Sezai Karakoç Sözleri | En Etkileyici Sezai Karakoç Şiirleri
Sezai Karakoç Sözleri
"İnancın yarısı utançtır. Her şeyi tam olsa da utancını yitirmiş bir medeniyet, sağlıksızdır."
- Sezai Karakoç
Bütün şiirlerde söylediğim sensin. Boşunaydı saklamaya çalışmam öylesine aşikarsın bellisin.
"Tek çare ve çözüm, İslam dünyasının, uyanıp Batı’nın NATO’su gibi bir askeri güç, AB gibi bir siyasi birlik oluşturmasıdır."
- Sezai Karakoç
Hayatı da şöyle yorumluyorum: hakikat savaşı ve karşı savaşlar, baş kaldırmalar.
"Umutsuzluk yok! Gün gelir, gül de açar, bülbül de öter."
- Sezai Karakoç
İnsanlar havada uçtu ama yerde öldüler.
"Ben geldim geleli açmadı gökler. Ya ben bulutları anlamıyorum. Ya bulutlar benden bir şey bekler. Hayat bir ölümdür aşk bir uçurum. Ben geldim geleli açmadı gökler."
- Sezai Karakoç
Arkamda ve yanımda güçlü surlar vardı sûrelerden.
"İnançlıyım, barış ve düzen yanlısıyım. Savaşım bunlar içindir."
- Sezai Karakoç
Ben insanın ruh, ruhun da bir tapınak olduğuna inanıyorum.
"Oruç, insanın katıldığı, her yıl bir ay katıldığı bir ruh şölenidir. Üstün insanların davetlisi olduğu bir tabiatüstü ziyafet, bir gök sofrasıdır. Yani, Samanyolunda Ziyafet."
- Sezai Karakoç
Adalet mülkün temelidir. Peki adaletin temeli nedir?
"Karın yağdığını görünce, kar tutan toprağı anlayacaksın. Toprakta bir karış karı görünce, kar içinde yanan karı anlayacaksın."
- Sezai Karakoç
Yüksel bir kere daha ey ahir zaman ezanı.
"Gün batsa ne olur, geceyi onaran bir mimar vardır."
- Sezai Karakoç
Göz seni görmeli, ağız seni söylemeli… Bütün deniz kıyılarında seni beklemeli
"Geceye yenilmeyen her insana ödül olarak bir sabah, bir gündüz ve bir güneş vardır."
- Sezai Karakoç
Sen geldin, benim deli köşemde durdun.
"Doğaya inmiş vahyin mucize pınarlarından bir penceredir her üzüm tanesi. Her üzüm tanesinde kendini görürsün."
- Sezai Karakoç
En Güzel Sezai Karakoç Sözleri
Noel ağaçları ve manolyalar kahrolsun.
Allah’a inanan insanın özgür olduğuna inanıyorum. İnsan boynuna zincir atan, takan eşyadan öteki insanlardan, insanların tanrılaştırdığı kişi ve eşyadan insanı ancak AIIah kurtarır. Yani insanı ancak Allah özgür kılar.
Putlar, tanrısızlık ortamında üreyen ruh mantarlarıdır.
Doğuyu Batıyı bilmeliyim. Eski uygarlıkları derinlemesine incelemeliyim. Yükseliş ve düşüşlerin sebeplerini derinden derine araştırmalıyım. Allah’ın insanoğluna en büyük nimeti olan İslâm inanç ve medeniyetine mensup olan bir toplum nasıl olur da bugünkü acıklı duruma düşer? Bunun mutlaka bir veya bir çok sebebi vardır. Bunu bilmeliyim. İşte bütün bu konuları incelemekte ilim benim rehberim olacaktır.
Düşüşün tadını almayan insan! Senin yücelerin serinliğinden, arılığından ne haberin vardır? Ey yükseklerden büyük seslerle düşen şu, bu yalçın kayalara bir şelale borçlu olduğunu biliyor musun?
