Solunum Nasıl Gerçekleşir? Solunum Hastalıkları Nelerdir?
Solunum, en basit tanımıyla bir canlının oksijen alıp karbondioksit vermesidir. Canlılar oksijen almadan yaşayamazlar çünkü yaşamanın temeli olan bütün biyokimyasal süreçler için enerji almaları gerekir. Bu enerjinin kaynağını da hücrelerde depolanmış olan besinlerin yanması, yani oksijenle birleşerek parçalanmasıdır. Bu parçalanma sırasında, besin moleküllerinde bağlı olan kimyasal enerji serbest kalarak açığa çıkar. Bu olay tıpkı yanan bir odunun ısı ve ışık vermesi gibidir.
En basit canlılarda bile solunum gerçekleşir. Ama solunumun sistem olarak gerçekleşmesi sadece insanlar ve geliş hayvanlara özgüdür.
Canlılarda Solunum Nasıl Gerçekleşir?
İnsanlarda, gelişmiş hayvanlarda, basit hayvanlarda ve bitkilerde solunum farklılık gösterir. Şimdi sizlere canlılardaki solunumun nasıl gerçekleştiğini anlatalım.
Bitkilerde Solunum
Bitkilerin solunumu da temel olarak insan ve bütün gelişmiş hayvanların solunumuna benziyor. Canlılardaki solunumun temel amacı oksijenli dokuları alıp, besin maddelerini yakarak gerekli enerjiyi sağladıktan sonra karbondioksiti dışarıya atmaktır. Bitkiler canlılardan farklı olarak, oksijeni almadan ve dışarıya karbondioksit vermeden de solunum yapabilirler. Bu ayrıcalığın nedeni bitkilerin fotosentez yeteneğinin olmasıdır.
Peki fotosentez nasıl gerçekleşiyor? Bitkiler, havadan aldıkları karbondioksit ile topraktan aldıkları su ile birleşerek şeker ve nişasta gibi karbonhidratlarla oksijene dönüştürürler. Fotosentez denilen bu özümseme sürecinde oluşan yüksek enerjili besinler dokularda depolanırken oksijen dışarıya atılır. Fotosentez olayı sadece gündüzleri gerçekleşir çünkü ışığın etkisine bağlı olan fotosentez geceleri gerçekleşmiyor. Hata yakın bir yüzyıla kadar bitkilerin sadece geceleri solunum yaptıkları sanılmıştır. Bitkiler havasız kaldıkları bir ortamda fotosentez yaparak yaşamlarını sürdürür ancak geceleri bu özellikleri olmadığı için bu duruma uzun süre dayanamaz. Geceleri odanızda bitki bulundurmanın iyi olmamasının nedeni bitkilerin geceleri karbondioksit vermeleridir.
Basit Hayvanlarda Solunum
Küçük ve basit hayvanlarda solunum organları olmadığı için, dış ortam ile canlı arasındaki gaz alışverişi doğrudan deri yoluyla yapılıyor. Örneğin yersolucanları, deri yoluyla alınan oksijeni kana karıştırarak bütün öbür hücrelere taşınır, hücrelerden alınan karbondioksit de gene kan aracılığıyla deriye ulaşarak dışarıya atılır.
Böcek ve örümceklerin gövdesi ise oldukça sert bir kabukla örtülüdür. Bu koruyucu örtü onları tehlikelere karşı koruyucudur. Bu durum böceklerin solunumunu engeller. Bu nedenle onların karın bölgelerinde çok sayıda delik bulunur. Bu deliklerden dolayı solunumunu gerçekleşir.
Balıklar, yumuşakçalar ve kabuklu deniz hayvanları da solungaç denen özel solunum bulunur. Balık, suyu ağzıyla alır ve solungaçlarından geçirerek dışarıya atar. Solungaçlardaki kan damarları, suda çözülmüş olan oksijeni emip kandaki karbondioksiti dışarı verir.
Kurbağalar ise hem deri hem de akciğer solunumu yapabilen tuhaf hayvanlardır. Oksijenin deri yoluyla alınabilmesi için derisinin sürekli yumuşak olması gerekiyor. Bundan dolayı kurbağalar sürekli dere kıyılarında yaşarlar. Soluk alırken çenelerinin alındaki kesecik balon gibi şişerek içindeki havayı akciğere gönderirler. Soluk verirken de içindeki havayı akciğerden gelen havayı keseye doldurarak dışarıya atılır.
Gelişmiş Hayvanlarda Solunum
Kuşların ve bütün memeli hayvanların solunum sistemleri neredeyse insanlarla aynıdır. Hava genelde burundan girer, boğazın üst kısmında yutaktan geçerek soluk borusuna iner ve akciğere ulaşır. Havadaki oksijenin kana geçilmesi, kandaki karbondioksitin havayı geri vermesi akciğerde gerçekleşir. Böylece karbodioksit yüklenmiş olan hava aynı yollarla dışarıya atılır.
Soğuk Havalarda Ağzımızda Neden Buhar Çıkar?
Soluk aldığımız zaman akciğere dolan havada yaklaşık %20 oksijen ve çok düşük oranda karbondioksit bulunur. Verdiğimiz havada oksijen oranı %16’a düşmüş, buna karşılık karbondioksit oranı %4’e yükselmiştir. Ayrıca akciğerlerin nemli ortamından geçerken bol miktarda su buharı yükleniş olur. Soğuk havalarda, soluğumuzdaki su buharı havayla karşılaştığı zaman yoğunlaşarak minik su damlacıklara dönüşür. Buharın nedeni budur.
