İnsan Her Şeyi Çürütür!
Zaman, neyi çürütüyor: Yaşayan, nefes alan ve ayakta olan her şeyi çürütüyor değil mi? Ancak bazı şeyler, zamana bırakılmadan, insanlar tarafından hunharca çürütülüyor. İnsanoğlu, bazen zamanın asırlarca çürütemediği, yok etmediği bir şeyi bir anda yok edebiliyor. Nasıl mı? Gelin bakalım. İnsanoğlu, nasıl her şeyi bir anda, düşünmeden, insafsızca yok ediyor. Keşke zaman çürütseydi varlığımızı. Belki o zaman değeri olurdu tarihi yapıların, fotoğrafların ve bizlere yuva olan coğrafyanın, her karış toprağının.
Zaman insaflıdır, zaman öyle hemencecik yok etmiyor. Bakın Hasankeyf’e, 10 bin yıldır, insanlığa beşiklik yapan bu yaşlanmış kente. Tarihi kokusu, asırlardır mağaralarında insanları besliyor. Zamana karşı diredi ve başardı. Şimdilerde yapılacak Ilısu Barajı yüzünden yok olacak. Koskoca zamana karşı savaşan bu ihtiyar kent, Ilısu barajına karşı kendini siper edecek mi? İnsan, zamana göre daha etkili bir yok etme mekanizmasıdır.
Ah biz insanlar, her şeyi ezip parçalayıp sonra da her şeyi zamanın boynuna atıyoruz. Oysaki saatler, aylar, her geçen sene bizler kadar acımasız değildir. Bizler tarihi, doğayı kısacası bu evreni çıkarlarımız uğruna gözümüzü kırpmadan her gün ateşe atıyoruz. Bilmiyoruz ki, biz doğayı katlettikçe kendimizi bitkisel hayata soktuğumuzu. Duvarlarla örülmüş kirli bir gökyüzünün altında insan, yaşayamaz, yaşatamaz. Kendi kendine hayatı zindan eden insan, her şeyi geçen aylara, yıllara sorar olur..
Sizlere başımızdan geçmesi olası bir hikâye anlatayım. Bu hikâyemin ana konusu şu olacak; bizler doğayı katlettiğimiz gibi, arkadaşlıkları, dostlukları kısacası benliğimizi de yok ediyoruz. Bir varmışlı, yokmuş gibi cümlelerin dışında hep var olan yaşanılan olayları anlatmak gerekir. Küçükken, annemiz tarafından anlatılan masallara inanmışızdır. Öyle inanmışızdır. Hep doğada bu anlatılanlara uygun figürler arayıp durmuşuzdur. Masallarda anlatılan karakterleri, gerçekle özdeşleştirip, anlatılanların yalan karışık bir abartı olduğunun kanısına varmışızdır. Geçmişe yolculuğumun önüne bir taş koyarak, karşıya geçme zamanım geldi. Yani artık çocuk olmaktan çıkmış biri olarak bir hikâye anlatma zamanım gelmiş bulunuyor. Bir çocuğa anlatmadığım bu hikâyenin, gerçekle birebir örtüşmesi gerekiyor. O zaman, öyle bir gerçek olsun ki, hayata baktığınız zaman her köşesinde bu anlatılanların izi görülsün. Hikâyeden çıkıp gerçeğe doğru yol alalım. Bundan yola çıkarak sizlerle başımdan geçen bir olayı ve bu olay karşısında edindiğim düşünceyi anlatacağım.
Biz Vefa’yı Bozulmasın Diye Buzluğa Koymuşuz
İnsan, sadece doğayı değil; kendini de tüketiyor. Kendisini tüketen insan başkasını da kendi içine alıp yiyip bitiriyor. Kötü biriyle evlendiyseniz zaman, O'nun kötülüğü içinde kalmayacaktır. Etrafına saracak ve sizi kötülüğü altında esir edecektir.
Etrafınıza bakınız, iyi insanları görünüz ve onların sizler için yaptığı fedakarlıkları gözardı etmeyiniz. Bu dünyada güzellikler hepsi yok ediliyor ve kötülüklerin bol olduğu bir dünya yaratılmaya çalışılıyor.
Hiç unutmam. Bir gün bir arkadaş; “bu dünyada yaşamak istiyorsan kötü olmak zorundasın, kimseyi arayıp sormayacaksın, yani umursamaz olacaksın” dedi. Bu şu anlama geliyor: Yapılan iyiliğe karşı kötü; gördüğün fedakarlığa karşı vefasız olacaksın. Çoğu insan kötü olmak için kendini zorluyormuş. "Ne o arkadaş şimdi Vefa’yı buzluğa mı koyalım."dedim.
Kötülük bir illettir, insanı yer bitirir. Kötülüğü hayatta kalmanın, iyi yaşamanın maddesi olarak önümüze sermişler. Eğer insan kötü olursa, hem ruhundan hem de insanlığından ödün vermiş olacak; böylelikle yaşamamın da hiçbir anlamı kalmayacaktır. En iyisi insan iyi olsun da; hem kendini, hem de ruhunu yaşatsın.
Söylemeyi unutacaktım az kalsın. İnsanlar; yaşadıkça, yılların geçmesiyle yani yaşlandıkça çürümüyor; insan, ruhuna karıştırdığı zehirli tohumun yayılmasıyla birlikte yok olup çürüyor. Doğayı seven insan kendini de sever, insanlığı da sever. İnsanlığın yok olduğu yerde güzelliğe dair bir şeyler bulamazsınız çünkü onlar çoktan yok olmuştur. Evet, yok olan şeye, zaman sorulmaz. İnsan yok ettikten sonra zaman, geri durur ve öldürülen varlıklardan alacağı bir şeyi kalmamıştır zaten...