Soğuk Savaş Dönemi Türk Dış Politikası Meydana Gelen Gelişmeler
Türkiye’nin İkinci Dünya Savaşı’nda tarafsız kalmasının en büyük nedeni, toprak bütünlüğüne yönelen Sovyet tehdidi idi yani bir anlamda Türkiye’nin kendini demokratik blokta konumlandırma gayreti içerisine girmesi kaçınılmazdı. Tabi Türkiye’nin savaşta tarafsız kalması, ciddi anlamda eleştirilere neden oldu ve Türkiye’de “yalnızlık fobisi” oluşmaya başladı. Başta Amerika ve İngiltere’nin ülkenin tarafsızlığına karşı gösterdiği soğuk tavırlar, üstüne Sovyetlerin tehdidinin eklenmesi, Türkiye’de işlerin iyice çıkılmaz hale gelmesine neden olmuştu. Ancak Türk dış politikaları ile ABD’nin bölgesel çıkarlarının uyuşması Türkiye’nin Batı güvenlik sistemlerinde kendine yer bulmasına fırsat vermiş oldu.
Soğuk Savaş Süreci ve Türk Dış Politikası
İkinci Dünya Savaşı’nın ardından patlak veren Soğuk Savaş Dönemi, Amerika liderliğinde Batı dünyası ile SSCB’nin önderliğindeki Komünist Blok arasında dünya üzerinde geniş bir nüfuza etki etmesine verilen isimdir. Bu savaş, birinci ve ikinci dünya savaşlarından farklı olarak silah gücü yerine ekonomik gücün kullanıldığı bir savaştır. Yani bir anlamda dünyanın sanayileşmiş ülkelerinin gelişerek dünya üzerinde nüfuz kurma hâkimiyeti olarak adlandırılabilir. Tabi Soğuk Savaş Dönemi’ni İkinci Dünya Savaşı’ndan bağımsız bir savaş olarak görmek doğru değildir, yıkıcı ve katliamlarla dolu geçen İkinci Dünya Savaşı’nın sona ermesi, ülkelerin maddi anlamda kendilerini geliştirme ihtiyacını doğurdu ve bu da sanayi, bilim, teknoloji, fen ve sosyal bilimler alanında önemli adımların atılmasını beraberinde getirdi.
Her ne kadar Türkiye, İkinci Dünya Savaşı’nda fiilen bloklardan birinin tarafında yer almasa da dünyanın büyük ülkeleri olan Amerika ve İngiltere’nin tepkisini üzerine çekmesine neden oldu ve bu da Soğuk Savaş döneminde Türkiye’nin zora girmesine neden oldu. Ancak Türk dış politikasında Türkiye’nin tarafsızlığı seçmesinin nedeni de yukarıda belirttiğimiz gibi Sovyetlerin Türk topraklarını tehdidi altına almasından dolayı idi.
İkinci Dünya Savaşı’nın sona ermesiyle birlikte devletlerarasında bazı anlaşmalar yapılmaya başladı. Bu dönemde Müttefiklerle Sovyetler Birliği’nin Hitler’e karşı olan stratejik işbirliğine dayalı ortak olarak hareket etmeleri, savaşın bitiminde, çıkar ilişkilerinden dolayı çatışma zemininin oluşmasına neden oldu. 1943 yılından itibaren daha bir belirgin hale gelen bu çatışmalar, haliyle Türkiye’nin bir şekilde tarafını seçmesini gerektiriyordu ve Türkiye’de gerekli adımı atarak kendini Batı blokunda konumlandırması ile sonuçlandı.
Türkiye’nin İkinci Dünya Savaşı boyunca tarafsız kalmada ısrar etmesi, ABD ve İngiltere’nin tepkilerine neden olmuştu bu da dönemin Cumhurbaşkanı İnönü’nün iç ve dış politikalarda yeniliklere girmesini gerektirdi ve Türkiye’yi demokratik dünyanın tarafında konumlandırmak adına çok partili hayata geçiş gibi içe ve dışa yönelik politikalarında değişikliğe girmesine neden oldu.
Türkiye’nin bu dönemde dış politikada elde etmek istediği, Sovyetlerin toprak tehdidine karşı kendini korumaya alması idi ve bunun için de Batı Blokunda konumlanan Türkiye, Batı dünyası ile siyasi, askeri ve ekonomik alanlarda işbirliği yapma çabası içerisine girmesine neden oldu. Demokrat Parti (DP)’nin 1950 yılında iktidara gelmesi, dış politikada benzer çabalar içerisine girdiği hatta daha aktif bir mücadele gösterdiği görülmektedir. Komünizmin toprak bütünlüğünü tehdit etmesine karşın Batıyla bölgesel paktlar çerçevesinde güvenlik anlamında işbirliğine girmiş, uygulanan Soğuk Savaş politikalarında bölgesel anlamda önemli bir oyuncu olmaktan ve inisiyatif almaktan kaçınmamıştır.
Türkiye’nin NATO’ya Üye Olması
Soğuk Savaş Dönemi’nin önemli gelişmelerinden biri olan NATO’nun kurulmasının da müsebbibi yine SSCB idi. Bu dönemde SSCB’nin Cominform’u kurarak Doğu Bloku’nu oluşturması, ABD kanadının harekete geçmesine neden olmuştu. ABD, Sovyetlere karşı ortak bir savunma örgütü kurmak amacıyla 4 Nisan 1949’da NATO (North Atlantic Treaty Organization)’yu kurdu.
NATO’nun kurulması, Türkiye’nin de bu ortak harekete girme çabasını beraberinde getirdi. Ancak bu dönemde Türkiye’nin Avrupa Konseyi’ne üyeliğinin kabul edilmiş olması İngiltere başta olmak üzere diğer Avrupalı ülkelerin tepkisine neden olmuş ve bu durumu; siyasi, ekonomik ve kültürel gerekçeleri öne sürerek reddetmelerine neden oldu.
Türkiye’nin NATO’ya kabul edilmesinin de aslında nedenleri vardı. O dönem Kore Savaşı’nın yaşanması ve o dönem iktidarda olan DP’in meclis kararı olmaksızın ABD öncülüğünde gerçekleşen Kore Savaşı’na 4,500 kişilik bir askeri güç göndermesi, ABD’nin Türkiye’ye bakış açısının değişmesinde önemli bir olay oldu. Daha da önemlisi, Sovyetlerin artan tehdidine karşı güvenlik önlemi almak isteyen ABD’nin en önemli ihtiyaçlarından biri de üs kurmaktı ve bu konuda Türkiye’nin coğrafi olarak buna müsait olması, Amerika’nın Türkiye’yi NATO’ya kabul etmesini etkiledi.
Türkiye’nin NATO’ya Alınmasının Nedenleri
- Kore Savaşı’nda gösterdiği askeri başarısı,
- Uluslararası sorunlarda Türkiye’nin Batı ülkeleriyle hareket etmesi,
- Türkiye’nin modern ve güçlü bir kara ordusuna sahip olması,
Batı savunması için Türkiye’nin coğrafi konumunun uygun olması birinci dereceden NATO’ya alınmasını etkileyen nedenlerdir.