Haydar Ergülen Şiirleri – En Güzel 15 Şiiri
En Güzel ve Kısa Haydar Ergülen Şiirleri
Haydar Ergülen 14 Ekim 1956 yılında Eskişehir’de doğmuştur. Liseye kadarki eğitimini Eskişehir’de, lise ve üniversiteyi Ankara’da tamamlamıştır. Orta Doğu Üniversitesi Sosyal Bilimler Fakültesi Sosyoloji Bölümü’nden mezun olmuştur. Mezun olduktan sonra İstanbul’da reklam yazarlığı, Anadolu Üniversitesi’nde yayımcılık, reklamcılık ve Türk şiiri derslerini vermiştir. Küçük yaşlardan itibaren şiire merak salan Haydar Ergülen günümüze kadar birçok eser üretmiştir. Bu içeriğimizde sizler için en güzel Haydar Ergülen şiirlerini derledik.
Haydar Ergülen Şiirleri;
1. Anne
Sahi senden mi doğdum anne
Yollar nehirler kuşluk vakitleri dururken
bir insandan mı doğar bir çocuk
Anne senin yüreğin taş olsa dayanır mı
Kuş olsa çiçek olsa gündüz olsa
Kırılmaz mı acıdan bir sap menekşenin boynu
Bu kez dağlar doğursun beni anne
Sen de ılık bir yağmur ol
Durmadan yağ kanayan yerlerime
2. Sis
İki şehri var gecenin, biri gözümde
tütüyor, birinin dumanı üstünde yağmur
gibi çöken siste, bana bu uykusuz
şehri niye bıraktın, göze alamadığım
bir şehrin yerine bütün şehirlerdesin,
gece değil istediğin hayli karanlık
bakışlı bir şehrin gözleriyle çarpışmak
hevesindesin! Gözlerini anlıyorum henüz
bağışlayabileceği gözleriyle çarpışmadı kimsenin;
gözlerimizi uzaklıklar değil ki yalnız
göze alamadığımız yakınlıklar da acıtır,
ve gözleri ancak gözler bağışlayabilir,
öyle acıyor ki gözlerim kim bağışlayacak,
sis değil, uykusuzluk değil, iki uzak
şehir gibi ayrılıktan kavuşmuyor gözlerim:
Biri hepimizle gözgöze gibi hala uykusuz,
biri sis içinde kirpiklerine kadar açık,
bu sessizliği kim bıraktıysa, göremiyorum
konuşkan gözlerinde tek sözcük bile,
gözlerimiz birbirine değmiyor gecenin iki şehrinde
Kimsenin kimseye gözü değmiyorsa şiir niye?
3. Beni Aşka Terkettiğin İçin Seviyorum Seni
bir sır- çocuksun, yalnızca aşk açık sende
ne sen kalıyorsun ne o, aşktan başka
biri yok, gel, aşk istediği için varsın
ne onu kurtarıyorsun ne kendini, aşktan başka
biri yok, git, aşk istediği için yoksun
ayrılıktan değil, taşıdığı saflıktan konuşursun;
ayrılık sana dönmektir, yeniden bana
ruhumuz öpüşür ya, başkasındayken ağzımız
gövde gözaltındadır, oysa ruhumuz sereserpe
seni senden beni benden bağışlar birbirimize
bir sır- çocuksun, aşkla açıyorsun kullandığın herşeyi
burda değilsin, çoktun çekilmişsin ve seninle
gitmiş senin olan, her zamankinden çoksun bu evde
çünkü aşk hepimizden çalışkandır, ben duruyorum
vefa aşk listesindeki ceza nöbetine
bu karanlıkta daha iyi görüyorum seni
aynı tünelden geçiyorsun gelişte ve gidişte
kavuşmaya, ayrılığa aynı yolu kullanıyorsun
beni büyüten aşktan söz ediyorum, yolculuğa övgü
zaman yok ki aşktan başka, uykusuzluğa övgü
bir sır- çocuksun, baştan çıkarır gibi açığa çıkardın beni
ayrılık mı; beni aşka terkettiğin için seviyorum seni!
