Normal People Dizisi Hakkında Bilgi - İzleyici Yorumları
Normal People Dizi İncelemesi - İzleyici Yorumları
Hulu ve BBC Three için Element Pictures tarafından yapılan Normal People dizisinin ilk sezonu Nisan 2020’de izleyiciyle buluştu. Neredeyse herkesin kullandığı dijital içerik platformu Netflix üzerinden yayınlanmamasına rağmen yayınlandığından beri dizinin insanlar üzerindeki etkisi çığ gibi büyüdü. Roman uyarlaması diziler güzel senaryolaştırılmışsa tadından yenmediği bir gerçek! Bu yabancı dizi içeriğimizde son zamanlarda izleyici kitlesi durmadan artan Normal People adlı yapımı bu inceleme dizi içeriğinde her şeyiyle sizler için mercek altına alıyoruz. İşte Normal People dizisi hakkında izleyici yorumları ve detaylı inceleme...
1. Normal İnsanlar dizisi, dilimize direkt çeviri ile okuyucuyla buluşturulmuş bir Sally Rooney romanından uyarlanarak senaryolaştırılmıştır. Aşk hikayelerini anlatan diziler bildiğimiz gibi sayamayacağımız kadar çok fakat bazı diziler var ki anlatım şekliyle öne çıkıp yıllar boyu hafızalarda yer edinmeyi başarıyor. Normal People dizisi de bunlardan biri olmaya aday görünüyor!
2. Masallardan ve abartıdan uzak gerçek bir aşk hikayesini konu alan Normal People dizisi, ülkemizde ve pek çok ülkede “çok satanlar” listesine girip ödüller alan bir kitaptan esinlenerek hazırlandı. Hulu ve BBC de bu başarıyı görmezden gelemedi ve 12 bölümden oluşan bu dizi serisini izleyiciyle buluşturdu.
3. Hayatın tüm olağanlığı ve basitliği içinde hissedebileceğimiz yoğun duygulara yer veren Normal People dizisi, sadece hissetmenin yetmediğini ve her şeyin o kadar toz pembe olmadığını insanlara göstermeyi başarıyor. Connell ve Marianne’in hayatın akışı kadar doğal ve durgun ki arkadaşınızın anlattığı ve sizin dinlediğini bir andan farkı yok. Bu yüzden de samimi ve gerçeklik duygusuyla anlatılan bu hikaye izleyiciyle derin bir bağ kurabiliyor.
4. Çekimleri İsveç, İtalya ve İrlanda’da yapılan Normal People dizisinin yönetmen koltuğunda Lenny Abrahamson ve Hettie Macdonald oturuyor. Dizi, aynı liseye giden Marianne Sheridan ve Connell Waldron’ın yıllar geçtikçe değişen ve derinleşen ilişkisine odaklanıyor.
5. Bölüm süreleri yaklaşık 30 dakika süren Normal People dizisinde; Marianne karakterini Daisy Edgar-Jones, Connell karakterini ise Paul Mescal canlandırıyor. Dizide hikaye kadar dikkat çeken bir unsur da oyuncuların karakterlerle uyumu! Oldukça sıradan ve masallardaki aşıklardan uzak iki oyuncunun, öyküye yakışır bir şekilde karakterlerle bağ kurabildiğini görebiliyoruz.
6. Hikayeyi, büyük büyük cümlelerler kurmaya ihtiyaç duymadan, çok çarpıcı sinematik karşılıklarla ifade etmesiyle dikkat çeken Normal People dizisine bayılacaksınız. Dizi, zaman zaman temposunun düştüğü sahnelerinde soluklanmaya benzer bir hissiyat hissederken, spesifik duygu anlarının paranteze alındığı kurgusuyla da gönlümüzde taht kuruyor.
Normal People Dizi Oyuncuları ve Karakterler
1. Marianne - Daisy Edgar-Jones
War of the Worlds ve Cold Feet yapımlarından hatırlayabileceğimiz Daisy Edgar-Jones, Normal People dizisinde Marianne karakterine hayat veriyor. Marianne, üst sınıf bir ailenin oldukça muhafazakar ve sevgisiz büyütülmüş çocuğudur. Derslerinde oldukça başarılı bir kız ve içine kapanık olmasıyla bilinen Marianne, okulda kimse tarafından sevilmeyen bir karakterdir.