Evet, batılılar ve marksistler, aya da çıksalar, yerin dibine de inseler, ruhları itibariyle barbardırlar ve kurdun tabiatını taşımakta devam ediyorlar. Biz yırtık pırtık çul çaput içinde kalsak dahi hiç olmazsa medenî olmanın büyük anısını taşıyacak kadar medenîyiz. Biz mutlaka ışıkta iş görebiliriz.
Yenilgi yenilgi büyüyen bir zafer vardır. Sırların sırrına ermek için sende anahtar vardır.
Onlara anlat ki insan kelimelerden ve şiirden yaratılmadı.
Yani sadece psikolojik Müslümanlık, sadece sosyolojik Müslümanlık veya sadece tarih içi Müslümanlık yetmez. Her Müslüman önce, kendi iç dünyasında Müslüman olmalı, fakat ondan ayrılmaz bir şekilde toplum içinde ve toplum halinde de Müslüman olmayı idrak etmeli. Ve nihayet bu psikolojik ve toplumsal muhtevaya mutlaka tarih şuurunu da eklemeli.
Benim gözlerim yeşildir, evet evet, onun gözleri kara; ben günah kadar beyazım, o tövbe kadar kara.
Resimli Sezai Karakoç Sözleri
Ölenlerin kanında Musa bilincinin çiçeği açar. Zulümde boğulan halka, suda boğulmayan bir çocuk yol gösterir: Suları yarıp geçme yolunu.
Şeytanın kentini darmadağın etmeye and içmişim.
Kur’an kıyamet vakıasını ‘saat’ kelimesiyle anlatır. Sonra bu saat kelimesi, vaktin ölçüsü, birimi olmuştur. Sanki her an gelebilecek olan kıyamet vaktin ta kendisi olmuştur da, Müslüman, içinde uzadığı akışı onunla tayin edilecektir.
Dünya zamanı, ahiret zamanının yanında adeta Hz. Musa’nın asasının yanında büyücü değneklerinin düştüğü zavallı bir duruma düşmektedir.
Geceye yenilmeyen her insana, ödül olarak bir sabah, bir gündüz ve bir güneş vardır.
Onlara anlat yağmur karşılıklı yağar. Ruhların içindeki müzikle karşılıklı.
Donmuş ruh ancak baharla kanatlarını açar.
Üzerinde Kâbe ya da cami resimli doğum günü pastaları, sosyetik umre turları, lüks ve israf içinde dinî şova dönüşen İslami hayatlara artan ekonomik refah değil, sığlaşan din algısı üzerinden bakmak gerekiyor.
Camiyi hayattan sürmeye başladık başlayalı, adeta ilahi bir ceza olarak biz de hayattan sürülmeye başladık.
İnkâr tutsaklık, inanç özgürlüktür.
Sezai Karakoç Sözleri Kısa ve Uzun
Ayasofya’nın avizelerini bu ramazanda da ısıtamadık; bunu unutmamalı.
Bir ekmek kadar aziz fikirler böyle pişti, Noel ağaçları ve manolyalar kahrolsun.
Oruç, insanın katıldığı, her yıl bir ay katıldığı bir ruh şölenidir. Üstün insanların davetlisi olduğu bir tabiatüstü ziyafet, bir gök sofrasıdır. Yani, Samanyolu’nda Ziyafet.
Sen cuma gününün hürriyet kadar kutsal olduğunu onlara anlat.
Çiğ düştü göklerden ve bir bahar günü doğdun sen.
Cami, mihrabıyla bir tapınak, minberiyle bir toplum ve devlet, kürsüsüyle bir okuldur.
Var olan ne ki; bizi yokluğuyla üzenler vardır.
İyi ki bilmiyor kalabalıklar, yağmura bakmayı cam arkasından. İnsandan insana şükür ki fark var.
İslâmda, âdeta, nimet, emek için değil, emek, nimet içindir.
