Prens Adaları Hakkında Bilgi
Prens Adaları
Prens Adaları ismi, Doğu Roma İmparatorluğu’na dayanmaktadır. Bilinene göre; bu devirde sadece sürgün yeri olarak kullanılan bölgelerin, özellikle imparator ailesinden birçok kişinin, bu adalara sürgün edildiği ve manastırlara hapsedildiği adalar olduğudur. Sürgün edilenler imparator ailesinden olduğu için bu adalara “Prens adaları” ismi verilmiştir. İşte Prens Adaları ve adaların önemli mekanları:
Büyükada
İsminden de anlaşılacağı üzere Prens Adalar arasında en büyük yüz ölçümüne sahip adadır. Adalar geçmişte daha çok sürgünler, efsaneler ve işkenceler ile anılmaktaydı. Günümüzde ise küçük tatil kaçamaklarının yapıldığı şirin yerler olarak görünmektedir. Adada geçmişten günümüze pek çok tarihi eser bulunmaktadır. En çok bilinen iki eser ise Rum Çocuk Yetimhanesi ve Aya Yorgi Kilisesi.
► Büyükada'da Gidilebilecek Mekanlar
Aya Yorgi Kilisesi
23-24 Eylül tarihleri arasında Hristiyan hacı adaylarının akınına uğraya Aya Yorgi Kilisesi, 1751'de yaptırıldı. İsmini inancı nedeniyle öldürülen Aziz Georgios'tan alan cami, pek çok dileği olanların da akınına uğrakmatadır. Ortaya atılan bir rivayete göre milattan sonra 963'te inşa edilmiştir. Kilise, Hristiyan inancına göre Türkiye'deki ikinci hac noktalarından birisidir. Diğer ise Meryem Ana'nın Evi.
Kilise için anlatılan efsanelerin başında ise kilise içerisinde bulunan ikonaların nasıl nasıl ortaya çıktığıyla alakalı. Efsaneye göre ada işgal altında kalınca kilisenin papazları ve rahipleri kutsali konaları toprağında altın gömmüşlerdir. Aradan yıllar geçer ve adanın çobanı rüyasında Aziz Gerogios'u görür ve Aziz, çobana kutsal ikonaların yerini gösterir ve nasıl bulacağını tarifeder. Çoban ilk başta rüyaya aldırış etmez fakat pek çok kez aynı rüyayı görünce Aziz'in dediklerini yapar ve kutsal ikonaları bulur.
Kilise aynı zamanda kulaktan kulağa yayınlan dileklerin gerçek olması efsanesiyle de ünlüdür. Ortaya atılan rivayetlere göre kiliseye giden yokuştan çıplak ayakla ve konuşmadan giderseniz, dileğiniz kabul olur. Aynı zamanda yolboyunca makaralı ipi açarsanız da kısmetinizin açılacağı ve kiliseye kadar ipi koparmazsanız dileğinizin gerçekleşeceği rivayet edilmektedir. Aynı zamanda çeşitli mumlar ve iplerle dedilek dilenmektedir.
► Adalarda Gezilip Görülmesi Gereken Yerler
Rum Çocuk Yetimhanesi
Yetimhane binası II. Abdülhamit döneminde gazino ve otel amacıyla yaptırılır fakat dönemin devlet adamları bu otele karşı çıkarlar ve fikirleriyle padişahı da etkileyerek otelin yapılmasına izin vermezler. Daha sonra yapılan görkemli binayı zengin, bir kadın satın alır ve binayı Rum Patrikhanesine yetimhane olarak kullanılması için bağışlar. Ardından Balıklı Rum Hastanesi'nin yetimhanesi buraya nakledilir. Bu heybetli ve yetimhane için oldukça büyük olan yapıda çocuklara bakılır aynı zamanda çeşitli eğitimler verilir.
Buraya kadar her şey yolunda gibi görünürken bir gün yetimhanede ufak çapta bir yangın çıkar. Yangının çıktığı alanda birkaç çocuğun yanarak öldüğü rivayet edilmektedir. Aynı zamanda yangında panikleyerek yetimhanenin kuyusuna bir çocuğun düştüğü ve kimsenin haberinin olmadığı, çocuğun orada öldüğü söylenmektedir. Bu nedenle de yetimhane ve çevresinde çocuk seslerinin geldiği, bu seslere de kuyudaki çocuğun neden olduğu söylenmektedir. Bu efsanelerin doğruluk payını yetimhaneyi ziyaret ederek sizlerde öğrenebilirsiniz.
Yetimhaneyi daha sonra ise çeşitli olaylar beklemektedir. Birinci Dünya Savaşı'yla birlikte Kuleli Askeri Lisesi buraya yerleştirilir. Ardından ise Bolşeviklerden kaçan Rusların sığınma mekanı olur fakat Ruslar ısınmak için binanın ahşaplarını koparırlar ve bina büyük ölçüde zarar görür. 1960'ta ise bina Patrikhane'nin elinden alınır ve Vakıflar Müdürlüğü'ne teslim edilir. 2007'de ise Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından bina Patrikhaneye yeniden verilir. Günümüzde ise tarihi eser sayıldığı için bir çivi dahi çakılamamaktadır. Görkemli bina restore edilceği günü beklemektedir.
