Kaybetmek ve Sonrası
Kaza
Kaza bazen geliyorum der. Getirdikleri felaket olsa bile arka çıkar onlara yine de. Buna rağmen neden kaza geliyorum dese bile ona gitmeye devam ederiz? Adeta aniden kör olmuş biri gibi şaşkın da olsak yolumuza devam ederiz. Durmamız gerekirken şaşkınlık, endişe ve korkuyla önümüzdekini görmeye çalışırız. İşte hayatımızdaki kötü olaylarda da böyle davrandığımız olur. Sonuçların bizi üzeceğini bilsek bile, artık bu olayın çıkmaza girdiğini bilsek bile devam ettirmeye çalışırız ve sonunda "küüüt!" diye duvara toslarız.
Tepki
Bütün bunlara rağmen cesaret, ruhunu zedeleyen birilerini seviyorum diyebilmekte midir? Yüzüne küfredebilecek kadar dürüst olmak mıdır doğru olan, sözlerini savaşmadan söyleyip zamanı gelince susabilmek mi? Ne doğru ne yanlış bilemeyecek durumda olduğumuzda bütün sorular mantıklı, bütün cevaplar anlamsız gelmeye başlar.
Muhakeme
Bazen de sadece ihtiyaç duyduğumuz için haklı görürüz bir şeyleri. Ne bir doktor gibi neşterimiz vardır ne de pullu bir derimiz. Ne de korunacağımız bir kürkümüz vardır. Bu yüzden donarız çünkü o da terlemiyordur.
Daha sonra anılarımıza baktığımızda onların ücra bir köşede kalan çocukluk oyuncakları gibi olduğunu görürüz. Günün her anında aklımıza gelen bu anılar bir süre sonra zamirini açığa vurmayan cümleler gibi beynimizin derinliklerinde kaybolurlar. Ta ki biz onları çekip çıkarana kadar…
Bir süre daha geçince bu sefer geleceğe bakarız. Hatta belki cennete… Benim cennetimde seni karşılayan sevdiğin kişiler olurdu ama sevdiğiniz kişiler hep değişti. Bu yüzden amacımız mutlu etmekle başlar ama akıl vermekle biter. Tam bu noktada ise son konuşan arsız biz olduğumuz için suç bize kalır ama yine de pes etmemiş oluruz.
Sonuç
Bir şeyi veya birini kaybetme süreci ve sonrasında yaşananlar çoğunlukla önce şaşkınlık, sonra tepki vermek ve haklılıkları tartmak olarak gelişir. Daha sonra da aslında ne kadar taviz verdiğimizi görür geçmişi bir şekilde daha az hatırlayıp önümüze bakarız fakat bunu hepimiz yaparız. Peki, öyleyse ortada bir haklı var mıdır?