4. Eylül
Kadın gider ve bunun şiir olduğu söylenir
kadın gider ve bir şair doğar bundan
(Ben hangi kadından şair olduğumu bilirim)
"Yazın bittiği her yerde söylenir"se
kadının gittiği de her yerde söylenir
kadın gittiği her yerde şiir diye söylenir:
Kadının gittiği yazın bittiğidir, her yerde
yaz biter kadın giderse, bunun sonu şiirdir,
yazın sonu şiirdir, şiirdir aşkın sonu...
Şehir her semtiyle yazın peşine düşse
yaz uzar bundan ve aşklar da nasiplenir,
yazın peşinde şehir, kadının peşinde şiir
eylülün semtine kadar böyle gidilir
bir gecede gittimdi hazirandan eylüle
eylül yazdan terkedilmişti, şiirse haziranda
kadın tarafından terkedildi o söylenceye:
Bütün oğullar anneyi bir şiire terkeder!
O kadın beni terkederse şair olurum
oğul olduğum kadın sakın beni terketme,
şiirdir söylenir, yazdır biter, kadındır gider
Bütün kadınlar şiiri bir kadına terkeder!
5. Yarın Gece
Yarın gece gideceğim bu kentten
Bir ırmağa yolcuyum sular çekiyor beni
Yüreğimden başka taşıyacak yüküm yok
Sayılmazsa göğsümden düşen kuş ölüleri
Sözüm yok işte yüzüm işte akşam
Sesimde anıların sessizliği
İçimde acıyla yürüyorum yolları
Çoktandır yolumu ayırdığım bu kentten
Yorulsam da bir daha binmem o trenlere
Kimse karşılamasın istasyonlarda beni
Kuşsuz bir kent gizli uzayan saçlarımda
Aşktan ve anılardan bir avuç külüm şimdi
Ardımda usulca akan küçücük sular
Bir onlar uğurluyor varacağım ırmağa
Sözüm yok işte yüzüm işte akşam
Sesimde anıların sessizliği
Sonunda bir soru gibi kaldım yine kendimle
Kentin kırık aynasında eksildikçe düşlerim
Söyle benim ömrüm bu kente uğradı mı
Sahi ben hiç ömrümü kendime yaşadım mı
6. Adam
-idil'e-
O Şehre davrandığın gibi davran bana da
O Şehre gittiğin gibi bana da git uçarak
bana da in, bana da kon ve el salla geride
bıraktığına: Elveda benim küçük adamım!
ufacıktan bir Şehri nasıl adam ettinse,
Sevdinse adam gibi, beni de o Şehir gibi
sev! Korkma sakın, adam etmez aşk beni,
geç benden, benim de köprülerim var,
aşkı seyret oradan, dalgın günüm geçiyor,
benim de gecelerim var, danset, eteklerin
fırdönsün, sen bana dön, bana eşlik et,
benim de sabahlarım var, uyanmaya ne saat,
ne telefon, ne kapı: bisikletin zilini
dizlerini kanatan bir deli kız çalsın yeter ki!
Benim de parklarım var, uzanıver salkımsaçak
üstüme, dalımdan tut, benim de yapraklarım var
güneşli gövdene müjde eli kulağında bahar,
benim de Şiirlerim var, aşk konulu, senin
o Şehri sevmene benziyor, seni sevmeye
benziyor adamakıllı serserin olana kadar
Bir Şehri kıskanıyorum, benim böyle neyim var?
7. İdiller Gazeli
gözlerin yağmurdan yeni ayrılmış
gibi çocuk, gibi büyük, gibi sımsıcak
sen bir şehir olmalısın ya da nar
belki granada, belki eylül, belki kırmızı
gövden ruhunun yaz gecesi mi ne
çok idil, çok deniz, çok rüzgâr
çocukluğun tutmuş da yine âşık olmuşsun
sanki bana, sanki ah, sanki olur a
aşk bile dolduramaz bazı âşıkların yerini
diye övgü, diye sana, diye haziran
heves uykudaysa ruh çıplak gezer
gazel bundan, keder bundan, sır bundan
gözlerin şehirden yeni ayrılmış
gibi dolu, gibi ürkek, gibi konuşkan
hadi git şehirler yık kalbimize bu aşktan
8. Düş Gibi
bu gece bir konuk gelecek sana
ıtır kokulu gün odana indiğinde
pencerende solgun yüzüyle belirecek
sana bu gece bir konuk gelecek
yorgun gülüşünü tanımasan da
sürgünde söylenmiş şarkılar gibi
yüreğine sessiz bir yağmur düşürecek
sana bu gece bir konuk gelecek
günün bir ucundan ölüm giriyor
bedenin üşüsün de yüreğin üşümesin
özlemler uçururken coşkulu sesin
sana bu gece bir konuk gelecek
erinçli yazlar da gelir kavuşursun
ev içlerinin tutkulu sessizliğine
beyaz kuşlar gibi uykular süzülecek
sana bu gece bir konuk gelecek
kadınım benim acımayı bilenim
kuşkulum tedirginim sevecenim
üşümüş su dalgın kar acılı yel
bu gece benimle sana gelecek.