Ben çiçek gibi taşımıyorum göğsümde aşkı. Ben aşkı göğsümde kurşun gibi taşıyorum.
Çiğ düştü göklerden ve bir bahar günü doğdun sen.
Anlaşılıyor ki, İslâm âleminin kaderi, Türkiye’deki kördüğümün çözülmesine bağlı.
Ayasofya’nın avizelerini bu ramazanda da ısıtamadık; bunu unutmamalı.
Gözlerin kaç kişinin gözlerinde gezinir. Sen kaç köşeli yıldızsın.
En Güzel Sezai Karakoç Şiirleri
Şiirleriyle ölümsüzlüğü yakalayan şairler arasında yer alacak olan Sezai Karakoç'un en çok sevilen şiirlerini derledik. İşte, beşeri aşktan ilahi aşka yol alan en güzel şiirler, sevgiliye yollanılan aşkın en güzel hallerini anlatan şiirler, bu şiirler bir büyüdür; ruha işlenmemesi gibi bir şey söz konusu değildir. İşte, en güzel Sezai Karakoç şiirleri;
Sürgün Ülkeden Başkentler Başkentine
Senin kalbinden sürgün oldum ilkin
Bütün sürgünlüklerim bir bakıma bu sürgünün bir süreği
Bütün törenlerin şölenlerin ayinlerin dışında
Sana geldim ayaklarına kapanmaya geldim
Af dilemeye geldim affa layık olmasam da
Uzatma dünya sürgünümü benim
Güneşi bahardan koparıp
Aşkın bu en onulmazından koparıp
Bir tuz bulutu gibi
Savuran yüreğime
Ah uzatma dünya sürgünümü benim
Nice yorulduğum ayakkabılarımdan değil
Ayaklarımdan belli
Lambalar eğri
Aynalar akrep meleği
Zaman çarpılmış atın son hayali
Ev miras değil mirasın hayaleti
Ey gönlümün doğurduğu
Büyüttüğü emzirdiği
Kuş tüyünden
Ve kuş sütünden
Geceler ve gündüzlerde
İnsanlığa anıt gibi yükselttiği
Sevgili
En sevgili
Ey sevgili
Uzatma dünya sürgünümü benim
Bütün şiirlerde söylediğim sensin
Suna dedimse sen Leyla dedimse sensin
Seni saklamak için görüntülerinden faydalandım Salome'nin Belkis'in
Boşunaydı saklamaya çalışmam öylesine aşikârsın sen bellisin.
Kuşlar uçar senin gönlünü taklit için
Ellerinden devşirir bahar çiçeklerini
Deniz gözlerinden alır sonsuzluğun haberini
Ey gönüllerin en yumuşağı en derini
Sevgili
En sevgili
Ey sevgili
Uzatma dünya sürgünümü benim
Yıllar geçti sapan ölümsüz iz bıraktı toprakta
Yıldızlara uzanıp hep seni sordum gece yarılarında
Çatı katlarında bodrum katlarında
Gölgelendi gecemi aydınlatan eşsiz lamba
Hep Kanlıca'da Emirgân'da
Kandilli'nin kurşunî şafaklarında
Seninle söyleşip durdum bir ömrün baharında yazında
Şimdi onun birdenbire gelen sonbaharında
Sana geldim ayaklarına kapanmaya geldim
Af dilemeye geldim affa layık olmasam da
Ey çağdaş Kudüs (Meryem)
Ey sırrını gönlünde taşıyan Mısır (Züleyha)
Ey ipeklere yumuşaklık bağışlayan merhametin kalbi
Sevgili
En sevgili
Ey sevgili
Uzatma dünya sürgünümü benim
Dağların yıkılışını gördüm bir Venüs bardağında
Köle gibi satıldım pazarlar pazarında
Güneşin sarardığını gördüm Konstantin duvarında
Senin hayallerinle yandım düşlerin civarında
