Yumuşama Dönemi Türk Dış Politikası Kıbrıs Adası
Yumuşama Dönemi, Türkiye’nin dış politikasında birtakım değişikliklere ve yeniliklere girdiği dönemdir. Bu dönemde dünyanın diğer yerlerinde olduğu gibi Kıbrıs Adası’nda bazı politik yeniliklere girilmiştir. Yumuşama dönemi Türk dış politikası ve Kıbrıs Adası sorunu, bu dönemin en önemli gelişmelerinden biri olarak kabul edilmektedir.
Tarih 1878’i gösterdiğinde İngiltere, Osmanlı’yı Rusya’ya karşı destekleme karşılığında Kıbrıs Adası’nda üs kurmuştu.
1881 yılında İngiltere, Mısır’ı işgal etmiş ve I. Dünya Savaşı döneminde, ülkeyi kendi topraklarına dâhil ettiğini açıkça ilan etmişti. Lozan Antlaşması’na göre Kıbrıs, İngiltere’nin denetimine girmiş ancak bu Kıbrıs halkı tarafından büyük tepkilerin alınmasına neden olmuştu. 1950 yıllarında Kıbrıslı Rumlar, İngiltere’ye tepkilerini göstermek için protestolar düzenlemiş ve İngilizlerin adadan çekilmesini istemişlerdi. Protestolar zaman zaman ciddi boyutlara ulaşmış, Kıbrıslı Rumlar, zaman zaman İngiliz karakollarına saldırılara düzenlemeye başlamışlardı. Bu tepkiler karşısında çaresiz kalan İngiltere, adadan çekilme kararı aldı. İngiltere’nin adadan çekilme kararını aldığı dönemlerde İngiliz basınında yer alan haberlerde Kıbrıs Adası’nın ikiye bölüneceğine dair haberler yapılıyordu.
Atatürk’ün Selanik’teki Evine Bomba Atılması
Yumuşama Dönemi’nin en önemli olaylarından biri de Atatürk’ün Selanik’teki evine bomba atılması olayı oldu. Türkiye gazetelerinde “Atamızın evine bomba” manşetleri de atılınca olay Türk toplumu içerisinde büyük bir yankılanmaya neden oldu. Öyle ki bomba sanki Selanik’te değil de İstanbul’da patlamış gibi etki yarattı.
Bu olayın yaşanması üzerine Türk gençleri şehre indiler ve Rum, Ermeni ve Yahudi vatandaşlara ait ev ve işyerlerini birkaç saat içerisinde yakıp yıktılar. Lebon, Markiz, Lion pastaneleri, Banco di Roma, Beyoğlu, Arnavutköy, Bebek, Beşiktaş, İstinye, Yeniköy semtlerini gezen Türk gençleri, bu eylemlerini adalara kadar taşıdılar.
Atatürk’ün evine bomba atılmasını en ağır dille eleştiren Türk gençleri, attıkları sloganlarda; “Kıbrıs Türk’tür, Türk kalacak, Rumlar ittir, it kalacak” sloganları ile sokaklarda kol geziyorlardı. Maalesef yaşanan bu üzücü olayın bilançosu da ağır oldu. 6-7 Eylül tarihlerinde gerçekleşen bu protestolarda; 3 kişi yaşamını yitirmiş, 30 kişi yaralanmıştı. Bunun yanında 73 kilise, 1 fabrika, 8 ayazma, 2 manastır, 3584’ü Rum vatandaşlara ait olmak üzere toplam 5538 gayrimenkul Türk gençleri tarafından tahribata uğratıldı.
Tarihler 22 Eylül’ü gösterdiğinde Birleşmiş Milletler (BM), Kıbrıs Sorununun gündeme alınmasını reddetti, ABD ise Atina’yı desteklediğini açıkladı.
Olayların yaşandığı bu dönemde Adnan Menderes hükümeti yıkılmış, Dışişleri Bakanlığı koltuğuna henüz yeni oturan Fuat Köprülü, mecliste yaptığı konuşmada Yunanistan’a sert bir şekilde çatmış, “Kıbrıs Türklerindir Türklerin kalacak” demişti.
İkinci Dünya Savaşı sonrasında özel harp tekniklerini öğrenen üç Türk Subayı, gizlice Kıbrıs’a gitmiş ve “Türk Mukavemet Teşkilatı” adında bir teşkilat kurdular.
Olaylar bu şekilde devam ederken 963 ve 1964'de çıkan Kıbrıs Bunalımı Rumlarının Enosis'den vazgeçmemeleri ve 1960 Anayasasının Türklere tanıdığı hakları kabullenmemelerinden çıkmıştır.