Küçük İskender Şiirleri – En Güzel ve Özlü 15 Şiir
En Güzel ve Kısa Küçük İskender Aşk Şiirleri
Gerçek adı Derman İskender Över olan bilinen adıyla Küçük İskender 28 Mayıs 1964 yılında İstanbul’da dünyaya gelmiştir. Tıp fakültesini son sınıfta bırakan İskender 1980’li yıllardan itibaren kendini şiire ve yazmaya adamıştır. 3 Temmuz 2019 yılında hayatını kaybeden Küçük İskender, öldüğü zaman geriye birçok edebi değeri olan eserler bırakmıştır. Biz de sizler için tıpkı Küçük İskender sözleri içeriğinde olduğu gibi bu içeriğimizde Küçük İskender’in en güzel ve kısa aşk şiirlerini derledik. İşte en anlamlı Küçük İskender Şiirleri…
Küçük İskender Şiirleri;
1. Alpha
Nehirlere karışan zehirli atıklar gibi
ağır ağır akarak kanıma karışmakta
yokluğun!
Hiç sormadım, neydi başka elbiseler içinde bulduğun
aynı askıyla dolaba kaldırılan iki güzel yelektik biz
güveye benzer bir şey oldu suskunluğun!.. anladım ki:
aşk naftalinlenmiyormuş meğer, eğer kanıtlanmıyorsa suçun!
bir mar
2. Artık Kalbim Yok
artık kalbim yok ağladığımda sana
düşündüğümde seni artık kalbim yok
seni anlatırken birilerine, atmıyor kalbim
atmıyor kalbim seni gördüğümde rüyalarımda
istediğin gibi yaptım; artık kalbim yok !
küçük bir velede verdim onu, oyuncak niyetine
fırlattım attım doyursun karnını diye bir sokak
köpeğine
suda sektirdim bir kiremit parçası gibi
ve bekledim batmasını
bekledim batmasını yanan bir gemi
nasıl ağlayarak denize dökülürse
istediğin gibi yaptım; artık kalbim yok!
artık kalbim yok baktığımda eski resimlere
özlediğimde seni
arta kalmış bir kalbim yok!
YOK!
3. Ay
Yürek kemiğiyle lades tutuşuyor iki çocuk!
misafir oyuncu bir terkediş biçimi
ile ellerim vücudunun prömiyeri!
Aynı ahır adına koşan acılarımız var bizim!
amatör balıkçının leğeninde iki istavritiz seninle
ölüme beş kala ölümle canlı telefon bağlantısı kuran!
dibi senin aşkında gizlenen kırılgan bir aysberg bu tufan !
4. Bir Organ Nakli Gibi Sevmiştim Seni
Bir organ nakli gibi sevmiştim seni;
Çürük gözlerine bağışlanan ellerim,
Yırtık dudaklarına bağışlanan şiirlerim..
Darmadağın kadınların, darmadağın ettiği erkekler gibi
Sevmiştim seni...
Çok eskitilmiş bir aşkın hatırlanması,
Sevgilinin resmi karşısında çocuksu bir iç kanaması
Aslında işin açıkçası;
Rüzgarın fırtınaya dönüşmesi gibi
Hayatına yönelik bombalı bir saldırı gibi
Geriye çekilirken herkesi öldürmek gibi
Sevmiştim seni...
Ruhum kan kaybederken nasıl tutarım seni şimdi deniz gibi,
Neticesi olmayan herhangi bir sebep gibi
Ortalık yerde durup dururken
Sevmiştim seni...
Atlara kalırsa çoktan kaybettik savaşı,
Mızraklar kırıldı, kalkanlar delindi, ganimetler paylaşıldı.
Kasaba meydanında birbirini dövmekten
Yorulan iki kovboy gibi,
Bir tabancanın namlusuyla tetiğiyle,
Kendisinden farklı,
Kendisinden ayrı,
Bir silahın şarjöründe tanışan iki soğuk mermi gibi,
Aynı bedene sıkılan iki el kurşun gibi,
Katille kurban arasında o birkaç saniyelik telaşla
Sevmiştim Seni...
5. Bir Martıyı Ağlattın Sen
bir martıyı ağlattın işte
bir çocuk garanti intihar eder artık
kütür kütür küfrediyor gece imanıma
bir yaprak kırılıp suya düşüyor
su yaralanıyor su kanıyor şelale!
ah nasıl titredim tensiz
bir piyanist büküldü sanki
kesişen ayrışık doğrular gibi
çarpışıverdim yüzünle. Yüzün
öyle düzgün suna bir elyazısı
yüzün yüzüme aksedince
yüzün ayna alnımda
yüzün uzun hüzünlü bir alınyazısı!
bitmemiş bir ömrün yalanısın
sen: kabuslarımın tabiri
çocukluğumun arta kalanısın!
