Yılmaz Odabaşı Sözleri ve En Güzel Şiirleri
En Güzel Yılmaz Odabaşı Sözleri
Yılmaz Odabaşı'nın sizler için bu yazında güzel sözler ve özlü sözleri bir araya getirdik. Sizler de bu etkileyici ve anlamlı sözleri sosyal medya hesaplarından paylaşabilirsiniz.
En anlamlı ve manalı Yılmaz Odabaşı'nın 5 sözü;
1. Ben şu kısa boylu hayatta uzun boylu kederlerle acırım. Yorar beni şu telaş, şu karmaşa. Bir sığınak aranırken şu uğultuda, bir aşk gelir, bir yara. Bir yara… Bir yara daha!
2. Her sonbahar,dökülen biraz da ömrümüzün yapraklarıdır.
3. Her ömür, kendi gençliğinden vurulur.
4. Her insanda birden doğan, ama can çekişip ölemeyen yalnızlık.
5. Usul adımlar kullandım güneşe çıkmak için. Yağmalandı ömrümün sığınakları. Uzaklara da gittim kendimi bulmak için.
Yılmaz Odabaşı'nın Güzel Sözleri
Hayat hattında acemi tayfalardık. Ne avunduk sevinç müsveddeleriyle; aşktan ikmale kaldık..
Bu yaslı dünyanın cinnet surelerinde Lanetlendim ve kavmimce recmedildim. Kederi göze aldım hep yasak aşklar için. Kanun hükmüyle yakıldı düşlerimde ormanlar. Kendimi çok öldürdüm gerçeği bulmak için.
Hep bir çağlayan gibi senin sevdana aktım; sen ise sularını kaçıran bir nehir gibi uzaktın.
Yaslı bir kışa rehin düşse de günler, kalbindeki tomurcuğu bahara büyüt; o tomurcuk düşlerinin yağmuruyla ıslansın.
Yoktun, kendimden geçtim; kızdım, dağıttım, sana küfürler ettim. Bir bilsen sana ne güzel küfürler ettim; yoksa kederden geberecektim.
Eskiyim, yorgunum sevgilim; eskimiş, aşınmış kalbim. Gül biraz gül ve beni akla! Yoksa nasıl çıkarım bu şarkılara, bu kitaplara; yoksa nasıl yoksa ışıklı, rüzgarlı kapılara?
Siz orada kalabalık ve kabarık kalın, sağ olun, yalnızlık iyi, yalnızlık iyi.
Gökyüzünün tümünü de ağır ağır izledi; gökyüzünün renginden geçtim...
Ve ben gittim yüreğimde kan gülleri, Siz de o aşkın teninde dinamit sayın beni!
Gözümü bağlıyorlar; korkma sevgilim! gözümü, gönlümü değil...
Gitti.. Kanatları yüreğimdeydi kalan, elimde minyatür bir kuş şimdi yitirdim o aşkın kimliğini hükümsüzdür.
Ne ses ne nefes ne de bu rüzgâr bağışlar seni simsiyah gecelerde budanırken ah ömrüm dönüp sırtını giderken kimler karşılar seni?
Artık kim, sana nasıl ulaşır? Öyle bir serüven ki hayat karanlıkta polyannalar, ışıklarda palyaçolar dolaşır.
Sen bir şeyler bilsen bildiğinden ben çıkarım / Çocukluğuma dokunsan öksüz çıkarım / Halkımı tanısan yurtsuz çıkarım.
Kanmadım aynalara sana kandığım kadar, içimde bir boşluk sana yandığım kadar..
Herkesin bir kimsesi vardır ben bilmez miyim bir de kimsesizliği…
Yalnızlığımda seni büyüttükçe kalabalıklaşacağım; sen kendi kalabalığında hep yalnız olacaksın.
Kimse bilmez be canım, “bir yara bir ömrü nasıl kanatır.
Böyle geçip giderken uzun zamanlar, Kimleri unuttuk kimler kalanlar?
