Yusuf Hayaloğlu Şiirleri – En Güzel 15 Şiiri

Yusuf Hayaloğlu 1953 yılında doğmuştur. Resim eğitimi alan ve ressam olan Hayaloğlu aynı zamanda şiir de yazıyordu. İşte Yusuf Hayaoğlu şiirleri;
Yusuf Hayaloğlu Şiirleri – En Güzel 15 Şiiri

En Güzel ve Kısa Yusuf Hayaloğlu Şiirleri

Yusuf Hayaloğlu 15 Aralık 1953 yılında Tunceli’de dünyaya gelmiştir. Haydarpaşa Lisesi’nde yatılı olarak eğitim alan Yusuf Hayaloğlu ardından İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi'nde resim eğitimine başladı. Buradan mezun olan Hayaloğlu daha sonra Yılmaz Güney ile tanıştı ve film afişlerini tasarladı. Ardından Yusuf Hayaloğlu’nun kız kardeşi Ahmet Kaya ile evlendi. Ahmet Kaya ile tanışması hayatının dönüm noktası oldu. Karaladığı ve bir kenara kaldırdığı şiirleri çok beğenen Ahmet Kaya onları çok beğendi ve şarkı yaptı. Bu aşamadan sonra Hayaloğlu birçok tanınmış şarkıcıya şarkı sözü verdi. 3 Mart 2009 yılında İstanbul’da hayatını kaybeden Yusuf Hayaloğlu geriye birçok eser bıraktı. Bu içeriğimizde Yusuf Hayaloğlu’nun kısa ve en güzel şiirlerini derledik.

Yusuf Hayaloğlu Şiirleri;

Yusuf Hayaloğlu Şiirleri

1. Bir Veda Havası

Vakit tamam!.. seni terk ediyorum.

Bütün alışkanlıklardan

Ve bütün sıradanlıklardan öteye,

Yorumsuz bir hayatı seçiyorum.

Doymadım inan,

Kanamadım sevgine...

 

Korkulu geceleri sayar gibi,

Deprem gecesinde bir yıldız,

Birdenbire kayar gibi;

Ellerim kurtulacak ellerinden,

Bir kuru dal, ağacından

Çatırdayıp kopar gibi...

 

Aşksa, bitti...

Gülse, hiç dermedik.

Bul kendini kuytularda, hadi dal!

Seninle bir bütün olabilirdik...

Hoşça kal gözümün nuru,

Hoşça kal...

 

Vakit tamam!.. seni terk ediyorum.

Bu, kırık ve incecik

Bir veda havasıdır.

Tutuşan ellerimden

Parmak uçlarına değen sıcaklık,

İncinen bir hayatın yarasıdır...

 

Kalacak tüm izlerin hayatımda.

Gözümden bir damla yaş,

Sızlayıp resmine aktığında;

Bir yer bulabilsem keşke

Bir yer, seni hatırlatmayan;

Kan tarlası gelincik şafağında...

 

Ölümse, korktun.

Savaşsa, hep kaçtın...

Vur kendini kuşkularda, hadi al!

Sen bir suydun oysa,

Sen bir ilaçtın...

Hoşça kal canımın içi,

Hoşçakal...


2. Hayat Nedir Anne

Benim hiç sapanım olmadı anne,

Ne kuşları vurdum,

Ne kimsenin camını kırdım...

Çok uslu bir çocuk değildim ama,

Seni hiç kırmadım, hem boynumu kırdım.

Ben hayatım boyunca

Bir tek kendimi vurdum!.

 

Suskun görünsem de,

Fırtınalı ve mağrurdum anne.

Bir mızrak gibi,

Aynada hep dik durdum anne!

Ben sana hiçbir gün laf getirmedim,

Leke sürmedim.

Ama göğsümü çok hırpaladım,

Kalbimi çok yordum...

Ben hayatım boyunca,

En çok kendimi sordum!.

 

Benim hiç sevgilim olmadı anne,

Ne bir yuva kurdum,

Ne bir gün şansım güldü...

Öpemeden bir bebeğin gıdısını,

Tükendi gitti çağım...

Kimi yürekten sevdiysem,

Yüreğini başkasına böldü...

Bir muhabbet kuşum vardı,

O da yalnızlıktan öldü...

 

Sen beni hep, göğsünde

Acılarla mı soğurdun anne?

Yoksa, evlat diye,

Koca bir taş mı doğurdun anne?

Eziyet değilim, zahmet değilim,

Musibet hiç değilim;

Bir senin mi balına sinek kondu, söylesene!