öldüreceğim kendimi dudaklarınla
dudakların etle, şehvetle seferber
sen! bana inen son kutsal kitap
son fakir yatır
son aciz peygamber!
bir martıyı ağlattın işte
bir çocuk garanti intihar eder artık
6. Azılı Aşklar Şatosu
bir tek sana tembih ettim saadeti
hiç bir şey hatıra değil aslında
kaynayan sular gibi bakardın ya bana
donan sular gibi gülerdin ya
bütün büyük sular korkutuyor şimdi beni
bir tek sana tembih ettim saadeti
hiç bir şey ihanet değil aslında
kararan havalar gibi dokunurdun ya bana
bozan havalar gibi şevişirdin ya
bütün güzel havalar ağlatıyor şimdi beni
7. Bu Gece Şaheser İmparatoru..
beni bir pazar gecesi siyanürle vurun!
gölgemi bir vapurun saadetine vermişken,
zeki müren'den hicaz makamı şarkılar dinlediniz
ama dönüp arkama bakabilmeliyim kaç kişisiniz
nerden gelmişsiniz neler giymişsiniz
elimde bir demet letafet çiçeği de,
tavanı kırmızı, duvarları beyaz badanalı
bir odada bir arada bir ara olmalıyız, hatırladınız
bıçak sapı gibi gülümsememe de izin vermelisiniz
- babam bana küstü, döv onu babaanne
çıngıraklı yılanlar almıştın hani bana yaşgünümde -
gerdanımda genç kızların çılgın tortusu ve soğuk su,
oramda buramda buram buram ilkaşk kokusu,
işte ben trenleri biraz da bu yüzden severim
ne çok severim bilemezsiniz
beni bir pazar gecesi siyanürle vurun!
palyaço makyajı yapmış olayım, gülün önce
amuda da kalkayım, telde de yürüyeyim filan
size nadide karanfil kolleksiyonumu göstereyim
kayısı gülü çocuklarımı, arılarımı da,
tenezzüllerimi, biliyorum:
zeki müren'den hiç şarkı dinlemediniz
radyoda jean-sebastian bach çalıyor, bakınız
cam pervazındaki baykuşun
yok bir ayağı da
8. Ölümü De Kusacağım
çınar ağaçları ölüm orucunda
hasarat ayaklarımla geldim geceye
bu şehir şimdilik şurda unutulsun
uzun bir bıçak vardı ya avucumda
kendi kendini kanatırdı sessizce
sevdiğim adamın adı: sokak adları
sokak atları ve sokaksız yalnızlığım
içimde tuzlu bir mağma taşırmışcasına
yüzüme geldim yüzümde kuru çam yaprakları
çamlar dediysem inanmanız da gerekmez
pencerelerden sarkıtılan
kaçık erkek çorapları... aaah! ölüm!
zulmettikçe hicvedeceğim seni
içeceğim anasını satayım
kusacağım da! her yere bakan gözlerimle...
tut elimden istanbul!
tut elimden pis orospu!
tut ki elim sana bir mektup gibi kanasın
tut ki elim bir an olsun sıcak
bir an olsun bir sübyan ağlayışı gibi
imzasız kalsın!
9. Bundeslade
bir atlıkarınca yangını sonrası
isli, sıcak kemikleri çocukların.
-- çok tanrılı yalızlıkların
son akşam yemeği sofrası -- Toy siyah!
evcil kinler evcil hırslar besle bedeninde
ve körpe dakikalarda zor cinayetlerinin
ağzını kanla sil ağzını mor yakamozla yıka!
gözlerinde ve özlemlerinde bir yabacılaşma,
(oyuncak dudaklarımız plastik anılarımız var bizim
öyle hatırlıyorum)
kör paslı testereyle budadığım yüzün
dökülüyor avuçlarıma prizmatik
dökülüyor lunaparklarıyla senden. Neden
billur bir cinayetin her yerinde seksek oynardık?
yıldırım intiharlara paratoner ayyaşlıklarımız
kiremit dil parçaları kaydırırdık tükürüklerde
ve neden ipek tülbentlere örtülürdük sebepsizce?
kimdi o karakalem resmini yapan belleklerimizin
bastırılmış kağıttan yelkenlilere?
10. Hikaye
anladık, uzakta bir parıltı var ve
lirler de kırık
hüzün ve ölüm eşittir hırs oluyor orada
metrelerce geceye sarkıtılıyoruz
eski birer iki ölü gibi
şakaklarda mor damarlar
yetmiyor zaman dağınık düşleri
köreltilmiş gözleri sahiplenmeye
ve devam ediyor hayat
en lazım yerinden hızla incelmeye
11. De Gülüm
de gülüm! De ki: ela bir günde geleceğim
istanbul darmadağın olacak, saçlarım
darmadağın. Hepsi, darmadağın!
