Tezer Özlü Sözleri - Tezer Özlü Kitaplarından Alıntı Sözler
Tezer Özlü Kitaplarından Alıntı Sözler
Tezer Özlü'nün sözleri yazımızda, Türk Edebiyatımıza kazandırdığı eserlerden alıntı sözleri bir araya getirdik. İşte, hayatınıza ışık tutacak Tezer Özlü sözleri...
Tezer Özlü'nün en anlamlı ve etkileyici 5 sözü;
1. “Birdenbire çok yorulduğumu, taşıyamayacağım kadar yaşantı üstlendiğimi ölürcesine algıladım. Kitapsız, sanatçısız, tartışmasız bir yaşamın özlemi sardı benliğimi.”
2. Her anı ölüdür. Şimdi sen de bir anısın. Sen de ölüsün.
3. Bir bedenin üzerinde dolaşan her el, kendi bedenini okşamak istercesine dolaşıyor öteki bedenin üstünde.
4. Kimse senin kadar güzel, hiç kimse senin kadar canlı gitmedi ölüme.
5. “Bir yüksekliğin, bir başıma olduğum bir yüksekliğin en ucundayım. İnemiyorum. Yaşayamıyorum. Ölemiyorum.”
En Güzel Tezer Özlü Sözleri
Tezer Özlü'ye ait birbirinden güzel sözleri, Tezer Özlü aşk sözlerini, anlamlı Tezer Özlü sözlerini siz değerli okurlarımız için derledik. Birbirinden güzel Tezer Özlü sözlerini Facebook, Twitter adresinizde sevdiklerinizle paylaşabilirsiniz.
İnsan çoğu kez her şeyin son bulduğu duygusuna kapılıyor, oysa yaşamın sonsuzluğunu algılayabilmek için bile yeterli değil bir insan ömrü.
İnsan sevgisi zaman zaman yalnızlığımızın boyutlarını aştı, zaman zaman da insanlar yalnızlığımızı bir başınalığımızdan daha derin, daha dayanılmaz boyutlara iteledi.
Birdenbire çok yorulduğumu, taşıyamayacağım kadar yaşantı üslendiğimi ölürcesine algıladım. Kitapsız, sanatçısız, tartışmasız bir yaşamın özlemi sardığı benliğimi.
İnsan ne denli derin düşünebiliyorsa, sevgisi o denli derindir. O denli doyumsuzdur ve acısı da o denli büyük.
Zaman zaman kendimi tüm insanlıktan daha güçlü duyuyorum, ama kendimi aynı anda çıplaklıklarından sıyrılmaya çalışan ağaçlar kadar da bırakılmış duyuyorum. Özellikle ben'in ben'i bıraktığı anlarda. Ya da ikisi bütünleştiğinde.
Yaşamaya belki de her şeyin bittiği biryerde başladım. Ya da kendi yaşamıma inanmıyorum. Kendi varoluşum yetmiyor bana. Yanımdaki bir tene değip, yürek atışlarını duyabildiğimde, yaşamın gücünü algılıyorum.
Bütün yaşama cesaretimi ölülerden alıyorum.
Anlatılarında yaşadığım ölülerden.
Bu kahrolası dünyayı, yaşanır bir dünyaya dönüştürmeyi başarmış ölülerden.
Dünyanın ihtiyacı olan,her olguyu vermiş,söylemiş yazmış ölülerden.
“Beyin, düşünce kendini özgürleştiriyor, fırlıyor, bir roket gibi evrene, boşluğa, sonsuz boşluğa. Onunla birlikte gövde de. Ya da gövde kalıyor da , düşünce gövdeyi koparıp sonsuz boşluğa doğru uçmaya başlıyor. Acı veren bir şey bu. Çok acı veren. Ürküten. Hemde nasıl ürküten!