Doğurdun da beni,

Ne ile yoğurdun anne?

 

Benim hiç hayalim olmadı anne...

Ne seni rahat ettirdim,

Ne kendim ettim rahat...

Bir mutluluk fotoğrafı bile çektirmedi bu hayat!

Kaybolmuş bir anahtar kadar

Sahipsizim anne...

Ne omzumda bir dost eli,

Ne saçımda bir şefkat...

 

Say ki yollardan akan,

Şu faydasız çamurdum anne...

Say ki ıslanmaktım, üşümektim,

Say ki yağmurdum anne!

Bunca yıldır gözyaşını,

Hangi denizlere doldurdun?

Oy ben öleyim,

Sen beni ne diye doğurdun anne?

 

Hayat nedir, nedir ki anne;

Bir oyun, bir masal değil mi?

Bak, kırıldı oyuncaklarım...

Ömrüm gitti,

Sevdam bitti...

İnan, ben hiç büyümedim ki...

Yusuf Hayaloğlu Şiirleri


3. Ayrılık Hediyesi

Şimdi saat, sensizliğin ertesi...

Yıldız dolmuş gökyüzü ay-aydın...

Avutulmuş çocuklar çoktan sustu.

Bir ben kaldım tenhasında gecenin,

Avutulmamış bir ben...

 

Şimdi gözlerime ağlamayı öğrettim

Ki bu yaşlar

Utangaç boynunun kolyesi olsun.

Bu da benden sana

Ayrılığın hediyesi olsun...

 

Soytarılık etmeden güldürebilmek seni...

Ekmek çalmadan doyurabilmek...

Ve haksızlık etmeden doğan güneşe

Bütün aydınlıkları içine süzebilmek gibi

Mülteci isteklerim oldu ara-sıra, biliyorsun...

Şimdi iyi niyetlerimi,

Bir-bir yargılayıp asıyorum...

Bu son olsun be... bu son olsun!

Bu da benim sana,

Ayrılırken mazeretim olsun!

 

Şimdi saat yokluğunun belası...

Sensiz gelen sabaha günaydın!

İşi-gücü olanlar çoktan gitti

Bir ben kaldım voltasında sensizliğin

Hiç uyumamış bir ben...

 

Şimdi dişlerimi sıkıp

Dudaklarıma kanamayı öğrettim

Ki bu kızıl damlalar

Körpe yanağında bir veda busesi olsun.

Bu da benden sana

Heba edilmiş bir aşkın

Son nefesi olsun...

 

Kafamı duvara vurmadan,

Tanıyabilmek seni...

Beyninin içindekileri anlayabilmek...

Ve yitirmeden, yüzündeki anlık tebessümü,

Bütün saatleri öylece durdurabilmek için,

Çıldırasıya paraladım kendimi...

Lanet olsun!

Artık sigarayı üç pakete çıkardım günde

Olsun be... ne olacaksa olsun!

Bu da benim sana,

Ayrılırken şikayetim olsun!

 

gözyaşım, utangaç boynunun

inciden kolyesi olsun.

her damla, vefasız teninde

bir veda busesi olsun.

Isterim, sen de ben gibi yan,

ömrüne hep ağla.

hep ağla, bu benden, son dua,

bu benden, ayrılık hediyesi olsun...

Yusuf Hayaloğlu Şiirleri


4. Hani Benim Gençliğim

Hani benim sevincim nerede;

Bilyelerim, topacım,

Kiraz ağacında yırtılan gömleğim?

Çaldılar çocukluğumu habersiz..

 

Penceresiz kaldım anne,

Uçurtmam tel örgülere takıldı..

Hani benim gençliğim nerede?

 

Ne varsa buğusu genzi yakan,

Ekmek gibi, aşk gibi;

Ah, ne varsa güzellikten yana,

Bölüştüm, büyümüştüm.

İçime sığmıyordu insanlar..

 

Bu ne yaman çelişki anne,

"Kurtlar sofrasına" düştüm..

Hani benim direncim nerede?

 

Hani benim övüncüm nerede;

Akvaryumum, kanaryam,

Üstüne titrediğim kaktüs çiçeği?

Aldılar kitaplarımı sorgusuz..

 

Duvarlar konuşmuyor anne,

Ve açık kalmıyor hiçbir kapı..

Hani benim gençliğim nerede?

