Ruhum Hasta Düştü, Bedenim Yatağa
Son zamanlarda kendimi es geçip çevremdeki insanların yaşayışlarına, mutluluklarına, üzüntülerine, dertlerine ortak olmaya; bir yandan da çalışmalarımı da aksatmamak için ayakta durmaya çalıştım. Kendimi bir kurtarıcı savaşçısı sanıp her yere koşuşturdum. Evet, belki bunları bedenen koşuşturarak yapmadım ama düşüncelerimle planlayarak bir şeyler yapmaya çalıştım. Artık beynim işlemez, düşüncelerim yorgun, ruhum ise hasta olmuştu. Ruhum hasta olunca bedenimin de bitkin düşmemesi beklenemez. Ne de olsa onlar birbirine bağımlı varlıklar. Bedenimiz gösterişte acısını yaşarken, ruhumuz ise içten içe kendini hırpalayarak bedenimize acı çektirir. Sonuçta öyle ya da böyle hastalandım, savruldum.
Hasta İnsanlar Nasıl Olur?
Yıllardır yaşadığım hastalıklardan yola çıkarak ve çevremdeki insanların hastayken girdikleri psikolojik durumlardan yola çıkarak bu sorumuza cevap bulmaya çalışacağım. Tabi yine de her insan hastalığını farklı yaşayabilir. Ancak ben sizlere genellemelerden çıkarak muhtemelen karşılaşacağınız tablolardan bahsedeceğim.
Hasta insanlar aşırı derecede duygusal olur ve ilgi beklerler. Sevdiğiniz bir insan hastalandığı zaman onu aramanızı, onu önemsediğinizi göstermenizi bekler. Bu zaman dilimi içinde onu düşündüğünüzü gösterdiğiniz bir hareketiniz ya da davranışınız onu normalinden daha çok sevindirecektir. Peki, hastalanan birine nasıl yaklaşılmalı? Hasta birine karşı ilginizi bir tas çorba yaparak, geçmiş olsun dileklerinde bulunarak gösterebilirsiniz.
Hasta olan kişiler, sinirli yer yer hayattan kopmuş bir profile bürünebilirler. Bu sizi şaşırtmasın, genelde çok olmasa da hastalarda agresif davranışlar baş gösterebilir.
Aşırı duygusal olurlar. Bir gözyaşı görmeye bile dayanamaz, dokunsan ağlayacak gibi olurlar.
Hasta insanın hassas ve kırılgan bir yapısı olduğu doğrudur. Özellikle bu erkeklerde daha da belirginleşir çünkü genelde erkekler hassas bir yapıya sahip olmadıkları ya da kendilerini öyle göstermedikleri için hastalık dönemlerinde kendilerini bıraktıklarından sizlere aşırı hassas gelirler.
“Hastalık insanı yer bitirir” derler ya, aynen de öyledir. Yavaş yavaş tüketir, bir boşluk içinde süründürür adeta.
Hastalık denince aklıma: Necip Fazıl Kısakürek’in “Beklenen Şiiri” ve Nazım Hikmet’in “Mavi Liman” şiiri gelir.
Çok yorgunum, beni bekleme kaptan.
Seyir defterini başkası yazsın.
Çınarlı, kubbeli, mavi bir liman.
Beni o limana çıkaramazsın..
Çünkü hastalığın çok yorulmaktan geldiğine inananlardanım. Kalben, ruhen, bedenen… bir virüs gibi sinsi sinsi yaklaşır ve en zayıf anında bedenine sokulur. Sen küçücük bir virüsün karşısında yenilir, düşer ve tepe taklak olursun.
İnsan, en çokta hastayken bekler. En çok hastayken yalnız kalır ve bir buz dolabına girmiş gibi üşür. Bir nefes, ruh, dost ve bir umut ışığı arar.
Üstad ne de güzel söylemiş;
Ne hasta bekler sabahı,
Ne taze ölüyü mezar
Ne de şeytan, bir günahı,
Seni beklediğim kadar.
Geçti istemem gelmeni;
Yokluğunda buldum seni;
Bırak vehmimde gölgeni
Gelme, artık neye yarar!