Ben yeterince iyi değilim, tamamen kötü de değilim. Güven vermiyorum ama umursamaz da değilim. Kaçmıyorum, durmuyorum da. Sarhoş gezmiyorum, ama her an ayık da değilim. Bağımlı değilim, kaçabilecek kadar da özgür değilim. Politik değilim ama tarafsız da değilim. Umutsuz da değilim, sonsuz da değilim. Camus gibi yaşamın bir adım uzağında, ölümün bir koşu yakınındayım.”
"Tüm yaşam, diye düşünüyorum böylesi sabahlarda, tüm yaşam güneş altında bir oyun."
Haykırmak istediğim çok şey var. Büyük kayıplar yıkacak değil bizi. Açıkça birbirimizle konuşamıyorsak ben ağlamak, bağırarak ağlamak için bahçenin yeşillikleri gerisindeki odama geçiyorsam, biliyor musun, ne güzel ağıtlar içinde uyuyakalmak?
Severek mektup yazılan bir insanın bile olması ne büyük bir olay, söylenen her sözcüğün anlaşılmaktan öte, yaşadığını, dahası sözcüklere bile gerek olmadan yaşandığını bilmek, güç gibi yalınç bir olgu değil, var olmak gibi bir şey.
''Yalnız sağlıklı insan aklıyla yaşasaydı değmezdi yaşamaya, can sıkıcı olurdu. Tam aksine,güzel olan, dünyanın gökyüzü altında bir deliler topluluğunu andırması. ''
Sevgi inandırıcı değildir. Düşüncelerin bulduğu, düşüncelerin biçimlendirdiği bir durumdur. Düşünüldüğü oranda büyür, derinleşir, büyütülür, derinleştirilir. Ne denli düşünülürse, o denli büyür. O denli dayanılmaz boyutlara ulaşır, ulaştırılır. Gerçekleştirilemez. Soyutlaşır. Ve hiçbir zaman bitmez. Yaşam gibi. Ölüm gibi.
Çünkü, herkesi, her yerde bulmak mümkün.
İnsan kendini yaşamının her döneminde, hem genç, hem çocuk, hem yetişkin, hem yaşlı algılamıyor muydu?
Senin düşüncelerini değiştirip kendilerininkine nasıl olsa uydurmayacaklar. Seni görmek istedikleri gibi olmayacaksın hiçbir zaman. Tanımadığım sürece her acı dayanılabilir.
Çevreyi tanımlamak değil, duygularla yaşamak gerekir.
Bugüne kadar bir tek hayvana karşı gelişti duygularım: Değişim'deki Gregor Samsa'ya karşı.
Belki de insanların birbirlerine duygularını salt anlatmaları olanaksız.
Evlenirken ondan tek isteğim bu oldu. Hastalanırsam evde kalmak, plaklarımla, kitaplarımla sevdiğim bir iki eşyayla olmak ve çay içebilmek istiyordum.
Yanımda bir canlının yatmasını neden bu kadar istediğimi şimdi daha iyi duyuyorum.
Yürümek, her gördüğüm nesnenin gerisinde uzun şeyler düşünmek en sevdiğim uğraşılardan biridir.
Zaferim oldukça ağır yürüyor, çünkü olaylar beni çok zayıflatıp yormuş. (Olay dediğim aşk tabii)...
İkimizin konuşabileceğimiz bir dil var, ama o ağır işittiği için beni duymuyor zaten. Duyabildiklerini de hemen sonra unutuyor. -Ne büyük bir mutluluk.-
Bağırıyordum. İki elim de göğsümdeydi. Sanki bir şey söküp atmak istiyordum göğsümden.
Her sevginin başlangıcı ve süreci, o sevginin bitişinin getireceği boşluk ve yalnızlık ile dolu. belirsizlikler arasında belirlemeye çalıştığımız yaşam gibi.
İnsanın başkalarına söyledikleri kendi duymak istedikleridir. Sevmesi, sevilmeyi istediği biçimdedir.
Tezer Özlü'nün Kitapları ve Etkileyici Sözleri
Neden edebiyat? Yeryüzüne dayanabilmek için.