 

Daha kapılmamışken rüzgara,

Tatmamışken rakıyı,

Şiire yeni-yeni başlamışken,

Koştum, dağlara koştum;

Daha öpmemişken hiçbir kızı..

 

Yağmurları biriktir anne,

"Çağ yangınında" tutuştum..

Hani benim bilincim nerede?

Yusuf Hayaloğlu Şiirleri


5. Giderim

Artık seninle duramam

Bu akşam çıkar giderim

Hesabım kalsın mahşere

Elimi yıkar giderim

 

Sen zahmet etme yerinden

Gürültü yapmam derinden

Parmaklarım üzerinden

Su gibi akar giderim

 

Artık sürersin bir sefa

Ne cismin kaldı ne cefa

Şikayet etmem bu defa

Dişimi sıkar giderim

 

Bozar mi sandın acılar

Belaya atlar giderim

Kurşun gibi mavzer gibi

Dağ gibi patlar giderim

 

Kaybetsem bile herşeyi

Bu aşkı yırtar giderim

Sinsice olmaz gidişim

Kapıyı çarpar giderim

 

Sana yazdığım şarkıyı

Sazımdan söker giderim

Ben ağlayamam bilirsin

Yüzümü döker giderim

 

Köpeklerimden kuşumdan

Yavrumdan cayar giderim

Senden aldığım ne varsa

Yerine koyar giderim

 

Ezdirmem sana kendimi

Gövdemi yakar giderim

Beddua etmem üzülme

Kafama sıkar giderim

Yusuf Hayaloğlu Şiirleri


6. Demek Şimdi Gidiyorsun

Demek şimdi gidiyorsun;

Yazdığımız son şiir, öyle yarım kalacak!.

Demek şimdi gidiyorsun;

Kuşlarımız acıkacak,

Saksılarımız artık sulanmayacak!.

Demek öykümüzü bir ruj lekesi gibi yapıştırıp

Aynanın sahtekar yüzüne,

- Oy benim yaralım -

Demek şimdi gidiyorsun;

Beni böyle toz gibi dağıtıp

Merdivenlerin dibine!.

 

Her şey tamam, diyorsun, git...

Beni viran bir şehir gibi terket..

Haydi git!

Dışarısı ispiyon.. dışarısı ihanet..

Seni bir gören olmasın,

Dikkat et!..

 

Dostlukmuş.. ölüme yürümekmiş..

Üstüne titremekmiş.. Vefaymış!..

Aşk dediğin, zavallı bir kapıyı,

Duvara çarpıp çıkıncaya kadarmış...

Bana komaz deyip,

Sancını bir kilo rakıya gömsen de gece yarıları,

- Oy benim yaralım -

Asıl sancı, uyandığında

Bütün odaları boş görünce koyarmış!.

 

Gitmek istiyorsun, git...

Bir savaşçı asla vedalaşmaz!.

Durma git!

Dışarısı dinamit.. dışarısı enkaz!.

Şunu cebine koy,

Ne olur ne olmaz...

 

Eylül mağdurlarıydık,

Kimsemiz yoktu...

Yaralarımız aman vermiyordu canımıza..

Kimseye kıymamıştık oysa,

Masumduk...

Rahatsız etmiyordu bizi bu yalancı tarih!

Yırtılan bir pankart gibi,

Şehirlerin ortasına çığ düşürdüyse öfkemiz;

- Oy benim yaralım -

En az bir karıncanın yüreği kadar,

Namuslu ve çalışkandı ellerimiz!.

 

Artık bitti, diyorsun, git...

Kırılsın kapı-çerçeve, kırılsın bu cam!

Sorma git!

Dışarısı panik, dışarısı izdiham!.

Biliyorum, seni vuracaklar bu akşam...

 

Ne çok fire verdik üst-üste;

Ne çok arkadaş yitirdik

Bu tozlu yolculukta...

Kimliği tespit edilmemiş,

Ne çok ceset vurdu,

Zeytin güzeli akşamlarımıza!.

Büyük ütopyalar ve büyük dağlar gibi

İçerden çürümüşüz meğerse..

- Oy benim yaralım -

Her gelen ölüm yazmış,

Her giden ayrılık işlemiş,

Bu talihsiz gergefimize...

 

Kendini arıyorsun, git..

Aptal bir hayat kur,

İçinde beni barındırmayan..

Kalma, git!

Dışarısı barut, dışarısı gardiyan!.

Yine bir tek ben olurum, sana parçalanan...

 

Demek şimdi gidiyorsun;

Sonunda bizi de çökertiyor

Bu kancık zelzele!.