Heybeliada
Heybeliada, Büyükada'dan sonraki büyüklükte bir adadır. Geçmişte pek çok insana ev sahipliği yapan Heybeliada, günümüzde pek çok adaseverin uğrak noktalarından birisidir. Özellikle güzel bir hafta sonu geçirip piknik yapmak isteyenlerin ilk tercihleri arasında yer almaktadır. Heybeliada'da gezip göreceğiniz pek çok tarihi yapı bulunmaktadır. Bunların başında ise Ruhban Okulu ve Heybeliada Sanatoryumu gelmektedir.
Ruhban Okulu
Çoğu kez siyasi tartışmalarda duyduğumuz Ruhban Okulu, 1844'te din adamı yetiştirmek için açılmıştır. Yıllar içinde pek çok siyasi tartışmanın içinde olan Ruhban Okulu, özelliklebazı cemiyetlerle yakın ilişkiler kurması ve desteklemesi ile pek çok kez gündeme gelmiştir. 1844'ten 1971'e kadar pek çok mezun veren okul, bir üniversitenin ilahiyat fakültesine bağlanmayı kabul etmediği için kapatılmıştır. Okulun açılması pek çok kez gündeme gelmesine rağmen günümüzde halen kapalıdır. Rum Ortodoks Patrikhanesi okulun açılması için günümüzde halen uğraşlarına devam etmektedir.
Heybeliada Sanatoryumu
Yapıldığı dönemin çok üzerinde sağlğık hizmeti veren Heybeliada Sanatoryumu, veremle savaşmak için 1924'te açılmıştır. Sanatoryumdan çok ünlü isimler gelip geçmiştir. Ece Ayhan, Rıfat Ilgaz, İsmet İnönü bu isimlerden birkaçıydı. Sanatoryumda sadece tedavi değil aynı zamanda pek çok alanda eğitimlerde veriliyordu. Hatta bu eğitimlerin sonucunda pek çok kişi tedavisinden sonra meslek sahibi oldu. Prof. Dr. Siyami Ersek gibi pek çok yabancı ve yerli uzman doktoru yetiştirdi.
Sanatoryumun kapanmasına ön ayak olan olaylardan birisi, 17 Ağustos 1999'da yaşanan deprem oldu. Deprem, binaya büyük ölçüde zarar verdi. Can kaybı ise yaşanmadı. Sanatoryum depremden sonra boşaltıldı. 2001'de verilen raporlardan sonra restore edilerek hastalar yeniden Heybeli'ye taşındı. 2005'te ise yeterli hastanın olmaması ve denizyoluyla ulaşımın sıkıntılar yaratması nedeniyle sanatoryum Süreyya Paşa Göğüs Hastalıkları ve Göğüs Cerrahisine taşındı. 2009'da çıkan yangınla birlikte bir tarihi daha harabeye çevirdik.
Burgazada
Türk Edebiyatı'nın başarılı öykücüsü Sait Faik Abasıyanık ile anılan Burgazada, evleri doğası ve denizi ile birlikte ziyaretçilerini beklemektedir. Burgazada'yı diğer adalarlar kıyaslandığında daha yeşil bir ada olduğunu görürüz. Adada ziyaret edebileceğiniz iki nokta Sait Faik Müzesi ve Bayrak Tepe.
Sait Faik Müzesi
Müze Türk Edebiyatı'nın başarılı öykücülerinden Sait Faik'in yaşadığı evden oluşmaktadır. Aslen Adapazarlı olan Sait Faik ailesi ile birlikte bu köşkte uzun süre yaşamıştır. Özellikle hastalığının son 10 yılını bu köşkte geçirmiştir. Başarılı yazar öldükten sonra ise evi müze haline getirilmiştir. Bu olaya edebiyat dünyasından çok farklı tepkiler gelmiştir.
Bayrak Tepe
Burgazada'nın gezilmesi gereken diğer bir nokta ise Bayrak Tepe'dir. Adanın tek ve en yüksek yerinden karşı kıyıyı izlemek oldukça dinlendirici bir faaliyet olacaktır. Tepe ismini, bölgede bulunan ahşap bir bayraktan almaktadır.
► Adalar'da Gezilip Görülmesi Gereken Yerler
Kınalıada
Adaların en küçük, doğal güzellikler açısında fakir ve tarihi değerleri pek olmayan bir adadır. Kınalıada'da, bisiklet kiralayarak, denize girerek ya da Manastır Tepesi'ne giderek müthiş bir manzara eşliğinde dinlenebilirsiniz. Kınalıada'ya dair pek çok efsane söylenmektedir. Özellikle İstanbul'dan Kınalıada'ya uzanan tünel efsanelerini herhalde duymayan kalmamıştır. Bu efsanelere göre İstanbul'un altından Kınalı'ya kadar tüneller bulunmaktadır fakat tünellerin bir ucundan girip diğerinden çıkmak imkansız. Dehliz efsanelerinde geçen Kınalı Ada'da ziyaret etmeniz gereken nokta ise Manastır Tepesi'dir.
Manastır Tepesi
Manastır Tepesi, Kınalıada'nın en güzel yerlerinden birisidir. Tepede sizi günümüzde kapalı olan bir manastır beklemektedir. Zirveye özellikle günbatımında ulaştığınızda karşınıza mükemmel bir manzara karşılamaktadır.