“Birini aklınızdan silebilirsiniz ama onu kalbinizden atmak başka bir hikayedir”
…Sensiz hiçbir şeyi hatırlayamıyorum. Çok tatlısın ama dene, olur mu?
-Olur…
Clementine: “Pek konuşmayan bir tipsin, değil mi?”
“Dalgaların oradaydın. Seni uzaktan görebiliyordum. ‘Ne garip, birinin sırtını çekici buluyorum’ diyordum. Sonradan çok seveceğim ve en sonunda nefret edeceğim montunu giymiştin”
Clementine: “Gerçekten mi? Bu seni üzüyor mu? Ya da kaygılanıyor musun? Ben hep hayatımı tam olarak yaşayamadığımı düşünüp kaygılanırım. Her imkanı değerlendirmek hiç bir anı boşa harcamamak isterim…
“Sürekli konuşmak iletişim kurmak değildir”
…İşe yaradı! Ben bir dâhiyim! Joel? Joel? Nereye kayboldun? Benim de gelmem gerekiyor!”
“Neden bana birazcık ilgi gösteren her kadına aşık oluyorum?”
“Gitme
– Neden ?
– Bilmiyorum sadece gitme…”
“Onu aklından attın, peki ya kalbinden?”
“Joel? Bir fikrim daha var. Bu benim hatıram, Kasıklarıma baktıktan sonra… Kanepede sevişmek istediğin an…
Joel: “Sadece… Pek ilginç bir hayatım yok. İşe giderim, eve dönerim… Ne diyeceğimi bilemiyorum. Günlüğümü okumalısın… Bomboş denebilir…”
“Keşke biriyle tanışsam. Bunun gerçekleşme ihtimali çok düştü. Tanımadığım bir kadınla göz kontağına giremediğim düşünülürse”
“Şu anda ölebilirim, Clem. Çok mutluyum. Daha önce hiç böyle hissetmedim. Şu anda tam olmak istediğim yerdeyim”
“Yine mi ‘tatlı’yım. Tanrım, başka sıfat bilmez misin sen?”
…Tanrım, böyle demeyi kesmeliyim! Seninle evleneceğim. Bundan eminim.”
…Joel, siliciler buraya geliyor. Ya beni başka bir yere götürsen? Ait olmadığım bir yere. Sabaha kadar orada saklanırız…