Herkes bilir gitmesini. Bir zaman öğrenirsin gideni sırtından öpmesini..
Deli sormuş deliye, Aşk nedir diye ? Deli gülmüş deliye, Ben niye delirdim diye …
Yıllar geçer, İdris’lerin kalplerindeki çocuklar daha ölüdür; düşleri hâlâ terasta, idris’ler ise zemin katta kiracı oturur.
Ya kederiydik kendimizin, ya bir halkın kaderi; ya şakağı ya şafağı bir halkın namlular çarmıhında!
İstediğin kadar uzağa git ! Hep aynı gökyüzünü paylaşacağız .
Yaşam yanıltmanın, insanlar yanılmanın ustası oldukça yine yeni düşler deniyor ve deneniyorlar.
Keşke yalnızlığım kadar yanımda olsaydın keşke yalnızlığımla paylaştığımı seninle paylaşsaydım keşke senin adın yalnızlık olsaydı ve ben hep yalnız kalsaydım..
İyi ki bu düştesin, her sabah ısıtan güneştesin, iyi ki yoksuluz bulutlar gibi, soğuyan dünyada sımsıcak fırınIar gibi..
Herkes kırılamaz, ipince bir dal olmak gerekir kırılmak için, Ama dünya kütüklerin.
Bir insana; ‘ya benimle olur musun?’ denir, ‘ya da benimle olur musun?’ işte iki noktacık değiştirir anlamı.
Seni bana uzak kılan bu ıssız ve derin uçurumlar. Uçurumlar utansın!
Yaşlı bir kısa rehin düşse de günler, kalbindeki tomurcuğu bahara büyüt; o tomurcuk düşlerinin yağmuruyla ıslansın.
Biz şimdi ölsek; en fazla kahvede çaylar soğur.
Böyle geçip giderken uzun zamanlar, kimleri unuttuk kimler kalanlar?
Eski bir aşk, yeni bir ayrılıktır her zaman. Bunu kuşlar sorar, yıldızlar da anlatır; kimse bilmez be canım bir yara bir ömrü nasıl kanatır…
Gittiğin yer bir yağmur damlası kadar yakın, Gittiğin yer bir uçurum kadar uzak.
Siz orada kalabalık ve kabarık kalın, sağ olun, yalnızlık iyi, yalnızlık iyi.
Ne ses ne nefes ne de bu rüzgâr bağışlar seni simsiyah gecelerde budanırken ah ömrüm dönüp sırtını giderken kimler karşılar seni?
Sokakların gün batınca neden boşaldığını ve yüreğimin neden kabardığını bilmiyorum. Konuşsam sessizlik gitsem ayrılık…
Yurdum,biraz da Nazım Hikmet'tir. Yani tepeden tırnağa hasrettir.
Bazen anılara en çok yakışan elbise, birkaç damla gözyaşıdır, unutma.
Ben seni hep ayrılıkla anmışım titreyen ellerimle günlerin buğusuna adını. Hep adını yazmışım.
Ve ben gittim yüreğimde kan gülleri, siz de o aşkın teninde dinamit sayın beni!
Hafızalara Kazınan Yılmaz Odabaşı Şiirleri
Bir Aşk Bir Yara
Ben şu kısa boylu hayatta
uzun boylu kederlerle acırım.
Yorar beni şu telaş, şu karmaşa.
Bir sığınak aranırken şu uğultuda,
bir aşk gelir, bir yara.
Bir yara…
Bir yara daha!
Eski bir aşk,
yeni bir ayrılıktır her zaman.
Bunu kuşlar sorar, yıldızlar da anlatır.
Kimse bilmez be canım,
bir yara bir ömrü nasıl kanatır…
Ben seni hep ayrılıkla anmışım
Titreyen ellerimle günlerin buğusuna adını…
Hep adını yazmışım.
Bir aşk gelmiş bir yara.
Bir yara…Bir yara daha!
Eski bir aşk,
yeni bir ayrılıktır her zaman.
