Bilge Karasu Sözleri | En Güzel ve Anlamlı Sözleri
Bilge Karasu'nun Unutulmaz Sözleri
Bilge Karasu, Türk Edebiyatının en önemli yazarlarından biridir. Bu yazımızda Bilge Karasu'nun en güzel sözlerini bir araya getirdik. Bilge Karasu her konuda güzel sözler ortaya çıkarmıştır. En anlamlı Bilge Karasu sözlerini sosyal medya sayfalarınızdan sevdiklerinizle paylaşabilirsiniz.
Bilge Karasu'nun en etkileyici, anlamlı ve özlü sözleri;
1. Dışarısı dünyanın en tehlikeli yeri olmuştu. Kedilerden, köpeklerden, belki de belki değil, muhakkak, insanlardan biri...
2. Rüzgârı kemiriyor gözyaşları başka bir şey duyulmuyor, ağıttan.
3. Ama arada bir, inanılmaz şeyler de oluyor; olmasa, umut diye bir şey kalır mıydı zaten?
4. Okumak istediğim kitapları ölmeden okuyabileceğimi sanmıyorum ya, durmadan yeni kitaplar alıyorum, dayanamıyorum onlara; okuyorum ama, isteğimce okumak için günümün altı saatini, gözüm kapalı, bu işe verebilmem gerek.
5. Bizden beklenen de bu, insan olduğumuzu unutmak...
En Güzel Bilge Karasu Sözleri
Ölüler her şeyi bilir, öğrenmenin yolu da ölmektir.
Dile getirmek isteyip söylemekten çekindiklerimiz vardı.
Düpedüz söylenen doğruların pek az insana "güzel" geldiğini öğretmemişler miydi kendisine?
Vakit bol bundan sonra. Vakit çok. Ölmek için de, bir şeyler yapmak için de, vakit bol, çok, çok bol. Bolluğun değeri, anlamı olmayacak ölçüde bol. Ne yapmalı bu vakti? Bir şeyler yapmalı, bir şeyler kurmalı. Ama kurmak... Kurmak için, kurmak gücünü bulmak için...
Kitap aracılığıyla zenginlik ya da beğeni inceliği gösterisi, kitap dışında yaşam bilmemek, bilgililiğiyle övünmek... Pek anlamsız göründü bunlar bana.
Yaşa bakmaz bu ölümler.
Analarının ölüsünü törenle kaldırabilmeleri için çocukların sağ kalması gerekir. Kalmadıkları da görülür ama.
Aynalarda çoğalır gibi çoğalıyorum, yorgunluğa, öfkeye, üst üste yığılan tersliklere...
Böyle bir şey anımsıyor. Geçmişin belli belirsiz bir kıpırtı içindeki durgun sularının karanlığında.
Kendi kendimi aldatmanın da anlamı yoktu.
Hep başkalarının varlığı gerek bu yalnızlığa.
"Demin sokaktan geçerken bir adam gördüm. Kaldırımın kıyısında oturmuş bir kirpinin dikenlerini törpülüyordu. Kirpi de enayi mi enayi. Manikür yapılıyormuş gibi tatlı tatlı gözlerini yumuyordu.."
“Sen beni yaşayabilirsin, sen beni yaşatabilirsin,"demek istiyordum. Diyemedim.
"Hazır değilsem bir şeye, seninle bile gitsem neye yarar?"
Garip bir ışıltıda ağır ağır devinen eski yeni ölülerin, geçmişlerden artakalmış kentlerin arasına dalıyorlar.
Ama kedi sever gibi sevmemeliyiz sevdiklerimizi.
Evlerde, odalarda, iki insanın bir araya gelmesi zaten çok güçleşmişti.
Kimseler gelmesin yanıma. İçten sevinç taklidi ile selamlaşmaya mecbur olmayalım.
Bilge Karasu Eserlerinden Alıntılar
Ne var ki, insanlar, ancak gizliden, gerçek yüzü bilinmeyenden korkar daha çok. İnsanlar, korkmalı üstelik.
Sanatçıların yaşamı değil, yaptıkları önemlidir.
Geceden başka bir şey yok üzerimde.
Ustalar mantar değil ki her ağaç dibinde yetişsin!
Düşmanın çapı önemli değil. Birinden birinin ölmesi gerek.
Arada bir, inanılmaz şeyler de oluyor; olmasa, umut diye bir şey kalır mıydı zaten?
Öyle kopuşlar güçtür, izi kalır; kopmaya kalmak kendini de parçalamaktır. Bir yanıyla...
"Ölümün sultanıyla göz göze gelmeyeyim. Ona hazır değilim."
İnsanın kafası bir canavar.
Kendimi bir ona göstereceğim. Ondan sonra öleceğime göre önemi kalmaz. Bir ona göstereceğim, çünkü, bir yerinden yırtılmamış bir gizliliğin de tadı yoktur.
"Korku, örtmeye en yatkın olduğumuz kirimiz, gizlemeye en çok uğraştığımız kokumuzdur."
"Güzeldi, yiğitti, şakacıydı, şendi ama Mussolini'nin adamlarıyla dünyanın öbür ucundan nasıl uğraşırdı? Bunu anlayacak aklı mı yoktu, yoksa..."
Değişiklik insanın yüzünde bile belli olurdu.
Bir yalan batağına saplandıkça saplanıyorum,
"Duvarın ötesine geçemedikten sonra bir ömür boyu onu süslemişti, neye yarar?"
"Vakit azalmaktadır. Her şeye biraz daha, biraz daha uzaktan bakılmaktadır..."
Yalnızım yalnızım yalnızım diyor içinden. Ya da içinde başka biri böyle söylüyormuş gibi oluyor.
Geçip giden zaman, bizi, her şeyi değiştiren zaman...
Babamın kusurları, tutarsızlıkları çoktu. Ama büyüklere duyduğu saygıyı unutamam. Bugün büyüklere saygı mı kaldı?
Temel ilkem, herhangi bir kitabı, herhangi bir anda, istediğim için, istek duyduğum için okumak.
Durmaksızın istiyor, arıyor, buluyor, atıyor, acıkıyor, doyuyoruz.
Düşündüğüne, vazgeçtiğine, vazgeçebildiğine, vazgeçmekten yılmadığına gülüyor.
Yaşamak, pek çok şeyden kopmasını öğrenmektir de.
Taşlar marttan önce ısınmaz.
Derin, cam gibi, taze yemiş gibi, buz gibi bir yeşil.
Oysa tanımam gerektiğini bildiğim bir yüzde bildik tek bir nokta bile bulamamanın şaşkınlığı içindeydim.
Düşümdesin sen şimdi. Bir su gibi.
Denize, kuma, hayvanlara, taşlara bakıyorum, insanlarla konuşuyorum.
Okurluk, yazarın emeğine kendi emeğimizi katmaktır.
Yaşamımız sürekli bir okuma etkinliğidir.
Kitap bitti. Dükkan kapandı.
Tanrı adına da olsa insanlar, adaleti kendi ölçüleri içinde dağıtıyorlar..
İnsan soyuna soyuna deriye varır, onura, öz saygısına varır. Bunları yüzmek, koparıp atmak, güçtür...
Bitmemiş şeyler var.