İslam'a ve Kur'an-ı Kerim'e Göre Bilginin Kaynakları
İslam Düşüncesinde Özel ve Öznel Bilgi Kaynakları
İslam’da bilginin kaynakları, kişinin yaşayışına ve Rabbinin istediği doğrultusunda hareket etmesi açısından önemlidir. Akıl, vahiy ve duyular olarak belirlenen bilginin kaynakları, hem dünya hem de ahiret hayatı için kıymetlidir. Bu içeriğimizde İslam dinin esasları üzerine bilginin kaynaklarını sizlere sunacağız. İşte Kur'an-ı Kerim'e göre islam dininde bilginin kaynakları ve açıklamaları...
1. Akıl
“Akıl” Allah’ın insana vermiş olduğu en büyük değerdir. Zira insan haricinde evrende yaşayan milyonlarca farklı canlı olmasına rağmen diğer canlılarda akıl yoktur. Mesela bitkiler de canlıdır, hayvanlar da canlıdır hatta bilim adamlarının yaptıkları araştırmalara göre elinize aldığınız bir demir parçası, taş veya kaya parçası bile canlıdır. Ancak bunlarda “akıl” denen olgu yoktur. Peki, akıl ne işe yarar?
Akıl; iyi-kötü, doğru-yanlış, faydalı-zararlı gibi insan hayatını doğrudan etkileyen durumları çözmek için Allah’ın insanlara verdiği bir nimettir. Doğru olanı yani Allah’ın emrettiği şekilde yaşayabilmek için aklın kullanılması gerekir. Zira birçok ayette “neden düşünmezsiniz?”, “neden akletmezsiniz?” gibi sorular, Allah’ın insanlara yönelttiği sorulardır.
Akıl hakkında söylenebilecek birçok bilgi vardır ancak en temel olarak akıl kavramını kısa ve öz şekilde açıklayacak olursak; insanın doğru yolu bulması, doğru işler yapması, dünya ve ahiret saadetini doğru şekilde belirleyebilmesini sağlayan “düşünme” yetisinin merkezidir.
2. Vahiy
İnsanlar, bir dine mensup olmadan neyi nasıl yapacaklarını bilemezler, yollarını bulamazlar ve nasıl bir ibadet şekli ile Allah’a yakınlaşacağını bilemezler. Bunun da ötesinde, hesap, cennet, cehennem, kabir azabı gibi metafizik kavramlar hakkında bilgi sahibi olamazlar. Bir dine mensup olmak demek, o din için gönderilmiş peygamberlerin verdiği emirleri yerine getirme sorumluluğunu almak demektir.
İslam’da bilginin kaynakları olarak geçen ikinci şık yani “vahiy” Allah’ın yeryüzündeki insanları doğru yola iletmek için gönderdiği Peygamberlere, Allah’ın yasakladığı ve yapmasını emrettiği şeyleri aktarmasıdır. Vahiy alan peygamberler aldıkları vahiyleri insanlara bildirmekle mükelleftirler.
İslam dinine göre akıl ile vahiy çatışamaz. Çatışır gibi görülen durumlarda aklın vahyi açıklamada yetersiz olduğu düşünülür.
3. Duyular
İslam’da bilginin kaynakları olarak belirlenen son madde ise “duyulardır”. Duyu, akıl ile vahyin birleştirilmesinden sonra insanların hissedebildikleri gerçeklerle Allah’ın emir ve yasaklarına uymasını sağlamasına yardımcı olur. Örneğin, “cehennemin varlığını” ilmen bilmek kişinin bilgi sahibi olmasını sağlar ancak Cehennemin varlığını hissedebilmesi ve gelecek olan azabın ne kadar çetin olduğunu idrak edebilmesi için duyulara ihtiyacı vardır. Aynı zamanda acıma, merhamet, sevgi, şefkat, üzülme, sevinme gibi durumlar da insanların duyuları ile hissettikleri değerleridir.
Duyuların neden İslam’da bilginin kaynakları olarak belirtildiğini anlamak için şu örneğe bakalım;
Dünyada var olan güzelliklerin haddi hesabı yoktur. Dağların sırayla dizilişi, insanın görme, duyma gibi özelliklere sahip olması, kâinattaki diğer canlıların ne şekilde yaşadığını ve bazı hayvan ve bitkilerin hareket etmeden bile nasıl beslendiklerini düşününce, tüm bunları yapan bir gücün olduğunu düşünmeden etmek mümkün değildir ve bu düşünceler, neticede tüm bunların bir sahibinin olduğunu anlamaya yardımcı olur. İslam dinine göre, evrendeki her şeyin sahibi Allah’tır ve tüm bunların sahibine en doğru şekilde ibadet etmek ve şükretmek gerekir.
Bilim Bilgi Kaynağı Mıdır? İslam ve Bilim İlişkisi
“…Aklınızı kullanmaz mısınız?” (Enbiya-10) ayetinde Allah, aklı kullanmayı emretmektedir ve İslam dininin peygamberi Hz. Muhammed (s.a.v)’e gelen ilk emir de “Oku!” (Alak-1) emridir. Okumak, kişinin aklını kullanmasını daha doğrusu doğru kullanmasını sağlar. Öyle ki okumayan insan kainatı bilemez, evreni bilemez ve tüm bunların bir yaratıcısının olduğunu bilemez.
İslam’da bilginin kaynakları olarak ilk maddenin “akıl” olmasının da bir hikmeti vardır. Mesela akıl bir kaynak olarak kullanılmasaydı ve direkt “vahiy” ilk kavram olmuş olsaydı insanlar nasıl hareket edeceklerini bilemezlerdir ya da peygamberlerin ölümünden sonra nasıl hareket edeceklerini kavrayamazlardı. Ama “Oku!” emrinin akla dayalı bir şey olduğu düşünüldüğünde, insanın geçmişe dair (Peygamberlerin hayatları ve emirleri) hakkında bilgi edinmek için kaynakların incelenmesinde akıl ile hareket ederek yaşamına nasıl yön vermesi gerektiği hakkında daha somut bilgilere sahip olabilir. Aynı zamanda İslam dinine gönderilen Kur’an-ı Kerim’i okurken anlamak için de yine akla yani düşünmeye ihtiyaç vardır. Bilim'de akıl ışığında gelişen bir kavramdır. Kısacası bilim, bilgi, bilmek ve benzeri kelimelerin tümü önce akıl gerektirir.
İslam Medeniyetinin Okumaya Verdiği Önem
İslam, emrettiği şeyler için aynı zamanda yol göstericidir. Yani bir şeyi emrederken sadece emretmekle kalmaz, emirlerin yerine getirilmesi için de aynı zamanda yol gösterir. Nitekim “akıl” ve “okuma” ile ilgili verdiğimiz bilgilerde, İslam’ın okumayı emrettiğini söylemiş ve bunun ilk emir olduğunu belirtmiştik. İslam medeniyetinin ilk yıllarından günümüze kadar bu konuda sunduğu çözümleri ve alternatifleri de bulunmaktadır. Bunlar;
Suffe: Peygamberimizin (s.a.v) Mescid-i Nebevi’nin bitişiğinde yaptırdığı bir yer olup burada yoksul ve kimsesizlere eğitim verilirdi.
Cami ve mescitler: İslam dininden sonra Müslümanların yaşadıkları her yerde cami ve mescitler hem ibadet etmek hem de ilim öğrenmek için yaptırılırlar.
Medreseler: İslam dünyasında İslami ve fen ilimlerini öğrenmek için kurulan yüksek okullar yani üniversitelerdir.