Demek şimdi gidiyorsun;

Yıkılan bir duvar gibi

Ömrime devrile-devrile...

Demek mecburi istikametlerin,

Ayrılığı gösteren o adaletsiz kavşağında;

- Oy benim yaralım.. maralım! -

Demek şimdi gidiyorsun,

Ve bana bir tek seçenek kalıyor:

Güle-güle!.. güle-güle!..

 

Beni öldürüyorsun, git..

Kalmasın sende kahrım, kalmasın derdim..

Bakma, git!

Kafamı yumruklayıp

Ardın sıra ağlarsam, namerdim...

Yusuf Hayaloğlu Şiirleri


7. Dağlarda Kar Olsaydım

Şu dağlarda kar olsaydım...

Bir asi rüzgar olsaydım...

Arar bulur muydun beni,

Sahipsiz mezar olsaydım?

 

Şu yangında har olsaydım...

Ağlayıp bizar olsaydım...

Belki yaslanırdın bana,

Mahpusta duvar olsaydım...

 

Şu bozkırda han olsaydım,

Yıkık perişan olsaydım...

Yine sever miydin beni,

Simsiyah duman olsaydım?

 

Şu yarada kan olsaydım,

Dökülüp ziyan olsaydım...

Bu dünyada yerim yokmuş,

Keşke bir yalan olsaydım!..

Yusuf Hayaloğlu Şiirleri


8. Bir İntihar Gibi

Birazdan kudurur deniz...

Birazdan dalgaların sırtından,

Üst-üste fışkıran rüzgarlar,

Bir intikam gibi saldırınca üstüne;

Yüzüne şarkılar çarpar,

Yüzüne şiirler çarpar, ağlarsın.

Sen artık buralarda duramazsın!..

 

O büyük sessizliğin bağrı mı olur,

Kimsenin bilmediği bir ağrı mı;

Gider kendine gömülürsün...

Yoksa bu şehir, bu sokaklar

Seni alır kullanır,

Seni alır kullanır,

Santim-santim çürürsün!..

 

Hani, el değmemiş bir yanın vardır,

Aynalara göstermediğin bir yüzün,

Kendine sakladığın bir hüzün...

Hadi durma!

Üzülsen de, sen üzülürsün!..

 

Kim farkeder boşluğunu?

Ardın sıra kim ağlar?

Bir intikam gibi

Çıldırmış bu sevdalar!..

 

Bir intikam gibi

Çıldırmış bu sevdalar!..

 

Bazen bir uçurum kalır,

Bazen de martıların ardından

Velvele koparan bir leş kalır;

Bir intihar gibi

Puşt olunca sevdalar...

Sırtını duvara yaslar,

Sırtını ağaca yaslar, susarsın.

Sen artık hiçbir sözü kaldıramazsın!..

 

Şimdi yeni bir sevda mı olur,

Kimsenin kapını çalmadığı bir inziva mı;

Tutar sıfırdan başlarsın.

Yoksa bu ilişkiler, bu zaaflar

Seni yiyip bitirir,

Seni yiyip bitirir,

Dirhem-dirhem azalırsın...

 

Belki hiç söylenmemiş

Bir şarkın vardır,

Henüz koyvermediğin bir kahkaha...

Fırsatın olacak mı bir daha?

Ne bekliyorsun?

Yanılsan da sen yanılırsın!..

 

Kim hatırlar güzelliklerini,

Senin için kim yanar?

Bir intihar gibi

Puşt olmuş bu sevdalar!..

 

Bir intihar gibi

Puşt olmuş bu sevdalar!..

Yusuf Hayaloğlu Şiirleri


9. İyimser Bir Gül

Uyandım, seni düşündüm

Birdenbire duvar

Birdenbire gece yarısı...

 

Sonra devriye parolası

Ve rüzgar

Ve birdenbire kalp ağrısı...

 

Uyandım, seni düşündüm

Ey yar

Ey göğsümün sol yarısı!

 

Su bulanınca

Meydanlarda sesin yırtılınca

Hiç dostun kalmayınca

Sarsılmış bir ömrün

Basamaklarından

Görüşüme gel ne olur

İyimser bir gül olsun

Dudaklarında...

 

Dert etme, iyiyim ben

Ara sıra mahşer

Ara sıra yaşama hırsı...

 

Sonra mazgal altı zulası

Ve mektuplar

Ve ara sıra hasret belası...

 

Dert etme, iyiyim ben

Ey yar

Ey hüznümün tütün sarısı...