Aşk acısı çekmedim hiç, çünkü dünyanın verdiği acı her zaman güçlüydü
Hiç kimseyi,yalan söylediğini anlayacak kadar tanımak istemiyorum."
Şimdi neden bu kadar çok sevdiğimi anladım, çünkü ben kendim ölmüştüm ve yalnızca başkalarının canlılığını algılayabiliyordum.
Nihayet yağmur başladı. Bu sabah artık, yağmuru neden bu kadar çok sevdiğimi anladım. Ağlayan bir yüreğe benzediği için.
“Belki de insanların birbirlerine duygularını salt anlatmaları olanaksız.”
…Oysa koşullandırılmış bir büyük kentliyim.
“İçimdeki kıpırdanışları dinliyorum. Bir şeylere açılmak, bir yerlere koşmak, dünyayı kavramak istiyorum. Dünyanın bize yaşatılandan, öğretilenden daha başka olduğunu seziyorum.”
Zaman zaman kendimi tüm insanlıktan daha güçlü duyuyorum, ama kendimi aynı anda çıplaklıklarından sıyrılmaya çalışan ağaçlar kadar da bırakılmış duyuyorum. Özellikle ben'in ben'i bıraktığı anlarda.
“Bazı kitaplar, gerçek yaşamdan daha duyarlı, daha büyük boyutlara götürüyor beni.”
Artık gitmeyeceğim. Nereden geldiğim sorusunu yanıtlamak istemiyorum. Hiçbir yerden gelmiyorum. Kendimden başka.
Öğrendik ki gidenin nerede olduğunu düşünmek saçmalıktır. öğrendik ki hayallerin yıkılması, hayallerin kurulmasından daha ucuza mal oluyor."
“Karı koca olamadık. Gerçek dost da olamadık. Bir kitapta okumuş, bir filmde izlemiş gibiyim beraberliğimizi.”
Tezer Özlü Resimli Sözleri
Tanımadığım ışıklar, tanımadığım gölgeler, tanımadığım puslar gördüm. Artık ayrılıkların acısını duymuyorum.
“Her sabah yepyeni bir dünyaya kalkıyorum. Her akşam dünyanın bütün yorgunluk acı ve çelişkileriyle dayanamaz duruma geliyorum.”
“Her şeye hazırım.
Aşka.
Gitmeye.
Kalmaya…”
Erkeği öğrenmek için, çok erkek tanımak gerektiğini de bilmiyordum. Mutluluğun, insanın kendi kendisiyle hoşnut olmasıyla başlayacağını da bilmiyordum.
Bir yüksekliğin, bir başıma olduğum bir yüksekliğin en ucundayım. İnemiyorum. Yaşayamıyorum. Ölemiyorum.
Kendimi ayrılışların acılarına çoktan alıştırdım.
"Doyumsuz dünyamı avucumun içine alıp sıkıyorum. her şeye hazırım. hastalığa. aşka. gitmeye. kalmaya."
En çok ve en uzun sana inandım.
Sen olmazsan hiç kimseyi göremeyeceğim.
Duvarlar yaşamımızdaki mezarlar mı. Duvarlar gerisinde en çok kendimiz olmuyor muyuz.
Berlin'de içimde büyük bir ölüm özlemi oluşuyor. Doğaldır, yaşam için bu kadar çok dürtünün olduğu yerde ölüm de çoğalır.
Sen tüm kentten daha yalnızdın. Okyanus gibi bir yalnızlık.
"Biz kendimizi kendi köyümüz dışındaki her yerde rahat sayan huzursuz insanlarız" diyor Pavese’nin bir kahramanı.
Orazio: Belbo'da ne kadar kalacaksın? Kadın: Rüzgarlarımı yeniden buluncaya kadar...
Yaşadığım anların, onları yaşarken anıya dönüştüğünü algılar, onları yaşarken anılaştırırdım. Sonra bunu en güzel biçimde Savinio'da okudum: Yaşanan an da anı olacak.