2. Connell - Paul Mescal
Tiyatro çalışmaları ile tanınan İrlandalı bir aktör olan Paul Mescal, Normal People dizisinde Connell karakterine hayat vermektedir. Connell, bekar bir anne tarafından oldukça düzgün yetiştirilmiş, okuldaki popüler arkadaş çevresinin etkisinden kurtulmakta zorluk çeken bir gençtir. Annesi Marianne’nin evinde temizlikçi olarak çalışmaktadır. Connell karakteri dizide, oldukça hassas ve edebiyata meraklı olmasıyla dikkat çekiyor.
Normal People Dizisi İzleyici Yorumları
1. içinde olduğumuz dönemden dolayı mı bilmiyorum ama haddinden fazla sevdiğim dizi. uyarlaması olduğu "bestseller" etiketli kitabı hakkında dizi ilerledikçe birkaç fikrim oldu. muhtemelen aşırı cringe bir teenage hikayesi. ancak hikayedeki bu toksik ilişki, isminin aksine öyle naif bir şekilde uyarlanmış ki marianne ile de connel ile de bir şekilde bağ kurdurttu bana. mutlu olsunlar istedim. yer yer kendi mutsuzluklarımı, hatalarımı hatırlattı bu iki çocuk bana. kendi mutsuzluklarıma inat onlar mutlu olsunlar istedim. son bölüme kadar da benim "guilty pleasure'ım" olacak gözüyle bakıyordum ama ondan da bir tık öne geçti. müthiş görüntüleri, harika müzikleri ile çok naif bir hikaye anlatımı ki çoğu diziye göre ağır kaçacak cinsellik sahneleri bile o bulmacayı tamamlıyor gibi. hikaye anlatımının önüne geçmeyip aksine tamamlıyor.
2. kurgu ve çekimiyle ağızda bağımsız sinema filmi tadı bırakan dizi. ilk başta kitap uyarlaması olması ve dizinin lisede başlaması dolayısıyla biraz önyargıylıydım ama bitirince iyi ki izlemişim dedim. karakterlerin oldukları kişileri, zaman içerisinde yaşadıkları değişimleri ve hissettiklerini direkt olarak göze sokmadan ama fazla dolambaçlı yollara da girmeden, izleyiciye karakterler üzerinde düşünüp onları anlama şansı vererek anlatmasını çok sevdim. müziklerinin yanı sıra dizedeki cinsellik kullanımı da çok başarılıydı. sevişme sahneleri hikayenin bir parçası olarak, hikayeyi destekleyecek şekilde kullanıyor. son zamanlarda özellikle netflix tarafından çıkarılan gençlik dizilerinden sonra ilaç gibi geldi gerçekten.
3. kitapta hikaye ve detaylar nasıl bilmiyorum ama dizide cinsellik epey ön plana çıkıyor sezonun ortalarında. hatta bir ara bu da mı sex sales mantığıyla, fifty shades of grey 'e bağladı diye düşünmedim değil. son bölüme kadar dizinin tekrara girmesi beni rahatsız etmedi diyebilirim ve ergen dizisi olarak adlandirmadim. içtiğim şarabın etkisiyle mı bilmiyorum ama baya baya ağladim izlerken bu da bir gerçek. ben baya beğendim ama eleştirilerimi ise esirgemek istemem. 2.sezon olacak mi bilmiyorum fakat hikayedeki loop devam edecek olursa artık ergen hikayesi der izlemem geçerim muhtemelen sanki.
4. bir günde bitirdiğim dizi oldu. dizinin en sevdiğim yanı duyguları size geçirebiliyor olmaları. her şey o kadar doğal ve normal akıyor ki kendinizden çok fazla şey bulabiliyorsunuz. kendimle ilgili çok şey bulduğum, sorguladığım, anladığım bir dizi oldu. o hikayesinin altında binbir his yatırıyor sanki. zaten olumlu eleştirileri okuyup başlamıştım ama hiç yanıltmadı. gayet beğendim, çok güzeldi.
5. çekimleri irlanda’da geçen 2020 yapımı dizi. kitap uyarlaması olduğu için kitabını okuyanlar beğenmeyecektir belki ama ben okumadığım için diziyi beğendim. bir de ne güzel tesadüfki şu an yüksek lisans yaptığım trinity collegede geçiyor. koronavirüs nedeniyle okula mart ayından beri gidemiyoruz ama dizideki sahnelerde görünce özlem duydum daha buradayken ve okul resmen bitmemişken. sonraları izlediğimde ne kadar özlerim artık tahmin edemiyorum. bu arada başrol karakteri paul mescal ve ilk 6 bölümün yönetmeni lenny abrahamson da trinity college dublin mezunları. lenny abrahamson’u room filmiyle hatırlayabilirsiniz. filmin başrol oyuncusu brie larson bu filmdeki performansıyla oscar almıştı.
