Eğitim Üzerine
Eğitimin amacı insandaki boşluğu dışarıdan doldurmak değil fakat onun kendini bulmasına, ortaya koymasına yardımcı olmaktır. Kişinin kendi ben’ini ve kendi amaçlarını inceleme alışkanlığı, yaşam içerisinde yapacağı tüm seçimlerin sorumluluğunu kabullenme alışkanlığı geliştirmek eğitimin bir insana verebileceği ve vermesi gerekendir.
Her insan kendini ya da başkasını eğitir; her insan kendince ya da başkalarınca eğitilir. Hiçbir biçimde yinelenemeyen yaşama dünyasında herkes eğiten ya da eğitilendir.
Eğitim insanlar arası ilişkinin bir türüdür ve yine eğitim, insanın toplumsal, tarihsel ve kültürel bir varlık olmasıyla bağlantılı olarak toplumsal, tarihsel ve kültüreldir. Eğitim bir gereksinim olarak burada sıralanan toplumsal, tarihsel, kültürel nitelemeleriyle birlikte, yatay ve dikey çerçeveler içinde kuşaklararası ilişkilerde kendini gösterir. Her kuşak kendinden öncekilerce ya da aynı zaman dilini paylaşan kişilerce eğitilir ya da diğer kişileri eğitir.
Eğitimin yukarıda sıralanan hatta birinci sıraya yerleştirilen toplumsal olma niteliği eğitimin aynı zamanda kamusallığını da gösterir. Eğitim en az iki kişiyi gerektirdiğine göre, eğitimin toplumsallığı tartışmasız ortada olan bir durumdan ve her türlü eğitimin bir dil ortamında gerçekleşiyor olması, eğitimin toplumsallığının bir başka kanıtı durumundadır.
Farkına varılsın ya da varılmasın belli kurumsal ortamlarda gerçekleşmesi, onun kamusal, başka bir deyişle de kurumsal olduğunun en somut göstergesidir. Kamusallığın bir görünümü olan kurumsallık, aile ortamında, insanlar arasındaki her türlü kurumsal ilişkide kendini gösterir. Eğitimde temel sorun uygun bilgiyi seçmedeki ölçütlerle ilgilidir.
Eğitimin amacı insanı dünyada bir yere yerleştirmek, ona kimlik kazandırmak, daha doğrusu ona bir dünya vermek değil mi?
İşte bu nokta da felsefe ile eğitim birleşiyor. Nietzsche bazı ülkelerde dini baskıdan korkunun öyle yaygın olduğundan ve bu baskının sonuçlarından öylesine ürküldüğünden dolayı, toplumun bütün sınıflarında kültüre doyumsuz bir iştahla el atıldığını ve kültürün özellikle dini içgüdüleri çözen unsurları mideye indirildiğini belirtiyor.
Bunu yanı sıra Nietzsche’nin eğitimin sınırlandırılması ve gazetecilik gibi konularda da eleştirileri vardır. Dil eğitimi konusunun da üzerinde durmaktadır.
Rousseau’da “Emile” adlı eserinde, Emile isimli hayali bir erkek çocuğunun eğitimini anlatmıştır. Çocuğun ebeveynleri tarafından eğitildiği süreyi dört döneme ayırmıştır. Bu dönemler; doğuştan ilk çocukluk çağının sonuna kadar, çocukluğun ikinci devresi: konuşkan çocuk çağı, ilk gençlik çağı ve buluğ çağıdır. Eserin ilk dört bölümünde, bu dört dönem boyunca bir erkek çocuğunun nasıl eğitilmesi gerektiği konusunda görüşlerini aktarmış ve beşinci bölümünü ise kız çocukların eğitimi ile ilgili görüşlerine yer vermiştir.
Rousseau ayrıca anne-baba ve öğretmenlerin şu özellikleri taşıması gerektiğini belirtiyor:
- Öğretmenlik ya da anne-babalık mesleğinde kendilerinin gereken ışık ve vasıtalarla donanmış olduklarına inanmalıdırlar.
- İnsan kalbini, eğilimlerini ve izlediği yolu tanımalıdırlar.
- İnsanı ve insanlığı gözlemleyecek, araştırabilecek ve bir sonuca varabilecek niteliklere sahip olmalıdırlar.
- Uygun fırsat ve zamanlarda, çocuğu hangi nesnelerin ilgilendirdiğini öğrenip onları göz önünde bulundurabilmelidirler.
Sokrates, her yaş diliminden insana hitap ediyordu kent meydanında, Agora’da. Üstelik "öğretmen"in değil "öğrenmenin" önemini ortaya koymaya çalışıyordu. Thomas More’da Utopia adlı yapıtında Utopia halkı için eğitimi çocukluk ve ilk gençlik dönemiyle sınırlamıyor; tam tersine ömür boyu süren bir etkinlik olarak tasarlıyordu.