 

Kan bulaşınca

Yangınlarda yüzün harlaşınca

Saçların tutuşunca

Zorlanmış bir hükmün

Tutanaklarından

Görüşüme gel ne olur

İyimser bir gül açsın

Yanaklarımda...

Yusuf Hayaloğlu Şiirleri


10. Beni Düşün, Unutma

Ay doğarken bir söğüdün ardından,

Göl yüzünde sisli bir esintiyle,

Akşamın göğsüne hüzün serperek,

Ve yağmurdan geceye

Çiçekli perdeler çekerek,

Beni düşün...

Beni düşün, unutma...

 

En umarsız, en mutsuz gününde,

Bağrına bir yumruk çökeldiğinde,

Ve dağların mazlum ateşi,

O güzelim saçlarına,

Cayır-cayır yanıp ulaştığında,

Beni düşün...

Beni düşün, unutma...

 

Beni düşün bir kavganın içinde;

Helal bir ekmeğin peşinde...

Ve kurtlardan arta kalmış yüreğimin,

Can çekişen o son parçasını da

Sana sakladığımı bil!..

 

Bil ki haykırırcasına,

Bu esir gövdemi yakarcasına,

Kavuşmak için o serin bağrına,

Ateşten bir yol arıyorum...

 

Kar yağarken mor dağların ucundan,

Sol yerine sessiz bir iniltiyle,

Yastığın yüzüne yaşlar dökerek,

Ve akşamdan gizlice bir ah çekerek,

Beni düşün...

Beni düşün, unutma...

 

Kan kızılı bir gelincik seherinde,

Sırtıma kahpe bir hançer indiğinde,

Ve bu gencecik ve bu hemencecik ölüm,

Çığırtkan bir gazete başlığında,

Çığlık-çığlık sana kavuştuğunda,

Beni düşün...

Beni düşün, unutma...

 

Beni düşün, şehre her yağmur yağdığında,

Islak ve kırılgan bir türkünün içinde...

Göğsünden dudaklarına doğru,

Sancılı bir isyan kabardığında;

Bastırarak kalbini avuçlarınla

Sesini okşadığımı bil!..

 

Bil ki yalvarırcasına,

Uzayan yollara dağılırcasına,

Sonsuz bir mahşerin ortasında,

Bir zemzem suyu gibi,

Seni, seni özlüyorum...

Yusuf Hayaloğlu Şiirleri


11. Başım Belada

Bugün, düşünemeyeceğin kadar

Başım belada!

Köşe başları tutulmuş,

Üstelik yağmur yağmada...

İler-tutar yanı yok!

Fişlenmişim, adım-eşkalim bilinmekte.

Üstelik, göğsümde, yani tam şuramda,

Kirli sakalıyla

Bir eşkıya gezinmekte...

 

Başım belada!

Adamın biri vurulmuş sokakta,

Cebinde adresim bulunmuş...

Başım belada!

Tabancamı unutmuşum helada.

Nerden baksan tutarsızlık,

Nerden baksan ahmakça!

 

Sevdim seni inanamayacağın kadar

Sevdim seni esmer kız...

Kirpiklerimde çırpınan

Şu tuzlu gözyaşımda

İhanetin adın yok!

Neylersin ki çember daralmakta...

Şimdilik hoşçakal yaban çiçeğim.

Yasal mermisiyle,

Bir komiser yaklaşmakta...

 

Başım belada!

Üzerime kan sıçramış doğarken.

Uykularım yarıda kalmış.

Başım belada!

Senelerce kuralsız yaşamışım,

Nere gitsem çaresi yok,

Nere gitsem yanmışım...

Yusuf Hayaloğlu Şiirleri


12. Kod Adı: Bahtiyar

Geçiyor önümden sirenler içinde

Ah eller üstünde çiçekler içinde

Dudağında yarım bir sevda hüznü

Aslan gibi göğsü türküler içinde

 

Rastlardım avluda hep volta atarken

Sigara içerken yahut coplanırken

Kimseyle konuşmaz dağ gibi titrerdi

Çocukça sevdiği çiçeği sularken

 

Diyarbakırlıymış adı bahtiyar

Suçu saz çalmakmış öğrendiğim kadar

Geçiyor önümden gülyüzlü bahtiyar

Yaralıyım yerde kalan sazı kadar

 

Beni tez saldılar o kaldı içerde

Çok sonra duydum ki Yozgat'ta sürgünde

Ne yapsa ne etse üstüne gitmişler

Mavi gökyüzünü ona dar etmişler

 

Gazete de çıktı üç satır yazıyla

Uzamış sakalı çatlamış sazıyla

Birileri ona ölmedin diyordu

Ölüm bir yanında hüzünle gülüyordu

Yusuf Hayaloğlu Şiirleri


13. Kızın Adı: Özgürlük

Minnacık bir kız vardı,

Bir ormanda yaşardı.