Bunu kuşlar sorar, yıldızlar da anlatır;
kimse bilmez be canım
bir yara bir ömrü nasıl kanatır…
***
Bitme
Bitme, bak, içtim, yürüdüm, kederlendim
Denize girdim, üşüdüm, sana geldim.
Düş bitmeden sen bitme.
Bitmeden sevgi gitme…
Bitme! Bak, koştum, savruldum, hep örselendim.
Cıgara ziftlendim, ille de seni sevdim.
Uzaklarda öyle çok kederlendim.
Günler bitmeden bitme.
Bitmeden hasret gitme…
Bu yangın geceler, bu intihar.
Gidersen paramparça yüreğimde ağıtlar!
Bu dolunay gecenin göğsünü yarar.
Benim göğsümde de sana geniş bir yer var.
Düş bitmeden sen bitme.
Bitmeden sevgi gitme...
***
Bir Nehrin Tükenişi
Hasretin kan çanağı gözlerinde oturuyorsun;
seni soruyorum
hiçbir şey bilmiyorsun…
Hep bir çağlayan gibi senin sevdana aktım;
sen ise sularını kaçıran bir nehir gibi uzaktın...
Tükenişi bir aşkın,
bir nehrin tükenişine benzer.
Ne deniz olabildin,
ne nehir kalabildin...
Kendin ol, kendin ol…
Sen buysan başkası ol!
Buysan kederden öleceğim,
başkası olursan de kimi seveceğim?
Ne Diyarbakır anladı beni ne de sen;
oysa ne çok sevdim ikinizi de bir bilsen...
***
Aşk Bize Küstü
Biz bu kentlere sığdık da,
bu kentler bize sığmadı Asiya!
Ve bir çığlık gibi günlerin çarmıhında;
arttıkça yalnız, sustukça silik...
Ay ışığı gölgeleri büyüttü,
son kuşlar da vuruldular dağlarda.
Yakamozları söndü sahillerin, ışıkları evlerin;
çağın vebalı gövdesinde
bir hayalet gibi gölgemizde yalnızlık.
Kaldık...
Kırık bardaklar gibi,
içilmiş sulardan geride buruk bardaklar gibi...
Düşler artık ölü çocuklar doğuruyorsa,
sevgiler boğduruluyorsa kürtajlarda
ve daha eskimemiş tüfeklerle
ordusu bozguna uğramış askerler gibi kalıp,
bozuk paralar gibi yuvarlanıyorsak kaldırımlarda,
bir bedeli vardır elbet cennetini çaldırmanın;
ömrünü yetim bir bebek gibi bırakmanın
bulvarlara,
bozgunlara
ve yanlış yalan aşklara…
Bir bedeli,
bu kuşatmaların, ilkyazları kurşunlatmaların...
Biz bu kentlere sığdık aslında,
bu kentler bize sığmadı Asiya,
ah, son kuşlar da vuruldular dağlarda!
Ay ışığı gölgeleri büyüttü.
Mutluluk oyununa geç kalan ölü kuşlarla geldim.
Geldim... Kırık bardaklar gibi,
içilmiş sulardan geride buruk bardaklar gibi…
Ve ömürlerimizde bin kasvetle upuzun
sefalet seferlerinin ayazı;
belki yalnız geçireceğiz artık kim bilir,
batan gemiler gibi yiten aşklardan geride,
kalan her kışı, güzü ve yazı.
Ay ışığı gölgeleri büyüttü.
Ayrılıklar eskidi, biz eskidik,
aşk bize küstü Asiya...
Belki de uzun sürecek bu bozgunun saçağında,
sen şarkılarını sesine yasla
ve bırak beni de usulca
apansız bir yalnızlığa!
Ay ışığı gölgeleri büyüttü,
büyüdü ölüm
ve biz küçüldük Asiya…
Ahmet Erhan Sözleri | Hasan Hüseyin Korkmazgil Sözleri |
---|---|
Yusuf Hayaloğlu Sözleri | Yılmaz Güney Sözleri |