Acılar olmadan yazılabilir mi? Edebiyat, yaşam ve ölümün sınırların artık acıları tutamadığı, tutmaya yeterli olmadığı yerde başlamıyor mu?
Bazı günler bana çok kısa gelen yaşam zaman zaman çok uzun.
Evler gecelerden daha karanlıktır.
Çok istedim. Olmadı. Zaten çok istediğim hiçbir şey olmuyor.
Tezer Özlü'nün Şiirlerinden Alıntı Sözler
Sizleri etkileyecek, büyülü Tezer Özlü sözlerini sevdiklerinizle paylaşabilirsiniz. Kısa hayatı, sınırlı eserleriyle günümüze sözleriyle damga vuran yazara ait en etkili sözleri derledik. Etkileyici Tazer Özlü sözleri, en güzel Tazer Özlü sözleri;
"Nedendost olmadan, erkek-kadın, karı-koca olmaya çabalıyoruz? bizim insanlarımızın insan sevmesi, insan okşaması, çocukluktan engelleniyor. saptırılıyor, çarpıtılıyor."
“Neden yazılır? Dünya acılı olduğu için yazılır. Duygular taştığı için yazılır. İnsanın kendi zavallılığından sıyrılması çok güç bir işlemdir. Ama insan bu, bir kez bu zavallılıktan sıyrılmaya görsün, o zaman yaşamı kendi egemenliği altında alabilir. İşte böylesi bir egemenliği bir iki kişiye daha anlatmak için yazılır ya da kendi kendine kanıtlamak için. Çünkü insanın kişisel özgürlüğü, kendi dünyasına egemen olmasıyla başlar. Dünyasına egemen olan insan, acıları coşkuya, bunalımı yaratmaya, sevgisizliği sürekli aşka dönüştürebilir. Ben dünyama egemen olabilmeyi edebiyatla öğrendim.”
Burası bizim değil, bizi öldürmek isteyenlerin ülkesi
Anadili bile gelişmemiş. Düşünceleri, insan varoluşunun gerçeğini kavramaya yeterli değil.
Kimse beni sevmesin.
İnsan çoğu kez her şeyin son bulduğu duygusuna kapılıyor,oysa yaşamın sonsuzluğunu algılayabilmek için bile yeterli değil bir insan ömrü.
Ölüm de bir günlük olay değil mi ?
Daha güzel yaşam diye bir şey yok. Daha güzel yaşamlar ötelerde değil.
Sessiz, yalın insanlar. Tatile çıkmış insanlara benzemiyorlar ama çıktıkları zaman benzerler.
Bütün günlerini içerek geçiren, gene de çalışabilen insanları hep kıskananın. Belli bir sarhoşluk içinde yeryüzüne dayanmak daha kolay.
"Kırk yıldır düşündüğüm halde, düşünmeye zamanım olmadığı duygusundayım."
İnsan bakarken düşünüyor, gerçekte düşünen gözler...
Aranızda dolaşmak için giyiniyorum. Hem de iyi giyiniyorum. İyi giyinene iyi yer verdiğiniz için.
Hiç kimseyle yaşlanmak istemiyorum. kendimle bile.
Bak, nerelere varıyor gökyüzü. Hangi zamanlara. Hangi sonsuzluğa. GİT.
Artık gitmeyeceğim. Nereden geldiğim sorusunu yanıtlamak istemiyorum. Hiçbir yerden gelmiyorum. Kendimden başka.
Sevgi isteği, kendi kendine yaşamı kanıtlama dileği kadar büyük.
Caddelere çıkmak, doymak bilmediği sokaklara bakmak, yeni köşeler keşfetmek, yabancı insanları seyretmek, doyumsuz yaşamı gözlerimden yüreğime indirmek istiyordum.
Günler koptu.Artık geceleri bir ölüm akıyor sokaklara. Kentin evlerinin aralıklarına. Boğuluyoruz.
