Umutlarımı Yok Etmeyin
Yapmayın, yok etmeyin, son vermeyin dendikçe neden bitirilir ki? Bakmayın, yazabildiğime aslında ben yazmıyorum, yüreğimde birikmiş bir sel ırmağının sesine kulak veriyorum sadece. İçimde kalmış son bir umut damlası var; bunu söylememeliydim; paylaşmamalıydım. Ya sizler içinde biri gönül tüccarıysa; ya son umudumu da alıp giderse o zaman ben ne yaparım.
Bir sıra halinde gelip geçer insan, yaşamları, yaşadıkları, sevgileri ve umutları. Sakın bu dünyaya kazık çakacağınızı düşünmeyin. Bu dünya Sultan Süleyman’a kalmadı, size mi kalacak! Evet, yaşanılanlar yaşanmış; yaşayanlar ölmüş, sonsuzluğa değil, toprakla örtülü bir bekleme odasına alınmış hesaplaşma günü gelene kadar.
İnsan aldandı
Ölmeyeceğini sandı, savaşları icat etti.
Hesap veremeyeceğini düşündü kötülükler yaptı.
Yaşarken inancını kaybetti, İnanmamak için direnirken kendini kara toprağa gömdü.
İnsan ne yaparsa kendine yaptı. Bunları bağırarak söylesem tüccarlar çocukların, gencecik fidanların, yüreğinde filizlenen tohumları talan etmekten vazgeçer mi, acaba söylesem bir Allah’ın kullu duyar mı? O kadar mı azaldık, yok olduk bir Allahın kullu olmayacak kadar.
Oysa hepimiz kendimize göre dört dörtlük Müslümanız. Bu cümleyi bu şekilde çevirelim, yanlış anlaşılmasın. Hepimiz sadece kendimize Müslümanız. Şimdi daha doğru oldu. Oysa Müslümanlık insanın kendisine değil, başkalarına Müslüman olmasını gerektiriyor. E o zaman bizler sadece kendimizi düşünüp, çevremizdeki diğer insanları, insanlığı yok sayarsak gerçek anlamda Müslüman olmuyor muyuz Hocam, dedi, kötü insan. Korkmayın hemen, cehennem ateşleri getirmeyin gözlerinizin önüne; cehenneme çevirdiğiniz dünyayı düşünün önce. Sonuçta dünya da bir cehennem kuyusu, bu kuyuya ateş atanlar ve bu kuyuya atılanlar var. Neden bu kadar cehennemin bin çeşit tasvirini yapıp anlamaya çalışıyoruz ki, sonuçta dünyada yaşanılan savaşlarda; sömürülen, ezilen insanlarda dünya cehenneminde cayır cayır yanmıyor mu? Korkmayın egemenler! Haşa Allah sizler gibi gaddar değildir, O’nun, hisleri bile ölçecek hassasiyet tartısı ve affedecek yüce bir merhameti vardır.
Neden, cehennemden bu kadar korkuyoruz ki sanki!
Anlaşıldım mı? Cevabı: Koca bir "hayır"
Şuanda kendimi, Brezilya’nın Amazon ormanları içinde beni anlamayan, dış dünyadan bağlantısını kopartmış kabilelerin arasında hissediyorum. Şimdi ben bu kadar mı anlaşılmazım?
Umutlarımızın ırzına geçtiler, uçurumda, hiç düşünmeden tekme atıp intihar ettirdiler. Arkadaşlar, Allah aşkına bana artık umuttan bahsetmeyin, umut bile artık fakirin ekmeği değildir.