Nasıl Soluk Alıp Veririz?
Soluk alıp verme çeşitli kasların rol oynadığı mekanik bir olaydır ama bu olayda en önemli görev, akciğerlerin hemen altında bulunan kubbe biçiminde olan diyaframa düşer. Bu güçlü kas soluk alıp verince kasılarak düzleşir ve akciğerin tabanlarını aşağıya doğru çeker. Aynı zamanda göğüs kaslarını da kaburgaları yukarıya doğru çektiğinden, göğüs kafesinin içinde daha çok genişleme olanağı bulan akciğerin hava emme kapasitesini artırır.
Bebekler doğmadan önce annelerinin karınlarındayken oksijenden yararlandıkları için akciğerleri büzüşmüş, düzenli olarak solunum hareketlerine de başlamamışlardır. Doğumdan hemen sonra ilk soluğunu alan bebek, akciğeri genişleyerek içine hava dolar.
Solunum, ölüm anına kadar aralıksız olarak süren bir yaşam süreci olarak tanımlanabiliriz. Solunum durmasıyla birlikte insanın ölmesiyle eş değerdir. İnsanlar solunumsuz ancak iki dakika yaşayabilirler. Boğulma, soluk borusunun tıkandığında ölmek üzere olan insan kurtulabilir. Buna il müdahale suni teneffüs edilerek hayata döndürülebilir.
Solunum Hızı
Yeni doğmuş bebek dakikada 60 kez soluk alıp verir. Daha büyük bir çocuk solunumu ritmi 4o’iken yetişkinlerde bu 15-20’ e düşmektedir.
Solunum Sistemi Hastalıkları Nelerdir?
Grip:
Görevleri nedeniyle her an havadaki mikroplarla karşı karşıya kalan solunum organları, bulaşıcı hastalıklara yakalanma olasılıkları da bir hayli yüksektir. Kuşkusuz bu hastalıkların başında virüslerin yol açtığı soğuk algınlık gelir. Solunum yollarına yerleşen virüslerin etkisiyle, burun ve boğazın iç yüzeylerini kaplayan mukoza şişer ve her zamankinden fazla sümük salgıladığından dolayı tıkanır. Grip de soğuk algınlığın hemen hemen aynı belirtilerine sahip, ama çok daha ağır ve sarsıcı hastalıktır.
Grip’in belirtileri;
- Yüksek ateş
- Halsizlik
- Öksürük
- Baş ve kas ağrısıdır. Şiddetli olan bir gribin geçmesi bazen haftalar sürebilir.
Sinüzit:
Solunum yollarını tutan mikropların sinüslere de bulaşmasıyla, bu boşlukların içine döşeyen mukoza iltihaplanarak şişer. Sinüzit denilen hastalık genelde soğuk algınlığından sonra başlar. Sümüksü salgı alnında, yanaklarda, burnun üstünde ve arkasında bulunan sinüslerin içine birikir. Sinüslerin bu koyu kıvamlı salgıla dolarak tıkanması çok ağrı verici bir durumdur. Çoğu insan bu durumda muzdariptir. Hastayı rahatlatmak için sümüksü salgıyı sulandıran ilaçlar ve sinüslerin boşaltmasını sağlayarak tedavi yapılır. Ancak bir süre sonra sinüsler tekrardan dolmaya başlayacaktır.
Bademcik:
Boğazın gerisinde yutak duvarına yerleşmiş olan bademciklerin iltihaplanması özellikle çocuklarda oldukça fazla görünen bir durumdur. Yutak İltihabı dediğimiz farenjit gibi durumlara yol açar. Bu hastalıkların hepsi neredeyse hepsi genellikle bakterilerden oluşur. Bu hastalığın belirtileri ses kısılması, boğaz ağrısı, konuşma ve yutkunma güçlüğüdür.
Bronşit:
Akciğerdeki hava kanallarını tutan, genellikle mikrobik bir hastalıktır. Bronşların içini döşeyen mukoza iltihaplanıp şiştiği için bu hava kanalları daralı ve sümüksü salgılarla dolarak tıkanır. Bu da öksürüğe ve solunum güçlüğüne neden olur.
Astım:
Akciğerdeki hava borucukların daraldığı için hasta soluk darlığından yakınır. Bu hastalık mikrobik değil, vücudun bazı maddelere karşı duyduğu alerjik tepkilerdir.
Zatürree:
Akciğerlerin dış yüzünü saran zarın iltihaplanması ve soluk alıp verirken göğse bıçak gibi saplanan çok keskin bir ağrıdır. Çok değişik mikropların bir araya gelip ortaya çıkan bu hastalık, başka hastalıklardan sonra ortaya çıkarsa ölümcül bile olabilir.
Verem:
Solunum hastalıklarından en önemlileridir. Bir zamanların en yaygın ölüm hastalıklarından olan verem, bugün çok gelişmiş ülkelerde erken tanı yoluyla, tedavi edilebiliyor. Ama halen yoksul ülkelerde ölümcül bir hastalıktır.
Not: İlgili haberlerde bu hastalıkları hakkında daha detaylı bilgilere sahip olabilirsiniz.
NeOldu.Com / Kader Basayoğul