Duvarlar yaşamımızdaki mezarlar mı?
Şimdi gene düşüncelerinin daha önceki yazlara kaymasına izin verme.
Her sabah yepyeni bir dünyaya kalkıyorum. Her akşam dünyanın bütün yorgunluk acı ve çelişkileriyle dayanamaz duruma geliyorum.
Her sevginin başlangıcı ve süreci, o sevginin bitişinin getireceği boşluk ve yalnızlık ile dolu.
En yakın dostlarım romanların kahramanları gerisindeki yazarlar mı olmalıydı.
Yaşamı yoğunlaştıran ölümün kendisi değil mi?
“Mevsimler değişiyor. Bunlar Vivaldi’nin dört mevsimleri gibi değil, dinlendirici olamıyorlar hiç.”Haykırmak istediğim çok şey var. Büyük kayıplar yıkacak değil bizi. Açıkça birbirimizle konuşamıyorsak ben ağlamak, bağırarak ağlamak için bahçenin yeşillikleri gerisindeki odama geçiyorsam, biliyor musun, ne güzel ağıtlar içinde uyuyakalamamak? “Ben bir kezinde aklımı yitirdim, ama kendimi yeniden kendi elime geçirdiğimde daha da zor yenilebilir durumdaydım.” “Birdenbire çok yorulduğumu, taşıyamayacağım kadar yaşantı üstlendiğimi ölürcesine algıladım. Kitapsız, sanatçısız, tartışmasız bir yaşamın özlemi sardı benliğimi.
Öyle bir aşk yaşamışsındır ki, bir daha artık böylesini yaşayamam dersin.
Soru işaretleri gereksizdir çünkü hemen her cümle yanıtı olmayan bir sorudur.
Onsuz her şey daha güzel. Gelecek. Bu akışa kendi bunalımlarını, dünyaya karşı mutsuz bakışını ekleyecek.
Derin bir uykuya düşmeye çabalıyorum. Olmuyor. Uzun sürüyor uykunun gelip, beni bana unutturması.
"Biz kendi köyümüz dışındaki her yerde rahat sayan huzursuz insanlarız."
Tazer Özlü'yü Kimdir?
Tezer Özlü 1943 yılında İstanbul’da dünyaya geldi. 1935 yılı doğumlu olan Demir Özlü'nün kız kardeşidir. Yazdığı üç kitabıyla edebiyatımıza farklı bir tat bırakmıştır. Erken yaşta yitirdiğimiz Tazer Özlü, özgünlüğü ile yankı uyandırmaya devam ediyor. 1963 yılında Ankara ve İstanbul’da çevirmenlik yaptı. 1981 yılında burslu olarak Almanya’ya giderek burada çevirmenlik yaptı.
İstanbul’da Avusturya Kız Lisesi’nde okudu. İlk kitabı olan Eski Bahçe kitabını 1978 yılında çıkardı. Eski Bahçe kitabını 1963’ten itibaren dergilerden oluşturduğu öykülerin bir araya getirmesiyle oluşturdu. İlk romanı olan Çocukluğumun Soğuk Geceleri (1980) kitabıyla çocukluğunu anlattı.
İkinci romanını Svebo, Kafka, Pavese izlerini sürerek Bir İntihar İzinde adıyla yazdığı kitabıyla Marburg Yazın Ödülü’nü kazanmıştır. Bu kitap sonradan dilimize, yaşamın ucuna Yolculuk adıyla seğiştirildi. Özlü’nün erken ölümü sonrası dergilerdeki yazıları toplanarak 1990 yılında “kalanlar “ adı verilen kitabı basılmıştır.
Göğüs kanserine yakalanan Tezer Özlü, 18 şubat 1986 yılında İsviçre’nin Zürih kentinde, 43 yaşında hayata gözlerini yumdu. Cenazesi Aşiyan Mezarlığı’na defnedildi.