6. son zamanlarda izlediğim en güzel dizi olabilir. izlemeye başlayıp bitirmem 3 gün sürdü. biteli de bir o kadar oldu. hala sahneleri aklımda. etkisinden çıkamadım. işin garip tarafı romantik filmlerden, dizilerden nefret ederim. fakat bu dizi ayrı bir seviyede. üstteki yazar sayesinde ilk 6 bölümünün yönetmeninin lenny abrahamson olduğunu öğrendim. şimdi her şey daha anlamlı. room'da nasıl karakterin hissettiği tüm duyguları yaşadıysam bu dizide de öyle oldu.
7. bir aksamustu basina oturup geceyarisina kadar izledigim 5 bolumuyle bile beni inanilmaz duygu yogunluguna bogan, huzunlendiren, karakter empatisini icime kaziyan dizi olmustur. oyleki gece kendimi kakul modeli ararken bile buldum ciddi ciddi. daha sonra istedigimin marianne'in sac modeli ya da dis gorunusu degil tum olumsuz yanlarina ragmen o tutkulu ve saf aski oldugunu fark ettim. 25 er dakikalik 5 bolum bile gecmis iliskilerime dair yaralarimin umutlarimin bir anda istemsizce ortaya sacilmasina neden oldu. ertesi gun ders calismam gereken saatte uyanip kitaplarimin basina otursamda kafami toparlayamadigimdan art arda izlemeye devam ettim. muzikleri, durulugun son raddesindeki diyaloglari ve aksine oyuncularin yogun mimikleri, muhtesem cekimleriyle beni fazlasiyla etkiledi. gunumun geri kalaninda uzerimde gri bir huzun bulutunu fazlasiyla hissettim. bu sene izledigim en basarili dizilerden, cok begendim.
8. sözlükteki kadın yazarların neden ağır şekilde elestirdigini anladigim dizi. cunku cocuk fakir, siradan biri. karsisindaki kadini ezmiyor, konusmayi biliyor. kitaplari ve okumayi seviyor. farkliliklara ve sevgiye saygi gosteriyor. sevisirken kizin kafasini 30. saniyede asagi bastirmiyor. seks sirasinda acirsa durabilirim diyor. turk kadini boyle erkeklerden nefret eder. erkek dedigin ayi olur cunku. muhtemelen adam gay ciksin diye dua ediyordur hepsi. kendi hayatlarindaki adam bunlari yapsa adamin hakkinda yumusak diye dedikodu cikartirlar.
9. huzur, belki garip ama müzik seçimiyle, görüntüleriyle ve hatta olay örgüsüyle bana huzuru hissettirdi. karakterler, sıra arkadaşlarınızmış gibi iş arkadaşlarınızmış gibi normal bir günde dışarıda kahve, bira içebileceğiniz arkadaşlarınızmış gibi gerçekçi. sıradan ve hayatın içinden. abartılmış güzel/yakışıklı olmayan başrollerin çok ama çok başarılı oyunculuklarıyla irlanda'nın yılların yükünü taşıyan yorgun ama görkemli endamıyla 12 bölümlük bir garip aşk hikayesi. başroller günlük hayatınızda karşılaşabileceğiniz insanlar izlenimi sunuyor: kusursuz değiller, -hatta oldukça kusurlular- birçoğumuzun müzdarip olduğu psikolojik özellikleri taşıyor ve hissettiriyorlar. iki tarafta da baba figürünün eksikliği ve ekonomik düzeylerinin çok ayrışmasa da farklılığı göze çarpıyor.
10. ilk bölümünden itibaren hep bi iç burukluğuyla izletiyor kendini. yönetmenin ışıkla, birbirlerine olan temasla, yüz ifadeleri ve elleriyle yaptığı çekimler, oyunlar çok güzel. bazı sahnelerde uzun uzun diyaloglar olmasa ve hikaye kendileri dışında çok dönmese de karakterleri şıp diye vermiş. beraber oldukları sahnelerde bu kadar büyülü görünmesinin en büyük sebebi o ışıklar ve eller ve mimiklerin sürekli dansı. yönetmenin cidden alnından öpüyorum bu yüzden. ve uzun süredir bi yerde izlediğim en iyi öpüşme sahneleri kesinlikle bu dizide. yakaladıkları kimyaya, güzelliklerine doyamadım, baktıkça bakasım geldi. yüzde yüz duygusal bi topa dönüşüyorum bu diziden bahsederken.
Önerilen İçerik: Netflix Aşk Dizileri
NeOldu.com