Gölgendi yansıyıp duran bengisu pınarında
Ölüm düşüncesinin beni sardığı şu anda
Verilmemiş hesapların korkusuyla
Sana geldim ayaklarına kapanmaya geldim
Af dilemeye geldim affa layık olmasam da
Sevgili
En sevgili
Ey sevgili
Uzatma dünya sürgünümü benim
Ülkendeki kuşlardan ne haber vardır
Mezarlardan bile yükselen bir bahar vardır
Aşk celladından ne çıkar madem ki yâr vardır
Yoktan da vardan da öte bir Var vardır
Hep suç bende değil beni yakıp yıkan bir nazar vardır
O şarkıya özenip söylenecek mısralar vardır
Sakın kader deme kaderin üstünde bir kader vardır
Ne yapsalar boş göklerden gelen bir karar vardır
Gün batsa ne olur geceyi onaran bir mimar vardır
Yanmışsam külümden yapılan bir hisar vardır
Yenilgi yenilgi büyüyen bir zafer vardır
Sırların sırrına ermek için sende anahtar vardır
Göğsünde sürgününü geri çağıran bir damar vardır
Senden umut kesmem kalbinde merhamet adlı bir çınar vardır
Sevgili
En sevgili
Ey sevgili
***
Adak Işığı
Sıcak yaz göklerinde
Önde uzanan ovada
Birden bir ışık sağdan
Bir ışık soldan çıkar
Ve bunlar
Şimşek hızıyla birbirlerine ulaşırlar
Bunu halk adak için uğur sayar
Derler: Leyla ile Mecnun buluştular
Bu göz açıp kapama anında
Ne varsa dile muradında
Mutlak yerine gelir arzun
Yerde kavuşmayanlar gökte kavuşurlar
Ve bir uğurlu anda
Kavuşmak isteyenleri kavuştururlar.
***
Mona Rosa
Mona Rosa. Siyah güller, ak güller.
Geyve'nin gülleri ve beyaz yatak.
Kanadı kırık kuş merhamet ister.
Ah senin yüzünden kana batacak.
Mona Rosa. Siyah güller, ak güller.
Ulur aya karşı kirli çakallar,
Ürkek ürkek bakar tavşanlar dağa.
Mona Rosa bugün bende bir hal var.
Yağmur iri iri düşer toprağa,
Ulur aya karşı kirli çakallar.
Açma pencereni perdeleri çek,
Mona Rosa seni görmemeliyim.
Bir bakışın ölmem için yetecek.
Anla Mona Rosa ben bir deliyim.
Açma pencereni perdeleri çek.
Zeytin ağaçları, söğüt gölgesi,
Bende çıkar güneş aydınlığına.
Bir nişan yüzüğü bir kapı sesi.
Seni hatırlatır her zaman bana.
Zeytin ağaçları, söğüt gölgesi.
Zambaklar en ıssız yerlerde açar
Ve vardır her vahşi çiçekte gurur.
Bir mumun ardında bekleyen rüzgar,
Işıksız ruhumu sallar da durur.
Zambaklar en ıssız yerlerde açar.
Ellerin, ellerin ve parmakların
Bir nar çiçeğini eziyor gibi.
Ellerinden belli olur bir kadın,
Denizin dibinde geziyor gibi.
Ellerin, ellerin ve parmakların.
Zaman ne de çabuk geçiyor Mona.
Saat onikidir söndü lambalar
Uyu da turnalar girsin rüyana,
Bakma tuhaf tuhaf göğe bu kadar.
Zaman ne de çabuk geçiyor Mona.
Akşamları gelir incir kuşları,
Konarlar bahçemin incirlerine.
Kiminin rengi ak kiminin sarı.
Ah beni vursalar bir kuş yerine.
Akşamları gelir incir kuşları.
Ki ben Mona Rosa bulurum seni
İncir kuşlarının bakışlarında.
