yoldaki garibana, komşuna, yolun kenarındaki ağaca, sokak köpeklerine, hatta sevmediklerine yapacakların sana kalmış. Bu “Sen”in hayatın... Bir Nefes İstanbul, Aret Vartanyan
İstanbul’da kitap okuyamadığımı fark ettim. Sokaklar kitap. Yürüyen sayfalarla dolu sokaklar. Tut bir tanesini, çevir ve okumaya başla. - Bir Nefes İstanbul, Aret Vartanyan
"Üzerinde ne taşıyorsan emanet olmasın, ödünç alınmış olmasın, senin olsun. Düşüncelerinden, inançlarına nereden nereye gelirse gelsin, ne olursa olsun, ama senin olsun... " - Bin Yüz Bir İnsan, Aret Vartanyan
Beklenmedik bir ölüm isterdim kendim için. Aniden ölmeyi dilerdim çünkü bilmek ve beklemek yeterince ölümcül... - Gitme Zamanı, Aret Vartanyan
...Bir de şu çok komik gelir.Yıllardır görüşmediğin biriyle karşılaşırsın,öpersin,sarılırsın birkaç dakika sonra da "hadi görüşürüz" diyerek ayrılırsın.Hatta bir telefon,adres sormadan da,görüşürüz deyip ayrılırsın.Herhalde bir gün hepimiz aynı yere gideceğiz diye düşünmenin bir yansıması bu... - Bir Nefes İstanbul, Aret Vartanyan
Varoluş... Bir nedeni olmalıydı bu dünyaya gelmemizin. Gerçekten var mıydı? Belki de sadece bir döllenme, bir rastlantı ve "dünyaya geldim". Belki de tekâmülümü tamamlamak için dünyaya gelmiş bir ruhtum. Belki de Tanrı'nın bir parçasıydım. Belki her şeydim, belki de hiçbir şeydim. - Gitme Zamanı, Aret Vartanyan
OSHO'nun Halil Cibran'dan esinlenmiş şu cümleleri de aynı şeyi vurguluyor: Kendini sev... Birbirinizi sevin ama aşktan bağlar üretmeyin. Aşk bir armağan olmalı, ama bedeli olmamalı... Aşk, beklentisiz yaşandığında aşk. O yüzden diyorum ki, kavuşamasan da aşık olabilir, aşkı yaşayabilirsiniz. - Gerçekten Yaşıyor musun?, Aret Vartanyan
İnsan hem şimdide, hem gelecekte hem de geçmişte bulunabilir: Yaşadığımız şimdi, aslında bir an öncesinin geleceği ve aynı zamanda da bir an sonrasının geçmişidir. Geçmiş ve gelecek yoktur, sonsuz bir şimdi vardır - Gitme Zamanı, Aret Vartanyan