9. Funda İçin
haylaz bir serçenin sesinden ısındım bu ilkyaz göğüne
eskimeyen bir güneşin ışıklarıyla tutuştu gövdem
kadınım o çocuk yüreğin nasıl yoksul komadıysa hayatımı
ela gözlerin de birer yıldızdır bu lacivert geceye düşen.
10. Herkes Dışarı
ölüm henüz hepimizden küçüktü
benim güzel arkadaşım kırıldı fakat
arkadaşlık için çekilen o kısa film
henüz başlamıştı, geçmiş karardı
ve anısı kendinden önce yaşayan
çıktı çıkarıldığı kötülüğün katından
güzelliğini herkesin içine attı
herkes dışarı
kimseye yer yok
içinizde yer yoksa
o güzelliğe
içinizde biri var mı
modası geçmiş acılarla çünkü
bir ilgisi var güzel olmanın
kraliçe olamayacak kadar
güzel kadınları hatırlamanın
gövde eğilsin artık, kim karışabilir
gövde gösterisine soytarıların, fakat
kimdedir işlenmemiş bunca suç,
arzunun hortlaklarına ödemekle bitmeyen
ruh borcu: kim bilir, kim üstlenir?
ruh ne zaman benzedi ki gövdeye
ruh kolay ve güzeldir
herkesin sarılacağı kadar incedir
ruh karşılaştırır, karıştırır
gövdedir bırakan karşı karşıya
o, ruhunu dışarda bırakmayan çıt - kanat
yoktu ki şehirde konacak yeri, duydum
kanatlandı içine, başkasının gövdesine
sığınan bir ruh gibi kırıldı, duydum:
meğer ateşli bir hastalıkmış hayat!
11. Eski Yazların Resmi
senin bir tek resmin var bende
durmuşuz eski bir yazın önünde
sıcak yaz terli duygular eriyen bir aşk
düşündüm de eskitmişiz birbirimizi
o resmin benzersiz mutluluğu inceldikçe.
12. Güzel Mektup
ağustos birkaç yerinden güneş alıyor
gözlerin yağmur haritalarının tuzağında
yolculuğa çıkmış bir bulut olmanı isterdim
saçlarının altın ipeğine doğru bir gezgin
ah rüzgar delisi, güzel mektup
denize yazıldın ama, güz unutmadı seni
kötü bellek yağmurla silininceye kadar
PİYANO İÇİN YAZILACAK BAZI AŞKLAR...
13. Bıçak
kadın, gözlerinin eski gürültüsünü
göçebe, ırmağını gezdiriyor, suçortakları gibi,
gövde arayan bıçak, yarasıyla buluşuyor,
bağışlıyor yoksul sevişme taklitlerini
kalbimizin gam yükünden geçilmediği yalan,
yaralarımızı gösterecek kadar seviştiğimiz de.
14. Arabesk
gece sevecen bir eleştirmenin uykusu kaçtı
günlüğüne genç ozanlar için şunları düştü
- bu çocuklar hiç minibüse binmemiş belli
ne de çalgılı kahvelerde sabahlamışlar
yine de bir ağız var ki şiirlerinde
yeniyetme şoförlerden külhani
15. Gelin
gelinin yüreği karbeyaz kanaviçe
güvey hazreti hamza suretinde
birazdan güreşe soyunacak
yüzü olmayan bu dilsizin üstünde