Üç Minicik Kedicik Masalı Oku | Hikayesi
Üç Minicik Kedicik Masalı
Bir zamanlar adı bilinmedik bir ülkede yoksul mu yoksul ama son derece iyi kalpli genç bir adam yaşıyormuş. Bu gencin ailesi, geçim sıkıntısı çekiyormuş. Bunun için delikanlı, başka ülkelerde çalışarak para kazanmayı koymuş kafasına. Günün birinde annesinden babasından izin istemiş:
-Şansımı başka yerlerde denemek istiyorum. Başka kentlere, başka ülkelere gidip iş arayacağım, dünyayı dolaşacağım, çalışıp para kazanacağım.
Babası ona harçlık olsun diye bulmuş buluşturmuş, küçük bir kese içinde bir altın lira vermiş. Delikanlı, bir gemiye binip varsıl ülkelere gitmeyi düşünüyormuş. Bu amaçla limanda gezinirken tuhaf giyimli bir adam görmüş. Adam heybesinden üç minik kedi çıkarmış. Onları bir süre okşamış. Sonra onları denize atmaya niyetlenmiş. Yoksul delikanlı, adamı izlemiş ve adamın amacını anlayınca ona kesesindeki altını vermiş:
-Başka param yok. Bu paraları al, kedilerin canını bağışla.
Tuhaf giysili adam altını almış, kedileri gence vermiş. Delikanlı, o gün limandaki gemileri tek tek ziyaret etmiş. “Bana uygun bir işiniz var mı?” diye sormuş. Sonunda bir gemide tayfa olarak iş bulmuş. Gemi yola çıkmış. Az gitmiş, uz gitmiş, bir uzunca yol gitmiş. Üç gün üç gece sonra yemyeşil bir adacığa ulaşmış. Yoksul genç bu adayı çok beğenmiş. “Burası çok güzel, bundan sonra burada yaşarım.” demiş. Gemi yoluna devam etmiş, yoksul genç o adada kalmış. Delikanlı adada ne var ne yok diye merak edip adayı dolaşmaya çıkmış. Dolaşırken yerli halkın yaşadığı kenti görmüş. Kentin evleri, saz ve kamışlardan yapılıymış. Yerliler burada çok mutlu ve varlıklı bir yaşam sürüyormuş ki bir kuş sütü eksik oluyormuş. Kral, yoksul genci de konuk olarak karşılamış. Her şeyin olduğu, sadece kuş sütünün bulunmadığı bir sofra hazırlatmış. Ancak sofra kurulur kurulmaz ortalıkta fareler cirit atmaya başlamış. Kral yakınmaya başlamış:
-Ah, ah. Çok iyiyiz, çok mutluyuz ama şu lanet olası hayvanlardan çekmediğimiz kalmadı. Bunlar canımıza okuyor bizim. Yaşamımızı zehir ediyor. Bu nedenle adamıza. Bu nedenle adamıza, Fareli Ada diyorlar ya. Onlarla bir türlü baş edemiyoruz. Biri çıksa da bu derdimize bir çare bulsa ona bu adanın yarısını bağışlardım.
Bu sözler, delikanlıyı harekete geçirmiş. Hemen sofradan kalkmış, Garip giysili adamın verdiği kedileri alıp gelmiş. Kedileri heybeden çıkararak:
-Kralım, bu kediler sizi farelerden kurtaracaktır. Bunları size armağan ediyorum.
Kedilerin üçü birden üç yana saldırmış. Fareler kaçacak delik aramışlar ama bulamamışlar Çünkü girecek delikleri yokmuş. Adada kedi olmadığı için hepsi de ortalıkta özgürce yaşıyormuş. Çok geçmemiş, kediler kralın sarayını farelerden temizlemişler. Kral sözünde durmuş ve adanın yarısını gence bağışlamış.
Yoksul delikanlı, yoksul gittiği adada varsıl olmuş. Varını yoğunu satıp paraya çevirmiş. Paralarını keselere doldurup Fareli Ada’nın kralına teşekkür etmiş ve bir gemiye binip ülkesine dönmüş. Gencin yoksul annesiyle babası, oğullarını varlıklı biri olarak karşılarında görünce çok mutlu olmuşlar. Oğullarının şerefine komşulara bir yemek vermeyi düşünmüşler.
Davetlilerin arasında bir de tüccar tanıdıkları varmış. Bu adam, kıskanç mı kıskanç biriymiş. Gencin öyküsünü dinleyince onu çok kıskanmış ve elinde ne var ne yoksa satıp paraya çevirmiş. Edindiği parayla çeşitli mücevherler almış. Kıskanç tüccarın amacı delikanlının sözünü ettiği Fareli Ada’ya giderek krala değerli armağanlar sunmak, onun gözüne girmekmiş. “Üç kediye bir ülkenin yarısını veren kral, bu mücevherlere hazinesinin yarısını verir” diye düşünmüş.
O da bir gemiye binmiş, üç gün üç gece yol aldıktan sonra Fareli Ada’ya ulaşmış. Kralın hizmetçileri onu alıp kralın odasına çıkarmışlar. Kral da onu sevgiyle, coşkuyla karşılamış. Her konuğa verdiği önemi ona da vermiş. Tüccar için krallara layık bir sofra hazırlatmış. Tüccar yemiş, içmiş, gördüğü ilgiden çok mutlu olmuş. Sıra karşılıklı olarak armağanlar sunmaya gelmiş. Kıskanç tüccar, yanında getirdiği mücevherleri krala sunmuş. Fareli Ada’nın kralı mücevherlerden çok etkilenmiş. Konuğuna ne armağan vermesi gerektiğine uzun süre karar verememiş. Sonunda ellerini çırpmış, içeri hizmetçi girmiş. Üçü de ellerinde kadife yastıklar üzerinde yatan birer kedi taşıyormuş. Kral tüccara dönerek:
-Siz bana en değerli mücevherlerinizi armağan ettiniz, ben de size bu kedileri armağan ediyorum. Benim ülkemin en değerli varlıkları bunlardır, demiş.
Daha fazla mal mülk için tüm varlığını yitiren tüccar, yanında üç minicik kedicikle birlikte ülkesine geri dönmüş. Kıskanç ve aç gözlü olmanın cezasını yoksul bir yaşam sürmekle ödemiş.