üzülme gülüm! Toparlanacağız, birlikte,
ayağa da kalkacağız, yürüyeceğiz de gülüm
hem de çelikten toprağını dele dele hayatın!
de gülüm! De ki: bitmiştir umut, bitmiştir
sevgi, bitmiştir güven!
güven bana gülüm!
sana bitmemişliği öğretecek, tattıracaktır
hasretten-hakikaten-ten değiştiren yüzüm!
göreceksin gülüm! Bekle!
hırslarımız, acılarımız gitgide ihanetlere
hainlere, ezilmelere alışacak..
göreceksin-sevinçten ağlayacaksın gülüm-ki
işte o vakit bana-doğrudur!-
şair olmak, seni sevmek pek çok yakışacak!
bak! şiirler var, mektuplar var, çocuklar var,
sokaklar var, kediler!
inan bana gülüm, ölüm yok bir tek! ölüm yok bize!
ölüm inananlar için sessizce
kara kapli kitaplardan çıkartılacak..
göreceksin gülüm! Bekle! Göreceksin!
artık hiçbir insan, hiçbir kavga ve hiçbirimiz
bu dünyada, yapayalnız, umarsız kalmayacak!
12. Bir Ayrılığın Anotomisi
dün gece, ağzından ağzıma fışkıran sözcükler
-bir ihanet nüvesi-
ve o gize bürünmüş yaşlı masal kahramanları
ve 'sen sus çocuk' gag'leriyle süslü tiratlar
ve perde kapandı! artık tiyatrolar hela olacak!
artık ayrıldık, aşkımız bir rüzgâr gibi geçti!
aşkımız bir günahtı, ve bir yaz günü bitti!
unut sana yazdıklarımı ve unut sevişmelerimizi
memelerini geri al ve geri ver penisimi
ulan istanbul! bu bana reva mıdır?
ulan o denli sevmişim, müstahak mıdır?
siktirip gidiyorum başınızın çaresine bakın
arabesk dinleyeceğim işte!
rakı içeceğim
intihar edeceğim
kıçınıza kına yakın!
13. Gece Kuklaları
çelişkili kuvvete dönen yapışkan bir ölü var
korkulan otobanın ortasında viraj yaratan.
bir dedektif hissiyle yaklaşırken dünyaya ay
toprak tutarken elini cetvelle çizilmiş suyun
gözlerini düşürmüş bir genç kız gibi mağrur
ve diken diken; arabanın bagajında bir ölü
var
direksiyondaki cesetle hayatı tartışan.
14. Arabesk
adımı ilk söylediğin gün
kan geldi kulaklarımdan o gece
aceleyle çıkıp evden
seni aradım saatlerce
bulsam vuracaktım
sen ölünce dudaklarından öpecektim,
mikrop kapmasın diye
tentürdiyot sürecektim ağzıma
buna bütün eczaneler gülecekti
allah belamı versin
seviyorum işte ne yapayım
kavuşmak yalnızca varsayım, zayıf ihtimal
özlem hararetli bir esin, kırık bir hayal
ama zulmeden, kahreden o mavi sesin
'acı çekeceksin, yok olacaksın' diyor hâlâ
ve isyan ediyorum allaha
olmalısın, diye haykırıyorum
evet, evet, ordasın
hatta bir cübben
cübbenin de kürklü yakaları var!
ve ben, ölünce yapışacağım o yakalara
yanıt ver, diye bağıracağım, yanıt ver
neden neden neden neden neden neden
beni bütün şeytanlar alkışlayacak
seni ilk gördüğüm gün
bir martı oydu iki gözümü de
15. Son Sen
şiddetle ihtiyacım var beni öpmene
dudakların dudaklarımı hacize gelsin
dokun! dokun! dokun etime,
etimle süslensin ardıç gözlerin
akşam olup da delikanlılar siyah giydiler mi
(dışavurumcu zifir ve seni seviyorum)
turuncu soyundu mu (***)
bir şelale çalarım en yakın vitrin camını kırıp
ceplerimde bahar şiirleri ve ilkokul öğretmenleri
en güzel sesleri çizip anahtarımın kenarıyla
ağlarım! ağlarım ulan sana ne, sen
soyun - mumları söndür - yatağına uzan!
süte aşkı üfle!(*)
bıyıklarımı kestim, kravatımı taktım, suyumu içtim
gittim (**)
gidiyorum (***)
(*) sevda kafiyeleri arasındaki kıvamlı stoplazmik
uzantılar değil miydi saçlarını kızartıp da seni
gövdeni boşaltıp çekip uzaklaşmaya mecbur eden çekiç
uğultusu ve kıl buketleri - ki benim şahmerdanım
senin çocuk karanlığında yaşlı bir alice'di ve harikalar
diyarında iskambil adamlara poker borcum, sen, nasıl,
fakat
(**) yağmur kadardın,
(***) kan emdi
mesut yaşayan meşhur yalnızlar ve meddah kronolojiler.
Ağzında kanarya lekesi.
(***) muradım yanıyor. Sen oyna hayatımı ey Robert De
Niro. Sen söyle şarkımı ey hüzün: Newyork! Newyork!