Hiç Kimse Aynı Değildir
Küçük çocuklara neden hikâye anlatılır? Neden büyüdükçe efsanelerden uzaklaşıyoruz; artık hikâyeler bizi sarmıyor mu? İnanın, sorduklarımın cevabını bilmiyorum. Sadece soruyorum, sorguluyorum ve bunların üzerinde düşünüyorum. Ben kendime göre cevapladığım zaman sorduklarımı bir çırpıda cevaplayabilirim. Ancak herkesin nasıl cevap vereceğini bilmediğim için sorduğum sualleri herkese göre ayrı ayrı cevaplayacak kadar düşünceye sahip değilim. Herkes farklı düşünür; farklı bir şekilde duygularını dile getirir ve farklı bir şekilde yaşar. Düşünsenize siz ve kan bağı olduğunuz kardeşiniz her şeyinizle aynı mısınız? Her konuda aynı şekilde düşünüp, aynı şekilde karar veriyor musunuz; aynı tarz müzikleri dinliyor, aynı rengi seviyor musunuz? Siz kardeşinizle aynı rahimde yaşandınız; bir çatı altında büyüyüp; aynı sofrada yemek yediniz; aynı annenin- babanın evladısınız fakat siz bile aynı değilseniz, nasıl olur da başkalarının sizin gibi olmasını beklersiniz. Hep çocukluğumdan, öğrencilik dönemlerimden dem vuruyorum. Bu gayet doğaldır; yaşamımın çoğu okullarda geçti. Bunun için yine sizleri talebe olduğum, mavi önlük giydiğim zamanlara götüreceğim. Başta bunu belirtmek isterim: yaşadıklarım olmasa, yazacaklarım da olmayacaktır. Yazdıklarım yaşadıklarımın, hissettiklerimin sadece küçük bir parçası olacaktır.
Okulumuzda kız öğrencilerin, mavi önlük, siyah ya da beyaz çorap ve siyah ayakkabı; erkeklerin ise mavi önlük, gri pantolon ve siyah ayakkabı giymek zorunluluğu vardı. Bakınız herkes aynı giyiniyor değil mi? Ama aynı kalitede, aynı titizlikte ve mavi önlüğün herkes üzerindeki duşuna kadar aslında her şeyimiz farklıydı. Mesela öğretmenlerimiz aynı şekilde olan mavi önlüklere bakarak kimin durumunun iyi olduğunu, kimin maddi durumunun kötü olduğunu anlayabiliyorlardı.
Tek yumurtada dünyaya gelmiş ikizler bile aynı duyguya, düşünceye, hayata ve benzerliğe sahip değildir. Bırakalım her renkten, duygudan, heyecandan dünyayı kucaklayalım.
Bizler aynı olmaya çabalayınca, görüntü olarak birbirimizi taklit ederek bu farklılığı hiçbir zaman ortadan kaldıramayız. Neden aynı olmak için çabalıyoruz, neden birbirimize benzemek istiyoruz ki? Aynı olmaktan çok, evrensel düşünceler noktasında buluşursak bu bizi birbirine kenetleyecek ve mutlu bir yarına ulaşmamızı sağlayacaktır. Birbirimizin taklitçisi olmak yerine birbirimizin savunucusu olursak, o zaman her şey daha güzel olacaktır.
Unutmayalım insanları, şarkıları, şiirleri, bilimi; taklitçi icatlar değil, özgünlükler yaşatır. Bırakalım herkes düşünsün, düşüncelerini ortaya koysun. Ortaya atılan bu düşünceleri ortak bir paydada birleştirip insanlık için gerekli olan formülü bulalım.