Hayatla doldurur bu boş yelkeni.
O masum bakışların su kenarında.
Ki ben Mona Rosa bulurum seni.
Kırgın kırgın bakma yüzüme Rosa.
Henüz dinlemedin benden türküler.
Benim aşkım uymaz öyle her saza.
En güzel şarkıyı bir kurşun söyler.
Kırgın kırgın bakma yüzüme Rosa.
Artık inan bana muhacir kızı,
Dinle ve kabul et itirafımı.
Bir soğuk, bir mavi, bir garip sızı
Alev alev sardı her tarafımı.
Artık inan bana muhacir kızı.
Yağmurdan sonra büyürmüş başak,
Meyvalar sabırla olgunlaşırmış.
Bir gün gözlerimin ta içine bak
Anlarsın ölüler niçin yaşarmış.
Yağmurdan sonra büyürmüş başak.
Altın bilezikler o kokulu ten
Cevap versin bu kuş tüyüne.
Bir tüy ki can verir gülümsesen,
Bir tüy ki kapalı geceye güne.
Altın bilezikler o kokulu ten.
Mona Rosa. Siyah güller, ak güller.
Geyve'nin gülleri ve beyaz yatak.
Kanadı kırık kuş merhamet ister,
Ah senin yüzünden kana batacak.
Mona Rosa. Siyah güller, ak güller.
***
Veda
Silahlara veda
Geceye rüyaya ve sana
Yalnızlığın geyik gözlü köşesinden
Düzenlerin çıkmazına
Çizdiğim resmin
Saat kulesi ağlıyor
Ağzım o çeşit yok
Şişe bu çeşit var
Sen bir gece gelsen
Güneş doğmasa
Gitmeden yine gelsen
Bu yeni geleni
Bu bize bakanı
Sana bir anlatsam
Güneş doğmasa
Sandıkların içini göstersem sana
Çizdiğim resmin
Yalnızlığın geyik gözlü köşesinde
Bir rafa koyabilsen
Olup biteni ve onları
Sabaha kadar konuşsak
O ürkek ürkek bakanı sana bir anlatsam
Ateşi karı tüfeği çeksem
Ocağa pencereye kapıya
Kemana veda
Yağmurda şeytan ve şapkası
Silahın ölümünü kutluyorum
Tren kaçırmış gibiyim
Sana veda
***
Şehrazat
Sen gecenin gündüzün dışında
Sen kalbin atışında kanın akışında
Sen Şehrazat bir lamba bir hükümdar bakışında
Bir ölüm kuşunun feryadını duyarsın
Sen bir rüya geceleyin gündüzün
Sen bir yağmur ince hazin
Sen şarkılarca büyük hüzün
Sen yolunu kaybeden yolcuların üstüne
Bir ömür boyu yağan bir ömür boyu karşın
Sen merhamet sen rüzgar sen tiril tiril kadın
Sen bir mahşer içinde en aziz yalnızlığı yaşadın
Sen başını çeviren cellatbaşının güne
Sen öyle ki sen diye diye seni anlıyamayız
Şehrazat ah Şehrazat Şehrazat
Sen sevgili sen can sen yarsın
***
Anneler ve Çocuklar
Anne ölünce çocuk
Bahçenin en yalnız köşesinde
Elinde bir siyah çubuk
Ağzında küçük bir leke
Çocuk öldü mü güneş
Simsiyah görünür gözüne
Elinde bir ip nereye
Bilmez bağlayacağını anne
Kaçar herkesten
Durmaz bir yerde
Anne ölünce çocuk
Çocuk ölünce anne
Edip Cansever Sözleri | Ece Ayhan Sözleri |
---|---|
Tomris Uyar Sözleri | İlhan Berk Sözleri |
Ahmet Arif Sözleri | İsmet Özel Sözleri |
Ahmet Telli Sözleri | Ümit Yaşar Oğuzcan Sözleri |