Karanlıkta kaybolsak,

Elimizden tutardı.

 

Yürüdüğü kırlarda

Papatyalar açardı.

Omuzundan güvercinler uçardı.

 

Minnacık bir kız vardı,

Göğsüne gül takardı.

Beyaz bir at üstünde

Bulutlara konardı.

 

Irmağın aynasında

Saçlarını tarardı.

Yüzünü ayışığıyla yunardı.

 

Minnacık bir kız vardı,

Yüreği kuş kadardı.

Tutunca rüzgar olur

Bir su gibi kayardı.

 

Geciken şafaklarda

Yıldızları yakardı.

Uyanınca seher yeli kokardı.

 

Öldürdüler, yarım kaldı,

Dudağında son gülücük.

Yalnızca bir adı kaldı,

Kızın adı: Özgürlük

Yusuf Hayaloğlu Şiirleri


14. Geride Kaldın Sen

Devrilip gidiyorum işte

Geride kaldın sen...

 

Aşınmış sevdalar gibi

Yıpranmış postallar gibi

Lime-lime, yararsız

Geride kaldın sen...

 

Kaprislerinle, nazlarınla

Bakışlarınla, sözlerinle

Tutulmayan vaatler gibi

Harcanmış saatler gibi

Tek başına, kararsız

Geride kaldın sen...

 

Buraya kadarmış güzelim

Boynumda bıraktığın diş izi

Bitmez sandığın aşk denizi

Buraya kadarmış.

 

Vedalaşmak isterdim oysa

Klasik bir film öyküsü gibi

Ellerini tutup usulca

Son bir kez öpmek isterdim

Kendimi mazur gösterip

Masum ve mağrur bir duruşla

Herşeyi kadere yıkmak isterdim.

 

Ne gerek var oysa

Yürümeyen birtakım şeylerin

Nedenlerini tartışmaktansa

Asla yürümeyeceğini anlayıp

Bunu hiç konuşmamak

Daha bir yiğitçe değil mi?

 

Süzülüp gidiyorum işte

Bela olmadan

Yoluna çıkmadan

Hesap filan sormadan

İncitmeden, acıtmadan...

 

Bir bileti yırtar gibi

Bir kabuğu atar gibi

Sıyrılıp gidiyorum işte

Geride kaldın sen...

 

Bir tren penceresinden

Akıp giden bozkırın

Ortasında bir kuru ağaç gibi

Geride kaldın sen...

Yusuf Hayaloğlu Şiirleri


15. Yalnızca Bir Anlık

Bu derede, bu bulutun gölgesi,

Yalnızca bir anlıktır.

Bir daha tekrarlanmaz asla.

Dere gider bir yana,

Bulut gider bir yana,

Sen kalırsın ortada.

 

Son vapurda, bir kadına rastlar,

Kibarca gülümsersin.

Kaybettin, geri gelmez artık.

Vapur gider bir yana,

Kadın gider bir yana,

Kalbin kalır ortada.

 

Yalnızca bir anlıktır mutluluk.

Sevdalar, heyecanlar;

Hepsi bir anlık.

Kalansa, tortusudur hayatın,

Yalanlar ve acılar;

Bir de yalnızlık.

 

Hey koca Yusuf!

Yusuf'cuk, ah yusufçuk!

 

Rüzgarlara savurdun hep, şarkını.

Herkesten saklandın,

Herşeye gücendin durdun.

Yoruldun,

İflah etmezsin sen.

 

Ömrün gitti bir yana,

Hüznün gitti bir yana,

Şiirin kaldı ortada...

Yusuf Hayaloğlu Şiirleri

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
Yusuf Hayaoğlu SözleriPir Sultan Abdal Şiirleri
İlhan Berk ŞiirleriHaydar Ergülen Şiirleri
Murathan Mungan ŞiirleriErdem Bayazıt Şiirleri
Behçet Necatigil ŞiirleriNeyzen Tevfik Şiirleri
Didem Madak ŞiirleriCahit Sıtkı Tarancı Şiirleri

YORUMLAR (1)
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum